AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Sonunda Başbakan'ı istedikleri gibi konuşturdular (Acaba?)

Başbakan Tayyip Erdoğan, bazı çevrelerin ve tabii gazetelerin ısrarla peşinde oldukları bazı konularda kendisine yönelttikleri soruları, Amerika'ya giderken uçakta yanıtladı.

Terörle Mücadele Yasası'nda gereken değişikliklerin yapılacağını 'müjdeledi.'

Bu 'müjdeledi' lafı, tabii ki bu konuda akılalmaz bir beklenti içinde olanların ruh halini ifade ediyor.

Çünkü, Erdoğan şimdiye kadar, artan kışkırtma olaylarına rağmen demokratik adımlardan vazgeçilmeyeceğini ve yeni kısıtlamalar, yasaklar getirilmeyeceğini çok açık bir şekilde ifade etmişti.

Özgürlükler konusunda hükümeti geri adım atmaya ikna etmek için uğraşan lobiler açısından bu açıklama bu nedenle bir 'müjde' niteliğindeydi. 'İşte nihayet hükümet de artan olaylar karşısında alınması gereken yegane tedbirin özgürlüklerin kısıtlanması olduğunu kabul etmiş' oluyordu.

Yalnız Erdoğan, Terörle Mücadele Yasası'nda yapılacak değişikliklerin, Kopenhag Kriterleri'nden taviz vermeden yapılacağının da altını çiziyordu.

Bakın, bu konuda neredeyse bir güvenlik örgütünün beklentileri içinde olan bir gazetenin Ankara temsilcisinin Başbakan'la uçakta yapılan görüşmede sorduğu sorulara bir bakalım.

Haberin girişi şöyle:

"Erdoğan, ilk kez terörle mücadelede daha sert tedbirlerin alınacağının sinyallerini verdi." Nasıl? Adeta bir sevinçi ifadesi değil mi?

Başbakan'ın açıklaması ise şöyle:

"Vurup kırmayı özgürlük addediyorlar. Çam çerçeve indiriyorlar. Bunu önleyeceğiz. Yakalıyorsun öbür taraftan çıkıyor. Buna karşı tedbir almak şart."

Başbakan'a yönelen bir başka soru:

"Açıkça PKK'nın propagandasını yapmak, Öcalan'ın posterini taşımak, 'İmralı'ya özgürlük, yaşasın PKK' demek, bunlara hapis cezası getirilecek mi? Yoksa demokrasi içinde özgürlük alanı olarak mı görülecek?"

Bu soru mu, yorum mu, cevap mı demeyin. Ankara gazetecileri (tabii hepsini kastetmiyorum) sorularını böyle kendilerini devletin yerine koyup soruyorlar.

Başbakan cevaplıyor:

"Metni tam görmeden söylersem çok yanlış olur. Ancak metni görüp arkadaşlarımla müzakere yaptıktan sonra size bir açıklamada bulunabilirim.

Bu yetmedi mi? Bir başka yorum soru:

"'Öcalan'a özgürlük' diye bir pankart açmanın sizin özgürlük anlayışınız içindeki yeni nedir?"

"Dünyanın değişik ülkelerinde bunların değişik uygulamaları var. Arkadaşlarımıza bunların üzerinde de çalışın dedik. Biz bu işin ortalamasını bulalım diyoruz. Özellikle özgürlükler ve cezalarda orta noktayı bulalım, yani ceza caydırıcılığını ortaya koymalı."

Yine bir devlet sorusu geliyor, içinde yorumuyla beraber:

"Genelkurmay Başkanı Özkök kısıtlı imkanlarla mücadele ediyoruz demişti. Bu değişiklikler yapılırken daha geniş yetkiler verilecek mi? (Amaç sanki birilerinin adına Başbakan'ı sıkıştırmak.)

"Şu anda kısıtlı bir imkan var noktası değil. OHAL bölgesinde terörle mücadelede farklıdır, diğer zamanda farklıdır. Geçmişte bu tür imkanlar vardı. Şimdi bu tür imkanlarla değil, çok daha farklı oluşturulmuş imkanlarla mücadele ediyoruz. Bunu böyle devam ettirmek durumundayız. Niye? Çünkü AB süreci başladı. Kopenhag siyasi kriterlerinin çizdiği bir çerçeve var ve biz bu çerçeveyi terörle mücadelede en ideal sekilde nasıl kullanabiliriz, ona bakacağız. Eğer vatandaşımızın özgürlükleri ve hakları noktasında bazı aksamalar oluyorsa, bu aksamaları da yine yasalarla giderme yolunda olacağız."

Başka yorum sorular da mevcut.

Şöyle Başbakan'ın ağızından asmalı kesmeli, yasaklı laflar çıksın isteniyor gibi bir hal var.

Başbakan bu tarz açıkalamaları onların istediği çerçevede yapsa bir türlü. Çünkü daha önce yaptığı açıklamalar var. "Özgürlüklerde, atılan demokratik adımlarda geriye dönüş olmayacak " demişti.

Yapmasa bir türlü... O zaman da dönüp, "Başbakan anarşiye, teröre prim veriyor, gelişen olaylar karşısında hareketsiz kaldı, nerede uyanık güçler" edebiyatına başlayacaklar.

Zaten başladılar bile. "Hükümet yetersiz kaldı, daha fazla yasak, daha fazla kısıtlama, daha fazla devlet şiddeti, hatta iç çatışma, iç harp, darbe" lafları ortalıkta dolaşıyor.

Başbakan, sonunda uçakta şunları söyleyerek sözlerini bağlıyor:

"Bakın, bizim Güneydoğu ile ilgili yaptığımız görüşmelerde Kopenhag siyasi kriterlerinde verilmiş olan haklardan geri alacağımız herhangi bir şey yok. Ama bunlar eylem bazında, vurup kırmayı kendisi için özgürlük hakkı olarak görüyor, bu olabilir mi? Vurup kırma özgürlük olabilir mi? Hazırlanan taslağın özgürlükleri gerileteceği yolundaki endişeler var. Taslak ortaya çıkmadan hüküm vermeyin. Ayrıca taslak belli bir sekilde çıksa da Meclis'te değiştirilmeyecek diye bir şey yok."

Vurup kırma özgürlüğü diye bir şey tabii ki olamaz.

Başbakan'ın meseleyi bu boyutuyla ele alacaklarını göstermesi açısından bu laflarını bir senet olarak kabul etsek iyi olacak.

Başbakan'ın bu tuzaklara düşmeyeceğini de umut ederek tabii.

Yoksa görüldüğü gibi bu işin arkasında çapanoğlu var.

İşin kötüsü, tahriklerin medya eliyle pekiştiriliyor olması…


15 Eylül 2005
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED