AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Tebliğ ile sunum

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Bardakoğlu VI.Avrasya İslam Şûrâsı'nda dinleri tehdit eden tehlikenin öteki dinler değil popüler kültür olduğunu vurgulamıştı. Bu vurgunun hemen ardından Diyanet İşleri Başkanı'yla Diyanet'in daha popüler olması için neler yapılabilir minvalli bir röportaj yayınlandı. 18.9.2005 tarihli Zaman gazetesinde. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Nuriye Akman'ın kendisini popüler alan içine çeken sorularına, nezaket ile fakat popüler alanın tuzağına düşmeden cevap veriyor. Sorular, imamların bisiklete binemeyip, bir müzik aleti icra edemediğinden başlayıp, Diyanet'in bir reklam ajansıyla "imaj yönetimi" üzerine anlaşmadığına varıncaya kadar, din adamı ve din için popüler mekan ve rol belirleme "staretejisine"dayanıyor. Sorular, neyin öncelikli olduğunu hatırlatan bir özelliğe sahip.

Diyanet mensuplarının medyada yer bulması genellikle popüler dokuya uygunluk ya da uyumsuzluk noktasından oluyor, din adamının İslamiyet ile olan bağı ve ahlaki duruşu önemli olmaktan çıkarılarak, popüler standartlara uyması öncelikli hale getiriliyor. Henüz on dokuz yirmi yaşında Anadolu'nun bir ücra köyüne tayin edilmiş genç bedenlerin, cemaatin ihtiyaçlarını karşılayamadıkları, cemaate namaz kıldırabilecek donanımdan bile yoksun oluşları "buradan" bakınca önemli gözükmüyor. Ya da topluma ön ayak olması gereken din adamlarının popüler kültürün olumsuz etkilerinden öncelikle kendilerini koruyamadıkları için cemaat önünde saygınlıklarını yitirişleri bir mesele olarak kabul edilmiyor.

Türkiye'de bütün lise mezunu ve üniversite mezunları sportif aktiviteler içinde olup, en az bir müzik aleti icra edecek kadar sanata aşinaymış da, maalesef din görevlileri bu standardın dışında kalmış olduğu gibi bir kanaat sözkonusu, Müslümanların imaj denetimini kendilerine vazife edinmiş kişilerde. Diyanet İşleri Başkanı ile yapılmış röportajın yayınlandığı günlerde haftalık bir dergide "İmam değil sanki manken" başlığı ile kapağa taşınan Şehzadebaşı imamının en önemli özelliği olarak, Dünya Hafızlar Yarışması'nda birinciliği değil de fiziğine vurgu yapılması, imaj denetiminin kimyasını ele veren çarpıcı örneklerden.

Din sözkonusu olduğunda sadece medya dünyasında değil, özellikle üst kimliğini dindar olarak vurgulayan insanlarda da, "dindarlığın hiçbir şey, imajın her şey olduğu" gibi, reklam sloganından mülhem bir anlayışın her geçen gün taraftar bulmasına şahit oluyoruz. Post -modern algının üçüncü şıkkın imkansızlığı ilkesini bertaraf eden tavrı, kafa karışıklığını, zihin bulanıklığını besleyip azgınlaştırıyor. Yani bir şey hem iyi hem kötü olarak kabul görüyor. Böyle olunca da tebliğ ile sunum arasındaki fark geçersizleşerek, bir dine mensup olmaktan ziyade o dinin sunumunu yapacak profesyoneller "önemli" hale geliyor.

Bütün dinlerde ve özellikle İslamiyet'te en büyük tebliğ kişinin ahlakıdır. Söylediklerini bilfiil yaşamayan insanların tebliğci mertebesinde kalmaları mümkün değildir. Bu bakımdan dini tebliğ eden peygamberlerin hayatı, peygamber olmadıkları dönemlerde bile kusursuzdur. Efendimize henüz peygamberlik verilmediği dönemlerde bile "emin" sıfatıyla sıfatlandırılmış olması bunun en önemli göstergesidir.

Tebliğ kolaylıkla propaganda ile karıştırılıyor. Halbuki tebliği propagandadan ayıran en önemli husus, hem tebliğde bulunanın, hem de tebliğin içeriğinin din ile dünya hayatını dengelerken, asıl önemli olanın ahiret hayatı olduğu bilincini vermesidir. Yani dinin tebliğ edilmesi, bir ürünün daha çok satılması için pazarlanmasına hız verecek olan bir kampanya düzenlemek, ya da bozulmuş olan imajın "tanıtım teknikleri" yoluyla yeni imaj içinde sunulması değildir.

Diyanet İşleri Başkanı'nın artist ve şarkıcıları Cumhurbaşkanı gibi kabul etmesi meselesine gelince (Kendisine böyle bir öneride bulunuluyor röportaj esnasında)… Artist ve şarkıcıları sahneden indirip, bulundukları her yeri sahneye çevirmek, gündelik hayatı, eğitim hayatını, "sahne ışıkları" altında katlanılır kılmaya çalışmak, artık her okulun yıl sonu faaliyeti. Özel okulların, haber olup tv ekranlarında bedava reklamlarını yaptırmak üzere düzenledikleri bu tanıtım kampanyaları, kısa zamanda devlet okullarına da yayıldı. Yıl sonunda okulu ziyaret eden, kendileri en fazla lise diplomasına sahip, düzgün iki cümleyi arka arkaya getiremeyen ünlü ağabeyler, ablalar gençlere okumanın öneminden, eğitimin öneminden bahsediyorlar. Kara mizah gibi.

Taş yerinde ağır. Şarkıcılar sahnede, imamlar camide. İmam maşı alırken bir taraftan emlakçılık yapan imamlar kadar, kendi pespaye hayatını dezenfekte edici bir unsur olarak, "dedesinin hafızlığından" medet umanlar da kötü.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sporcu, şarkıcı ve sanatçıları kabul edip taltif etmesi ancak, kendilerini hayır hasenat işlerine adadıklarında söz konusu olabilir. Ki, bu bile sağ elin verdiğini sol elin duymayacağı ilkesine zarar vereceği için maksadını aşabilir.




30 Eylül 2005
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED