AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kimse kızmasın Türk Ceza Kanunu böyle tanımlıyor!

Geçen gün bu köşede yayınlanan ve ABD ordusunun işgal ettiği Irak'ta sürdürdüğü savaşın "soykırım" olarak nitelenip nitelenmeyeceğini sorgulamaya çalışan yazıyı yazarken -tabii olarak- yeni Türk Ceza Kanunu'nun bu büyük suçu nasıl tanımladığını bir kez daha gözden geçirmiştim. Bugünkü yazıda TCK'nın bu maddesini ayrıntılı olarak gözden geçirmek istiyorum. Söz konusu maddeden muhakkak ki birçok okurum haberdardır. Ama ne olur ne olmaz, belki gözden kaçmıştır diye tekrarında fayda görüyorum.

Yeni TCK'nın 76. maddesi "soykırım suçu"nu şöyle tanımlıyor:

"(1) Bir plânın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur:

a) Kasten öldürme.
b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüğüne ağır zarar verme.
c) Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması.
d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması.
e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi."

Görüyorsunuz, bir suçun "soykırım" olarak nitelenebilmesi için illâki nazi Almanyasında olduğu gibi sistematik olarak "gaz odaları"nın kurulması ve çalıştırılması gerekmiyor. Maddenin özellikle "b" ve "c" bentinde belirtilmiş olan uygulamalar da basbayağı "soykırım suçu"nun kapsamına giriyor.

TCK'nın bu maddesi, bilenler hatırlayacaktır, "soykırım"ın Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli "Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması" başlıklı sözleşmesinde yapılan tanımına çok yakın. "C" benti hariç, TCK'nın 76. maddesinin "soykırım suçu"na giren fiillerin sıralandığı bentler aynen bu sözleşmeden alınmış. Maddenin "c" benti sözleşmede yer alan benzerinden biraz farklı. Sözleşme bu fiili şöyle ifade etmiş: "Grubun bütünüyle ve kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağını hesaplayarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek."

Aslına bakacak olursanız, ortada öyle aman aman bir farktan söz edilemez. Hatta denilebilir ki, TCK'da söz konusu fiilin tanımı çok daha "geniş" tutulmuş. Çünkü, sözleşme "yaşam şartları"nın değiştirilmesinin "soykırım suçu"na dahil edilebilmesi için bu değiştirme işleminin bir grubun "fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak" yapılması gerektiğini belirtmişken, TCK çerçeveyi çok daha geniş tutarak böyle bir kasıt da aramamış ve "Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması" diyerek işin içinden çıkmıştır.

Peki o halde, bir "Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması" ve "Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüğüne ağır zarar verme" gibi fiiller (bile) "soykırım suçu"nu oluşturuyorsa (unutmayın, ben değil, TCK söylüyor!) biz bu işin içinden nasıl çıkacağız?

"Hangi işin içinden?" diye sormuyorsunuzdur umarım!

Neyse "o işi" bir kenara bırakıp tesadüfen seçtiğimiz bir örnekten hareket edelim: Diyelim ki, bir ülkenin yöneticileri, bazı zamanlarda karşımıza çıktığı gibi aynı zamanda "millî, etnik, ırkî ve dinî" bakımdan farklı olan bir "gruba", "Hadi artık burada işiniz bitti, doğru falanca yere!" dedi ve demekle yetinmeyip bu millete alelacele denklerini de sardırdı. Fakat yine diyelim ki (hikaye bu ya!) bu "gruba" (tamamen değil "kısmen") göçmeleri için işaret edilen yer çok uzakta... İşaret edilen yer o kadar uzakta ki, yola çıkanların büyük bir bölümünün (bırakın "asayiş koşulları"ndan kaynaklanan olumsuzlukları) bu kadar yolu canlı olarak katetmeleri bile imkansız... Yani TCK'nın diliyle söyleyecek olursak grubun "kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması" söz konusu. "Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüğüne" gelebilecek "ağır zarar"dan hiç söz etmiyoruz, çünkü zaten "bütünlük"ten söz etmenin hiç mi hiç sırası değil....

Peki söyleyin bakalım o zaman (tabii ki TCK'nın 76. maddesini hatırlayarak), bu tamamen muhayyel hikayede bir "soykırım suçu"ndan söz edilebilir mi , edilemez mi?

Haftasonu tatilinizi böyle münasebetsiz sorularla "zehir" etmek istemem ama takdir edersiniz ki TCK'ya kayıtsız kalmak da hiçbirimize yakışmaz....


12 Aralık 2004
Pazar
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED