AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Bir kare fotoğrafın anlamı…

Cuma günü New York'tan gönderdiğim yazının başlığı, "ABD ziyaretinden geride kalan sorular ve cevapları"ydı ve bu, Başbakan'ın gezisi o sırada henüz tamamlanmadığı için bazıları tarafından garipsenmişti. Oysa başlık ne sehven, ne de istihza olsun diye atılmıştı. Gerçek buydu…

Zira, Erdoğan'ın ziyareti esasen Salı günü Beyaz Saray'da ABD Başkanı ile yapılan görüşmeden ibaretti. Görüşmenin önünde (kanaat önderleriyle buluşma) ve arkasında (Annan'ı ziyaret) vardı ama temel hedef Bush ile yapılacak görüşmenin başarısıydı.

Dahasını söyleyelim… Başbakan görüşme için doğal olarak hazırlık da yaptı ve başta Kıbrıs ve PKK olmak üzere iki ülke arasındaki değişmez gündeme ilişkin notlarla masaya oturdu. Oturdu ama ne bir çalışma ziyaretinde böylesine derinlikli sorunların üstesinden gelmek mümkündü, ne de ziyaret bu sorunların bir an önce hallini öngörmekteydi. ABD ile Türkiye arasında her şeyi süreçlerle izah etmek gerekiyor; Kıbrıs da öyle, PKK ile mücadele de..

Tek bir konu var ki, onun süreçlerin işlemesini beklemeye ve zamana yayılmaya tahammülü yoktu. O da son dönemde ABD yönetiminin Türkiye'ye sempatiyle bakmadığı, rahatsız olduğu ve hatta bunun ilişkilerin stratejik boyutunu deforme ettiği iddialarıydı. Erdoğan'ın ABD ziyaretinin amacı bu iddiaları geçersiz kılmak ve bu söylem üzerinden oluşan psikolojik gerilim alanını dağıtmaktı.

Ziyaretin başarılı olup olmadığını veya neler alınıp neler verildiğini ölçmek için bu bilgiyle yapılacak kıyasla anlamlıdır.

Nitekim, Erdoğan da ABD dönüşü hem uçakta gazetecilere verdiği mülakatta, hem de uçaktan iner inmez yaptığı basın toplantısında belli kelime ve kavramlara vurgu yaptı:

"Spekülasyonlar bitti… Stratejik ilişki tanımlandı… Bush ne diyor, ona bakarım…"

Bir başka bilgi de şu… Erdoğan'ın ve Gül'ün temaslarında; Türk tarafına ilişkilerin kötü olduğu, Amerikan düşmanlığından hükümetin sorumlu tutulduğu veya ilişkilerin zayıflamakta olduğuna dair bir itiraz veya şikayet iletilmedi. Buna karşılık ise bazı yorumcular, "Amerika zaten her şeyi açık açık söylemez" açıklamasını getirdiler. Belki doğru ama o zaman da bu cümle, aynı adreslerin yakın zamana kadar sık sık dile getirdikleri, "Amerikalılar açık adamlardır. Her şeyi doğrudan söylerler" analiziyle tümden çelişiyor.

Bundan dolayı olacak, Başbakan da kendisi adına son noktayı şu sözlerle koydu:

"Her kafadan bir ses çıkabilir ama ABD Başkanı'nın söylediğine mi, başkalarının o görüşmeden dışarıya sızdırdıklarına inanmak mı lazım? Bir numara (Bush) medyanın önünde söyledi. O mu önemli, başkalarının söylediği mi!"

Amerikalılar'ın, neyi nasıl söylediği tartışması devam etse bile, hükümetin algılamasının geride artık bir sorun kalmadığı yönünde olduğu besbelli. Psikolojik yükü atmanın rahatlığı hissediliyor. Erdoğan'ın şu sözleri de bu algılamayı kesinleştiriyor:

"Türk Amerikan ilişkileri konusunda spekülasyonlar vardı. Buluşmamız, spekülasyonların görüşme ile ortadan kalkmasına bir zemin teşkil etti. Artık, ülkemizden konuşanların da daha hassas davranmaları gerekir."

Aslında, hükümet iki ülke ilişkilerinde zaten bir sarsıntı olmadığını düşünüyordu ama bu ziyaretle bir anlamda buna inandıramadığını düşündüğü çevreleri ikna etmek istedi.

Erdoğan için, Beyaz Saray'da Bush ile verilen tokalaşma fotoğrafı işte bu açıdan önemliydi.

Ve yine bu açıdan ABD ziyareti, o birkaç kare resimden sonra aslında tamamlanmıştı.



14 Haziran 2005
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED