Gördünüz, Avrupa Birliği (AB) konusunda en önemli dönemeç geçilir geçilmez, birileri derhal 'erken seçim' yaygarasını başlattılar... Kimi, geçmiş örneklere bakarak, "Bunu da başardılar ya, derhal kâra çevirmek isterler" tespitini yapıyor, kimi derin tahlil görüntüsü verilmiş fazla kişisel görüşlerini okurları ve dinleyicileriyle paylaşıyor.

Geçmişten örnekler gerçekten 'erken seçim' beklentilerine hak vermeyi gerektirecek gibi. Önemli her dönemeçten ne zaman 'başarı' denilebilecek bir sonuçla çıkıldıysa, iktidarlar, bunu, sandığa gitme amacıyla derhal kullandılar. Çok partili demokrasi dönemi boyunca çıkara dayalı alınmış 'erken seçim' örneklerinin haddi hesabı yok. Erken bir seçimin rahatlatabileceği ortamlarda basireti bağlanan siyasîlerin, sıra çıkara dayalı seçim ilânına gelince hiç gecikmedikleri tarihen sabit...

Bir yönüyle, bugüne dönük ve muhtemel gelişmeler açısından geleceği değerlendiren tahliller de 'erken seçim' beklentisini destekliyor. Müzakere sürecinin çetrefilli olduğunu herkes biliyor; ülkesini aday konumuna getirmeyi başarmış iktidarların o yüzden seçim kaybettiği AB ülkeleri var... Türkiye'nin önündeki AB ile bir biçimde irtibatlı sorunlar (Kıbrıs, Ermeni, Kürt, vs.) durumu Ak Parti için daha da netameli kılıyor. AB eksenli süregiden ve kesilmeyeceği anlaşılan tartışmaların siyasette yeni cepheleşmelere yol açması ve bunun Ak Parti'yi etkilemesi pekâlâ mümkün.

Eh, böyle bir durumda, damardan siyasetçi bir kadronun yönettiği Ak Parti'nin de 'erken seçimi' düşünmesi beklenebilir. Bunun için de AB'deki en keskin dönemeci geçmenin hemen ertesinden daha uygun bir zaman dilimi bulunabilir mi?

Medyada işitegeldiğiniz, okuyup durduğunuz 'erken seçim' beklentili tespit ve tahlillerin ardında böyle bir geçmişe bakış ve tahlil yatıyor. Buna rağmen, "Ak Parti kendinden önceki çıkarcı siyaset veya geleceğin belirsizliğine karşı bugünü öne çıkartan anlayışlara kendini bırakır ve ülkeyi derhal bir 'erken seçime' götürür mü?" sorusunun cevabı yine de 'olumsuz' olmak zorunda. Ak Parti'nin, aksine beklenti ve tahminlere rağmen, ülkeyi zamanından önce seçim ortamına sokacağını sanmıyorum. Seçim, büyük ihtimalle, beş yılın dolmasına az kala yapılacak.

Bunun pek çok sebebi var da sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor: Ak Parti'nin kendisini daha en baştan nasıl konuşladığına...

Ak Parti kendisini bir-iki dönemlik, kısa vâdeli politikaların partisi olarak görmüyor. Ak Parti önderleri, partilerinin seçmenler tarafından siyasî hayattan kolayca tasfiye edileceğini düşünmüyor. Seçmen bıkkınlığı Ak Parti'ye oy verenler üzerinde de etkisini gösterebilir ve sonuçta kendisinden öncekilerin âkıbeti Ak Parti'yi de bekliyor olabilir... Ancak, Ak Parti önderleri, öyle düşünmüyorlar...

Öyle düşünmedikleri, söylemlerine egemen olan ihtiyatlı politik dile ve aceleciliğe yüz vermeyen icraat çizgisine de yansıyor zaten. İktidarının ilk dönemi için konulmuş hedeften hayli uzak Ak Parti bugün; önünde kat etmesi gereken epey yol var, çözüm bekleyen sorun sayısı da fazla...

Kat edeceği yolun en önemli dönemecini henüz arkada bırakmış değil Ak Parti; icraatlarının önünü tıkayan demokrasi açısından 'ârızî' sayılabilecek engellerin de birer birer kalkması gerekiyor. Dikkatle bakılırsa, işe 'âcil eylem planı' ile başlamış Ak Parti'nin bir de 'âcil olmayan eylem planı' bulunduğu görülecektir.

Türkiye'de demokrasinin 'kalıcı' hale dönüşmesi için AB'de mesafe almak önemli bir unsurdu, o yönde hiç duraksamadı Ak Parti hükümeti; bu durumun sürdürülmesi için de kalıcı icraatlara ihtiyaç var ve o icraatları erkene almak mümkün olmadığına göre, seçimi erkene almanın da bir mantığı bulunmuyor.

Ak Parti'nin siyasî mantığı eski partilerin mantığından farklı.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan