|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Görüyorsunuz işte, zirve kararı öncesi durumumuz stok tespiti için yapılan envanter çalışmasına döndü. Gerçi "Stokta neler var?" sorusundan daha çok neler olmadığına önem veriliyor, ama ne çare, bu sayede, Cumhuriyetimizin 85. yılında ne durumda olduğumuzun envanteri de çıkmış oluyor. En son örneğini iki yabancı gazetede yayımlattıkları ilânlarda bazı aydınlar ve siyasiler verdi. O ilânlarda açıkça AB'den Kürt sorununun çözümü için devreye girmesi isteniyor. 'Çözüm' diye sunulan projeye ilânın altında imzaları bulunan bazı kişilerin sonradan itiraz ettikleri görüldü; ancak konu envanterde bu haliyle yerini aldı bile. Kıbrıs'taki Rum yönetimi de, üyesi olduğu diğer AB ülkelerini, kendisini ilgilendiren sorun konusunda Türkiye'yi zorlamaya teşvik ediyor. Onun da istediği, yarım porsiyonluk Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Kıbrıs'ın meşru temsilcisi olarak tanınması. Yunanistan'ın da, yarım ağızla da olsa, bu konuda Tassos Papadopulos'a destek verdiği fark ediliyor. Envantere bunu da etkileyebiliriz. Yunanistan'la ihtilâflarımız bir süredir buzdolabında, ancak AB zirvesi öncesinde bazı sesler orada da duyuluyor. Kıbrıs'ta daha atak olmamızı istiyor Yunanistan; Ege sorunlarıyla ilgili içinde 'Lahey' sözcüğü geçen bir paragraf metne konsa mutlu olacağı hissini de veriyor. En son tavsiye eski dışişleri bakanından geldi; Yorgos Papandreu, Fener Patrikhanesi'nin 'ekümenik' statüsünün Türkiye'nin lehine olduğu iddiasında. Ermenistan AB üyesi değil; değil ama onun da harekete geçirebileceği müttefikleri var. AB'nin yeni üyelerinden bir Baltık ülkesi, çıkacak karar metninde "Türkiye Ermenistan'la sınır kapısını açmalıdır" tarzı bir cümlenin bulunması için bastırıyor. İçindeki kalabalık Ermeni cemaati de, Fransa'yı, Türkiye'ye karşı daha ileri bir tavır alma yönünde kışkırtıyor. Fransa tam bir 'red' tavrı takınırsa, iyi bilelim ki, bunda, Fransız vatandaşı Ermeni diasporasının büyük rolü olacak... Türkiye'nin bu aşamada Ermeni sorununa ayıracak vakti yok, ama bir an için AB hatrına sınır kapısı konusunda tâviz vermeyi düşündüğünü varsayalım; bunu yapmaya kalktığında Azerbaycan'dan homurtular yükselmesi kaçınılmaz. Azeri dostlarımız, topraklarının bir parçası Ermenistan işgali altındayken Türkiye'nin sınır kapısını açmasının 'dostluğa sığmayacağı' gerekçesiyle kapımıza dayanacaklardır... Bugüne kadar gerçekleştirilmiş demokratik düzenlemeleri yeterli bulmayanlar da az değil. Asker kimine göre siyasette biraz daha az görünür olmalı; Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin siyasete karışmayacağına dair bir garanti cümlesinin metne sokuşturulmasını istiyor onlar. Bazısı ise, kulaklarımızla işittiğimiz için biliyoruz, Türkiye'de orduyu 'lâik düzenin teminatı' görüyor ve bu durumu bozacak gelişmelerden kaygı duyuyorlar. İki görüşün taraftarları da, kararda, bu hassasiyetlerinin bir biçimde yer alması için çaba gösteriyorlar... Nüfusumuzu da kafasına takanlar var. Bunların bazısı, AB üyesi olduğumuzda, halkımızın büyük bir bölümünün ucuz işgücü olarak ülkelerine koşacağından endişeliler; bu endişeyi giderecek bir düzenleme olsun diye 'kalıcı bir istisna' tâvizi koparmanın peşindeler... Yeni yıla girerken dükkân ve mağaza sahipleri varları ve yoklarını tespit için envanter tespiti yaparlar ya, bizimki de onun gibi işte: Türkiye konusunda hesabı olanlar ve AB ülkeleri, nasıl olsa kulak vermek zorundayız diye, bizim nâmımıza bir döküm çıkarttılar. Kızıyoruz, tepemiz atıyor, sabrımız taşıyor... Tamam, ama bütün bunlar varlıklarını çoktandır bildiğimiz bizim sorunlarımız gerçekten... Zirve bittiğinde, sonuç ne olursa olsun, bu sorunları bir biçimde yine biz çözeceğiz. Tıpkı eğitim ve inanç özgürlükleri önündeki engelleri de kaldırmamız gerektiği gibi... Envanteri göz önünden kaldırmayalım. Bugüne kadar böyle gelebilmesi, bundan sonra da böyle gidilebileceği anlamını taşımıyor...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |