AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Sezer'in mektubu ve demokrasi

Siyaset-toplum, devlet-siyaset ve devlet-toplum ilişkilerinin "demokratik şema"sı bellidir. Toplumun talepleri zamanın ruhu ve gerekleri ile evrensel değerler süzgecinden geçer, diğer taleplerle kesiştirilir ve siyasi kararlara dönüşür. Bu dönüşümde "siyasi denetimi" yetki-sorumluluk mekanizması, "idari denetimi" hukuk ilkeleri çerçevesinde kurumlar hiyerarşisi ve "hukuki denetimi" ise hukuk üstünlüğü çerçevesinde kelimenin gerçek anlamıyla bağımsız yargı yapar.

Türkiye bu şemanın neresinde?

Bu soru, keyfi ya da teorik bir soru değil...

Tersine tek tek her bireyi, hatta bu şemayı karışık, anlamsız, tehlikeli bulanları bile kuşatan yaşamlarını yönlendiren, yaşamsal bir soru...

Zira bu çağda "bu şemanın mevcut olmaması veya kötü çalışması ya da kazalara uğraması bir ülkede ekonomik, politik, sosyal türlü sorunların başlangıç noktası" demektir.

Zira tersi durumlar "kolektif akılcılığı ve denetimi" devre dışı bırakır, "keyfiliği" devreye sokar. Devlette, siyasette, toplumda fiili durumlar yaratır, farklı kesimler, birimler, organlar arasındaki, ortak değer ve kurallar üreten iletişim kanallarının tıkanmasına yol açar. Hukuk zemin kaybeder, güçlünün imha aracı haline gelir.

Böyle durumlarda bir gün özgürlüğünüz, diğer bir gün paranız, bir başka gün istekleriniz budanır... Toplumun kenar kesimlerini vuran bir gün gelir merkezini de vurur...

Başka bir deyişle bu dönüşüm demokrasinin değil, huzur ve refahın da yegane aracıdır.

Türkiye bu şemanın neresinde?

Hala pek gerisinde...

Cumhurbaşkanı Sezer'in, örneğin, Başbakan'a gönderdiği ve ardından basına sızdırdığı mektubun içeriği fiili ve sembolik anlamlarıyla bu açıdan son derece ilginç...

Mektuptan tam rakamı öğreniyoruz: Sezer, hükümetin bürokrasiye yaptığı 251 atamayı onaylamamış...

Bu devasa bir rakam...

İster hükümetin yürütme gücünü fiili sınırlandırma, ister hükümete yönelik iktidarsızlaştırma, ister hükümete yönelik güvensizlik ifadesi olarak değerlendirin, böyle bir veto rakamının varlığı bu sistemin hasta olduğunun göstergesidir.

İşin vahim tarafı mektuptaki veto gerekçeleri...

Cumhurbaşkanı diyor ki: bunlardan 58'inin tayin edilecekleri görev alanıyla ilgili bilgi ve deneyimleri yoktu, 13'ünün tayini yargı kararlarına aykırıydı, 17'si yasaların istediği koşullara bile sahip değildi...

Hadi bunları anladık...

Peki geri kalanları? Cumhurbaşkanı 163'ünün, yani veto edilen atamaların yüzde 65'ini geri çevirme sebebini söylemeyi dahi uygun bulmuyor...

Sebeb ya da gerekçe?

Gerekçe muhtemelen ideolojiktir. Devletin hükümete yönelik mutlak güvensizliğini ve bloke ederek denetleme kaygısını kuşatmaktadır.

Türkiye'de devlet kadroları açısından ideolojik süzgeçten geçmeniz bir kimlik testini gerektirir. Bu kimlik testi güvenlik soruşturmalarına dayanır. Güvenlik soruşturmaları ise istihbarat örgütlerinin fişlerine... Fişlerin varlığı, tutulma biçimi ve kriterleri "ideolojik olan"ın ve "ideolojik alan"ın en koyu tonlarını taşır.

Bu, devletin fiili işleyişidir. Siyasi iktidarlara, seçilmiş aktörlere yönelik güvensizliğinin kurumsallaşmış, otoriter görüntüsüdür.

Türkiye'nin birçok açıdan yol aldığı, siyasi istikrarı yakaladığı, İslami hareketin sisteme entegre olduğu son 2 yıllık dönemin siyasi iktidarına bile bu tür yoğun bir kuşku taşınıyorsa, ülkedeki sorun çok derin demektir. Dahası bu devlet katında hükümet icraatlarına yönelik atılan birçok adımın temelinde "hukuk merkezli rasyonel bir tutum"un değil, ideolojik bir bakışın yattığının en açık kanıtıdır.

Bu durumda "demokratik şema"nın, bu ülkede çalıştığını kim iddia edebilir?


7 Haziran 2005
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED