AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Var olmak iletişim kurmaktır (2)

Türkiye ile birlikte, Türkiye'ye komşu ülkelere ve Batı Avrupa'nın tamamına hitap eden kıtasal bir kanal olan Hilâl tv'nin manifestosundan söz ediyorduk. Biz daha manifestosunu bile özetleyemeden, Hilâl tv, Ramazan hilaliyle birlikte doğuverdi.

"Manifesto" mahiyetindeki Kurucu Metnin, "yeni bir televizyon dili kurmak" konusunda hayli ısrarcı olduğunu söylemiştim. Okurlarım arasından, bunun değil isbatının, iddiasının bile heyecan verici olduğunu söyleyenler oldu. Dahası, yeni kanalın mevcut dili nasıl algıladığını merak edenler oldu. İşte cevabı:

"Mevcut televizyon dili, onu üreten kültürün tüm hastalıklarıyla maluldür. Bu dil sömürgeci, tüketimi körükleyici, mütehakkim, Batımerkezci, dayatmacı, aptallaştırıcı, indirgemeci, profan ve seküler, pozitivist ve maddeci, yabancılaştırıcı, zevkçi, görünürdeki çok seslilik iddiasına rağmen teksesli, tüm özgürlük iddialarına rağmen otoriter, gayr-ı ahlaki, erdem kırıcı ve değer yıkıp fiyat biçici bir dildir."

Okurlarımdan biri, mevcut televizyon dilinin televizyonun tabiatından kaynaklandığını, dolayısıyla bunu değiştirmenin de imkansıza yakın olduğunu yazmış. O, televizyonun ıslah edilemez olduğunu düşünüyor. "En iyisi bu aleti top yekun gömmektir" diyor. Bu hoş bir temenni, ama "yeni bir televizyon dili kurma" iddiasından daha imkansız. Kaç kişi evinden tv'yi çıkarabilir ki? Ya bunu yapmayan, yapamayacak olan milyonlar, hatta milyarlar?

Manifestonun şu satırları, belki bu yaklaşıma bir cevap olur:

"Televizyonu kullanandan bağımsız bir "televizyon aklı" yoktur. Tüketici bir aklın elinde televizyon da tüketici olmaktadır. Bu tüketim giderek bir sarmala dönüşmekte, oyuncusuyla ve seyircisiyle, sahip olanıyla ve sahip olunanıyla, öznesiyle ve nesnesiyle kendisini bu girdaba kaptıranların tümünü birden içine çekip tüketmektedir. "Reyting"i tek ölçüt haline getiren de işte bu sarmaldır. Onu tüketmeyecek şekilde tasarlamak mümkündür. Yeter ki yeni bir dil kuracak akla ve birikime, bu dili konuşacak özgüvene, bunu savunacak dirence, bunu benimsetecek yeteneğe, bunu sevdirecek estetiğe sahip olunsun. Yeter ki, kazanma hırsına ve reyting tuzağına düşülmesin. Mevcut tv diline teslim olmama iradesini küçümsemek, mevcudun değirmenine su taşımaktır. Bunu yapan bir kadroyla asla yeni bir tv dili oluşturulamaz. Yeni bir dilin imkanına inanmayan bir kadroyla yeni bir dil kurulamaz. Bu kadro varsa mesele yok, yoksa oluşturulmalıdır. Zor zamanlarda analar kendi göbeklerini kendileri keserler. Sözün özü: Allah yokmuş gibi konuşmak günahtır."

Hilâl tv kendisi için zorlu bir hedef koymuş. İnsanı heyecanlandıran şu satırlara "Allah gerçekleştirmeyi nasip etsin!" duasından başka ne denir ki: "Hedef, imha edilen hayatın yeniden inşası ve bu uğurda insanlığın daha iyi bir senaryo üretmesi için, birincil başvuru kaynağı olan Kur'an vahyini ve onun insanlığa sunduğu imkanları bir medeniyet projesi çerçevesinde onu arayan susuz yüreklere taşımaktır."

Siz de benim gibi, Hilâl tv, televizyonun tabiatından kaynaklanan zaaflarla nasıl başa çıkmayı düşünüyor diye merak ediyorsunuzdur. Soruları ve cevapları yine kurucu metinden verelim:

- Televizyonun nesneleştirici etkisinden seyirciyi nasıl korumalı?

- Seyirciyi ahmaklaştırmayan ve ahmak görmeyen bir bakış açısı. Bunun için de sadece seyirciyi değil seyredilen kimseleri -daha fazla onları- eğitmek gerekir.

- Televizyonun zaman tüketici etkisinden seyirciyi nasıl korumalı?

- Seyircinin ekran başına çivilenmesi farklı dillerde yayınların uygun bir sıra gözetilerek yayınıyla ya da 8x3:24 modeliyle engellenebilir.

- Seyircisi tarafından sürüklenmekten nasıl korunmalı?

- Daha çok seyirci değil, daha nitelikli izleyici ilkesi çerçevesinde, herkesin her şeyi seyretmesi değil, programın kendisi için hazırlandığı hedef kitleye ulaşması amaçlanmalıdır. Birim olarak "insan" alınmalı, çocuk-genç-erişkin-yaşlı-kadın-erkek arasındaki ayrımın kategorik ve ontolojik değil nicel ve pedagojik olduğu asla göz ardı edilmemelidir. Kuşaklar arasındaki köprüleri atmak değil kurmak hedeflenmelidir.

Kanalın beş vakit ezanı verme kararına, sanırım en çok Avrupalı izleyici sevinmiştir. Fakat Hilâl tv'nin habere bakışı hayli farklı. İlgili bölümde "Haber masum değildir" deniliyor. Haber tekelini elinde tutan dünya haber kartellerinin tüketicisi olmamak için ilk anda doğrudan haber bültenine girmeyecekmiş kanal. Daha çok haberin arka planı üzerinde duran programlarla izleyicisinin haber ihtiyacını karşılamayı düşünüyor. Bunun için de alternatif haber kaynakları üzerinde duracakmış.

Hilâl tv'ye "hoş geldin" derken, sözü şu satırlara "amin" diyerek bitirelim:

"İnsanlık için daha iyi bir senaryo, ancak sözün gücünün gücün sözüne üstün geldiği bir dünyada mümkündür. Bu da hayatı yeniden inşa etmeyi gerekli kılar. Hayatın inşası, ancak insanın inşasıyla mümkündür. Tarih boyunca insan inşa etme iddiasını yüz akıyla isbat etme başarısı, sadece ilahi bir inşa projesi olan vahye aittir. Bir televizyon kurmak, ancak bu amaç gözetildiğinde heyecan verici olabilir."

Anlaşılan o ki iddia büyük. Her meşru iddia bir duadır ve En Büyük'ten, büyük istenir. Bu iddianın çok küçük bir parçası gerçekleşsin, o bile kârdır. Hilâl'in ışığı sönmesin.


7 Ekim 2005
Cuma
 
SAMİ HOCAOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED