T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Neyi koruduğunuzu zannediyorsunuz?

Bu yazıyı "tavzih" niyetine okumayın. Ya da nasıl isterseniz öyle okuyun... Bu bir "günah çıkarma" yazısı değildir. Hele, meram anlatma, "yanlış anlaşıldım, aslında şunu demek istiyordum" yazısı hiç değildir...

Bu, ülkedeki okumuş-yazmış takımının kalitesini, düzeyini, meseleleri nasıl ve neresinden anladığını deşifre eden bir yazıdır.

Buyrun sizi şöyle alalım:

Dünkü "Devleti ele geçirmek istiyorum" başlıklı yazıma, devlette sahiplik vehmeden eşhastan tepki geldi. Çok da öfkelenmişler. Hem küfrediyorlar, hem de bu satırların yazarını niyetini açık etmekle, daha doğrusu "devleti ele geçirmek isteğini ayan beyan ortaya koymakla" suçluyorlar.

Karşılarındaki kişiyi, siyasi bir partinin sözcüsü, devlet kademelerinde yer almak için yanıp tutuşan küçük memur tiynetli biri sandılar herhalde. "Devleti ele geçirmek istiyorum" ifadesi, yazarın niyetini ortaya koymuyor, bilakis, kendisinde böyle bir hak vehmedenleri "ti"ye alıyor; bu kadarcığını anlamaktan acizlerse, ben ne yapabilirim!

Kaldı ki, devlet onların olsun!

Rahmetli İdris Küçükömer'in tavsifiyle, hep "onlar"ın olmuştur, onlarda kalacaktır ve vatandaşı (farklı düşünen kimseleri) oraya yaklaştırmamayı "kazanç" sayacaklardır...

Hayır, çok görmüyorum; bir yanıyla da hüzünlü insanlardır aslında (Oğuz Atay "Tutunamayanlar"da ne güzel resmeder onları); çoğunlukla Türkiye'deki o tuhaf ve hiç kimsenin, hiçbirimizin arzu etmediği sonuçlara gebe (konjonktüre göre değişen/değişebilen) kutuplaşmadan beslenirler.

Tavır alışlarının ve düşünsel fukaralıklarının altında kaba saba bir sinisizm, hort zort bir dünya görüşü yatmaktadır ve bunun "ontolojik" bir zaruretten kaynaklandığını öne sürerler.

Bakışları, vizyonları, birtakım çatıkkaşlı adamların temsil ettiği ağır, hantal, yoksul ve her türlü sivil faaliyetin "devlet ruhsatına" tabi olduğu arkaik Türkiye'yle sınırlıdır. Kahverengi-sepya, ya da yeşile dubleks çekilmiş eski fotoğrafilerde görürsünüz; "Hayat" mecmuasının sararmış sayfaları arasından umutsuzca göz kırpıp dururlar... Savundukları ise, "demokrasi"den bahsedenlerin bilinçaltından tek partili yılların "müntehib-i sani" uygulamasını seslendirdikleri, çok kültürlülüğe vurgu yapanların "kemalist" skaladaki farklılıkları meczettikleri soğuk, Sovyetik, katı, hem kokar hem bulaşır bir yapı...

İşte bu "yapı"yı paylaşmak istemiyorlar.

Bu kez, anlaşılır olması için tane tane gidelim:

Normal sayılabilecek hiçbir ülkede, "devleti ele geçirmek" diye bir ifadeye rastlayamazsınız.

Her parti, halktan ruhsat alıp iktidara gelmek, kendi kadrolarıyla çalışmak, kendi bürokratlarını atamak ister. Bu 'devleti ele geçirmek' değildir, son derece doğal ve anlaşılabilir bir durumdur.

Kaldı ki, devlet, ele geçirilebilir, ele geçirilmesi (birilerine) hak olan ve tasarruf edilebilir bir şey de değildir.

Devlet, bir "rant ve çekişme alanı" da değildir.

Dolayısıyla, devletin, sahiplik vehmeden "memurin takımı"nın korumasına ihtiyacı yoktur...

Hem, devleti "kötü niyetli" kişilere karşı koruduğunu öne süren "iyi niyetli" kişilerin "iyiliği" nereden geliyor?

Bahşedilmiş ve ilahî bir pozisyon mu bu?

Neden korumaya can attıkları şeyin bir tür "oligarşik yapı" olduğunu söylemeye dilleri varmıyor?

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi