AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y O R U M
Türkiye son engeli de aştı

Türkiye'nin hiçbir şart öne sürülmeden 3 Ekim'de müzakerelere başlaması için adeta seferberlik ilan eden İngiltere çabasının karşılığını aldı. Çetin pazarlıkları ile ünlü İngilizler Fransa, Avusturya ve Kıbrıs Rum Kesimi'ni ikna etmeyi başardı. AB yayınladığı bir deklarasyonla, 3 Ekim öncesi Türkiye'nin önündeki en büyük engel olarak duran Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanıma şartını rafa kaldırdı.

Tam üyeliğe yönelik müzakereler öncesi Türkiye'nin önüne en büyük engel olarak ileri sürülen Kıbrıs'ı tanıma şartı nihayet bir çözüme kavuşturuldu. Önceki akşam bir araya gelen Avrupa ülkelerinin Ankara'daki büyükelçileri, Türkiye'nin Kıbrıs'ı tanımayı red eden deklarasyonunu oybirliğiyle kabul etti. Böylece 3 Ekim'deki müzakerelere başlamak için en büyük engel olarak ileri sürülen Kıbrıs'ı tanıma engeli aşılmış oldu.

Bilindiği gibi Kıbrıs Rum yönetimi, Ankara'nın AB ile müzakerelere başlaması için Kıbrıs'ı resmen tanımasını şart koşuyordu. AB büyükelçilerinin yeni girişimi ile Kıbrıs Rum yönetiminin isteği 'by-pass' edilecek. Fakat,Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakereleri öncesi bir jest de bulunması gerekiyor.

Türkiye'nin AB üyeliğini en çok destekleyen İngiltere için bu büyük bir başarı. İngiliz diplomasisi öteden beri çetin pazarlıklara alışkın. Kıbrıs'ı tanıma şartının şimdilik ertelenmesi de onların işi. İngilizler şimdiden hedeflerine ulaştı. Onların amacı her şeyden önce Türkiye ile resmi görüşmelere başlamaktı. 3 Ekim'de start alacak ve şimdiden yoğun geçeceği anlaşılan süreçte İngiltere'nin emeği çok.

Londra, Türkiye'nin üyeliğine yönelik görüşmelerin aksamaması ve AB tarafından yeni bir şartın ileri sürülmemesi için yoğun kulislerde bulundu. Başarılı da oldu. Zor geçen pazarlıklardan sonra İngiltere, Fransa'yı ikna etti. AB'nin üzerinde en çok direttiği konu ise Kıbrıs'tı. Avrupa Birliği yayınladığı deklarasyonda Kıbrıs'ı tanımayan bir ülke ile görüşmelere başlamalyacağını açıkladı. Son gelinen noktada ise Ankara'ya karşı katı tutumunu değiştirmeyen tek ülke kaldı: Avusturya. Türkiye, Avusturya'yı 3 Ekimde Lüksemburg'da yapılacak görüşmelerde ikna etmeye çalışacak. Bu kolay olmayacak tabiî. Çetin geçeceği şimdiden anlaşılan görüşmelerin en az on yıllık bir zamanı kapsaması bekleniyor.

Kıbrıs, güney tarafını kontrol eden Kıbrıs Rum Kesimi ve Kuzey tarafını kontrol eden Kuzey Kıbrıs Türk Devleti olarak siyasetne ikiye bölünmüş durumda. Taraflar birbirini tanımıyor. Adadaki bu siyasi ikilik 1974 senesinden beri böyle.

Kıbrıs Rum Kesimi şimdiye kadar Türkiye'nni kendisini tanımasını şart koşuyordu. Tanmıa olmadan Ankara'nnı müzakerelere başlamasına kesinlikle taş koyacağının açıklamıştı. Son gelinen noktada Kıbrıs Rum Kesimi kendi talebinden kendisi vaz geçmiş oluyor. AB tarafından Türkiye'nin Kıbrıs'ı tek bir devlet olarak tanıması yönündeki baskılar geçen temmuz ayında had safhaya ulaşmıştı. Türkiye yayınladığı bir deklarasyonla AB Gümrük Birliği'ne üye ülkeleri tanıdığını ancak bunun Gümrük Birliği üyesi Kıbrıs Rum kesimini resmen tanıma anlamına gelmeyeceğini de belirtti.

Türkiye'nin bu konuda ne kadar ciddi ve hassas olduğunu bazı gelişmeler karşısındaki tavrından anlamak mümkün. Bütün baskılara rağmen Ankara, Kıbrıs Rum Kesimi'ne ait gemilere limanlarını açmadı. Ancak son varılan anlaşmaya göre Kıbrıs Rum Kesimi'ne ait gemilere limanlarını açan Türkiye, Rum gemilerine yönelik bütün yasak bölgeleri kaldırdı.

Avrupa Birliği bürokratları Türkiye ile müzakerelere başlamadan önce sorun yaratacak bütün olası unsurları ortadan kaldırmaya özen gösteriyor. Ancak bir tek Avusturya, Türkiye'nin diğer üyelerden farklı olarak ayrıcalıklı üye olması beklentisi içindeydi. Ancak, geçen akşam yayımlanan metinle görüşmelere başlamadan önce Kıbrıs'ın tanınması şartına yönelik baskılar bir daha Türkiye'nin önüne gelmeyecektir.

  • Stephen Castle / The Independent Gazetesi Brüksel 20 Eylül 2005


    'Ankara Merkel'in başarısızlığını sevinç çığlıklarıyla karşıladı'

    Avrupa basınında dün, Almanya seçimlerinin Türkiye'de ve diğer Avrupa ülkelerindeki yankıları, Basra'da İngiliz askerleriyle Şiiler arasında yaşanan çatışmalar öne çıktı. İngiliz Guardian gazetesi, kimilerinin Almanya'da pazar günü yapılan erken genel seçimlerin sonucundan çok memnun olduğunu yazdı. Guardian'ın ifadesiyle, Ankara "Düşmanı Angela Merkel'in başarısızlığını sevinç çığlıklarıyla karşıladı." Gazete, Almanya'daki seçim sonucunun Türkiye'nin üyelik perspektifini destekleyen İngiltere'nin elini de güçlendirdiğini bildiriyor. Gazeteye göre, Türkiye'ye üyelik yerine imtiyazlı ortaklık önerilmesini isteyen Avusturya hükümetinin bu konuda muhafazakar lider Angela Merkel'in 'seçim zaferine' bağladığı umutları artık sönmüşe benziyor.

    Ruslar da memnun

    İngiltere'de yayımlanan Daily Telegraph da Almanya'daki seçim neticelerinin kimi çevrelerde hüsran, kimilerinde ise sevinçle karşılandığını yazarak, ikinci haneye girenler arasında hemen Türkiye'nin adını andı. Gazete, hüsran cephesine ise Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini koydu. Daily Telegraph'a göre Polonya ve Baltık devletleri, umutlarını Merkel'in kazanmasına bağlamıştı. Gazete bunu "Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le arasında geliştirdiği yakın ittifaka" bağlıyor. Gazete, Schröder'in Moskova'ya yakınlığının eski Demir Perde ülkelerini kaygılandırdığını ve Alman liderin Amerikan karşıtı söyleminin de doğrusu bu kaygıları yatıştırmaya pek yardımcı olmadığını yazdı

    Kim sevindi, kim üzüldü?

    İngiliz Financial Times gazetesinin dün sabahki manşetinde Almanya var. "Bölünen Almanya euroyu düşürdü" manşetini kullanan gazete, Almanya'daki belirsizliğin Avrupa'da ekonomik reform isteyen cepheye ciddi bir darbe indirdiğini kaydetti. Rus gazetesi Komsomolskaya Pravda ise açıkça, "Rusya için hayırlı olan Schröder iktidarıdır" ifadesini kullandı. Rus gazetesinin deyişiyle, "Kremlin'in dostu Gerhard'ın iktidarda kalışı şüpheye yer vermeyecek biçimde Rusya'nın işine gelir." Gazete bunun sebebini "Eski Doğu Alman muhalif Merkel, başbakan koltuğuna geçerse Moskova-Berlin hattındaki özel dostluk kenara itilir" şeklinde açıkladı.

    Büyük koalisyon ya da büyük çarpışma

    Almanya basınında ise ülkenin seçim sonrası içine düştüğü siyasi belirsizlikten çıkabilmesi için iki farklı senaryo ağırlıklı biçimde işleniyor. Bunlardan biri, yeniden seçimlere gidilmesi. Diğeri ise, büyük koalisyon; yani Schröder ve Merkel'in bir ulusal birlik hükümeti kurması. Sueddeutsche Zeitung'a göre, Sosyal Demokrat lider Gerhard Schröder'in bu iki farklı yoldan hangisine gireceğini, kafasına koyduğu 'tek hedef' belirleyecek. "Schröder'in tek amacı Hıristiyan Demokrat lider Angela Merkel'i başbakanlık koltuğuna yaklaştırmamak" diye yazan gazeteye göre Schröder, büyük koalisyonun başına kendisinin ya da Merkel'in değil, üzerinde anlaşacakları iki yeni siyasetçinin geçmesi gerektiğini söyleyerek, bu pazarlıklar süresince de başbakanlığı sürdürmeye kararlı görünüyor. Der Tagesspiegel'e göre "Şimdilik Gerhard Schröder'in kafasını büyük koalisyondan ziyade, Hıristiyan Demokratla giriştiği büyük çarpışma meşgul ediyor."

    Reformcular cezalandırıldı

    DieWelt, pazar günkü seçimlerden geleceğe ilişkin belirgin bir tablo çıkmasa da, seçmenin, ekonomik reform hareketini sandıkta cezalandırdığını savundu. Die Tageszeitung'un ise seçmenin, Anglosakson modeline hayır dediğini yazdı. Gazete "Neoliberal ekonomi politikalarının Almanya'da büyük çoğunlukla istenmediği ortaya çıktı. Reformcuların elinden bu kadar geldi" yorumunda bulundu.

    "Hem Schröder hem de Merkel kendilerini ekonomik reformlarla özdeşleştirdi, ve her ikisi de sandıkta hayal kırıklığına uğradı" ifadesini kullanan Frankfurter Allgemeine Zeitung, "Demek ki Almanya'da hayat o kadar da kötü değil ki Alman halkı yaşam standartlarım iyileşsin diye tümden bir yeniden yapılanmayı gerekli görmedi" yorumunu yaptı.

    Zafer Sol Parti'nin

    Fransa basınından Le Monde'a göre, Almanya'daki seçimlerin bir galibi varsa, o da soldaki yeni ittifak olmalı. Le Monde, Sol Parti'nin (PNA) Almanya Parlamentosu'nda Yeşillerin önünde dördüncü büyük grup olarak belirdiğine dikkat çekti.

    Gazete, on yıllardır Alman siyasetine hakim olan partilerin - yani Hıristiyan Demokratların, Sosyal Demokratların (SPD), Hür Demokratların (FDP), ve bu gruba daha geç katılan Yeşillerin - yanı başında artık beşinci bir gücün de dikildiğini yazıyor. Le Monde'a göre bu gelişme, artık Almanya'da çoğunluk hükümeti kurmanın giderek zorlaşacağına işaret ediyor. "Ateş altında" manşetini kullanan İngiliz Independent'ın ön sayfasını kaplayan fotoğrafta yanan bir tank ve üstü alev almış bir İngiliz askeri var.

  • LONDRA (İHA)


    Bild: Jamaika koalisyonu mu geliyor?

    Gazete, Jamaika'nın ulusal bayrağında Yeşiller'i simgeleyen yeşil, Birlik partilerini simgeleyen siyah ve FDP'yi simgeleyen sarı renkler bulunduğu için bu 3 partinin oluşturabileceği koalisyona "Jamaika koalisyonu" adını verdi.

    Almanya'da önceki gün yapılan 16. genel seçimlerden sonra koalisyon oluşturma çabaları gazetelerde geniş şekilde yer almaya devam ediyor. Bild gazetesi, "Jamaika koalisyonu mu geliyor?" başlığıyla birinci sayfadan yayımladığı haberde, Birlik partileri (CDU/CSU), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti'nin (FDP) koalisyon hükümeti oluşturabileceklerine işaret edilerek, Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel ve FDP Genel Başkanı Guido Westerwelle'yi Jamaikalılar gibi örgülü saçlarla gösteren bir fotomontaja yer verdi.

    Gazete, Jamaika'nın ulusal bayrağında Yeşiller'i simgeleyen yeşil, Birlik partilerini simgeleyen siyah ve FDP'yi simgeleyen sarı renkler bulunduğu için bu 3 partinin oluşturabileceği koalisyona "Jamaika koalisyonu" adını verdi.

    Merkel'in siyasi kaderinin gelecek günlerde belirleneceği görüşüne de yer verilen haberde, Başbakan Gerhard Schröder'in ne düşündüğünü ise henüz en yakın arkadaşlarının bile bilmediği, görevde kalmak istediğini söylediği, ancak bunu nasıl başaracağının hâlâ merak konusu olduğu belirtildi.

    Berliner Kurier gazetesi de benzer bir fotomontaja yer vererek, Merkel, Westerwelle ile Tarım ve Tüketicileri Koruma Bakanı Renate Künast'ı Jamaikalılar gibi gösterdi.

    "Gizli bir plandan" söz edilen haberde, Schröder'in diğer partilerle anlaşmaya vararak 2 yıl süreyle Başbakan olarak kalabileceği, daha sonra da görevi CDU'ya devredebileceği savunuldu. Berlin'de yayımlanan B.Z gazetesi ise Schröder'in tutumunu siyasi bir taktik olarak nitelendirerek, Schröder'in, CDU ile Bavyera eyaletindeki kardeş parti konumundaki CSU'yu birbirine düşürerek, her ikisini de ayrı partiler olarak göstermek ve böylece SPD'yi ülkedeki en güçlü parti şeklinde göstererek Cumhurbaşkanı Horst Köhler'den hükümeti kurma görevini almak istediği görüşüne yer verdi. Merkel'in ise bugün Birlik partilerinin Federal Meclis grubunda yapılacak oylamada yeniden meclis grup başkanlığına seçilerek konumunu güçlendirmek ve böylece yeni hükümeti kurma görevinin kendisine verilmesini sağlamak istediği savunuldu.




  • 21 Eylül 2005
    Çarşamba
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Online İlan

    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
    Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
    Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED