|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Değişik boyutlarıyla hayatın zenginleşmesinde olduğu kadar yeniden yapılanmasında da dünyaya açılmanın, başka kültürlerdeki değişmeleri izlemenin dönüştürücü bir gücü ve işlevi vardır. Başka kültürlerle karşılaşmayan ve onların olumsuz yönleriyle mücadele etmeyen toplumlar, ekonomik ve kültürel canlılıklarını büyük ölçüde yitirir. Kültürlerin dinamizmi, farklı kültürlerle birlikte barış içinde yaşama ustalığından kaynaklanır. Farklı kültürlerin bir arada yaşamadığı bir toplumda hayatın hiçbir boyutunda zenginleşme olmaz. Toplumların zenginleşmesi, değişik kültürlerin birbirleriyle çatışmasına değil, yarışmasına dayanır. Kültürler arasında doğruluk, iyilik ve güzellikte yarışma olmadan değişme, dönüşme ve zenginleşme olmaz. Zenginleşme aileden başlar, halka halka genişleyerek toplumun bütün kesimlerine yayılır. Ailede zenginleşmenin sürükleyici gücü eğitimdir. Eğitim tarihin her döneminde, getirisi en büyük yatırım olmuştur. Eğitime yatırım yapan toplum, hiçbir zaman yoksul düşmez. Bütün zamanını Türk ailesinin gelişmesine adayan değerli eğitimci Fatma Bayram'ın öncülüğünde her kesimden hanımların ilgiyle izledikleri programlar hazırlayan İDEMER'in, hafta içinde Altunizade Kültür Merkezi'nde düzenlediği "Avrupa Birliği Sürecinde Yerelden Evrensele ya da Globalleşmeye Karşı Glokalleşme" toplantısına konuşmacı olarak katıldım. Anadolu insanının Avrupa'ya açılmasında AB süreciyle yeni ve değişik bir dönem başlıyor. Türk toplumu Osmanlı döneminde Avrupa'ya Doğu Roma ya da Bizans'ın mirascısı fatihler olarak gitmişti. Osmanlılar yüzyıllarca Avrupa'nın tartışılmaz en büyük devleti oldu. Avrupa'ya ikinci gidişin yolu, altmışlı yıllardan sonra işgücü göçüyle açıldı. Türkiye AB'ne üye olmadı. Ancak Anadolu insanı Avrupa'da kendisine sağlam bir yer edindi. Artık Avrupa'nın her ülkesinde küçük de olsa mutlaka bir Türkiye var. AB'ne tam üye olma sürecinde Türkiye'nin Avrupa kültürü ile ilişkileri sıkıntılı olduğu kadar sancılı da bir yola girecek. Özal'ın deyişiyle bu "uzun ve ince yolda" Türkiye'nin gücü, geleneklerine bağlı, birbiriyle kenetlenmiş ve geleceğe ümitle bakan ailesinden gelecek. İlk insandan bugüne toplumların temel taşı aile olmuştur. Aileleri sağlam olan toplumların, toplumsal dokuları gibi, ekonomik yapıları da sağlam olur. Türk toplumu, bugün Avrupa ülkelerinde yaşayan beş milyon Anadolu insanı gibi, yeni dönemde farklı kültür ve etnik kökenden kesimlerle birlikte yaşamak zorunda kalacak. Zaten Türkiye'de yaşayan onbeş kişiden biri Avrupa'da bulunuyor. Osmanlıların hiçbir döneminde Türkler Avrupa'da bu kadar büyük bir insan gücüne ulaşmamışlardı. Türkiye'nin Avrupa'da AB'nin küçük üyelerinin çoğundan daha büyük bir nüfusu var. Onların kırk yıllık birikim ve tecrübesi, Türkiye'nin Avrupa'daki başarısının en büyük güvencesidir. AB'nin her üyesi, bugün olduğu gibi, yarın da değişik din ve ırktan topluluklarla birlikte yaşamak zorundadır. Anadolu insanı bin yıllık farklı din ve kültürlerle bir arada yaşama tecrübesine sahiptir. O Yunus gibi "Yetmişiki millete bir gözle bakmayanı" gerçekten inanmış saymaz. Osmanlı "Dinde zorlama yoktur" ilkesine sımsıkı sarıldığı için uzun ömürlü olmuştur. Zorlamanın olduğu toplumda özgürlük olmaz. Özgürlüğün olmadığı toplumda zenginlik olmaz. Özgürlüğün binbir renkli çiçeği, ya öğrenen ya da öğreten olmasını ve birlikte yaşamasını bilen toplumda açar. Toplumların en büyük düşmanı eğitimsizliktir. Eğitime yatırım yapan, toplum ümitsizliğe düşmez.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |