T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 21 NİSAN 2006 CUMA | ||
|
Siyasi dengelerdeki bozulma, devlet-siyaset ilişkilerindeki gerginlik, şiddetin alevlenmesi bu ülkede hemen her zaman aynı sonuçlara yol açar. Büyük mücadeleler ve çabalarla atılmış reform adımları, mümkün olduğu ölçüde demokratikleştirilmiş kanunlar, çağdaş hukuk ölçütlerine uydurulmaya çalışılmış yasal önlemler bir anda, bir çırpıda eski görünümlerine kavuşurlar. Hukuk ilkelerini zorlayan sert tedbirler, insan hakları ihlallerinin sınırlarında dolaşan değişiklik önerileri, farklı amaçlar için kullanıma açık hale getirilmiş yasa maddeleri mevzuattaki eski yerlerini daha da pekiştirilmiş bir şekilde alırlar... Bu tür geri dönüşler sadece siyasetin asayiş mantığı tarafından kuşatılmasını ve otoriterleşme eğilimini ifade etmekle kalmaz. Aynı zamanda devlet içi dengelerde de bir geri dönüşe işaret eder. Türk tarihi bu tür adımlarla askeri otoritenin siyasi iktidara galebe çaldığı perdelerin aralanmasına birçok kez şahit olmuştur. Bu perde bir yandan siyasi karar mekanizmalarına askercil görüşlerin hakim olmasıyla açılır. Diğer yandan hukuk ve demokrasiden verilen tavizlerle asker-sivil bilek güreşinde askerin hatırı sayılır bir şekilde baskı kurmasıyla sonuçlanır. Hükümetin askerin taleplerini karşılamak için TBMM'ye gönderdiği, Terörle Mücadele Yasası değişiklikler öngören kanun tasarısı da tam olarak bu çerçeveye oturuyor. Tasarı metni haykırıyor: Temel hak ve özgürlükler sahasında geriye çark, asker-sivil ilişkilerinde eskiye dönüş ve siyasi iktidarın Güneydoğu başta olmak üzere kanayan toplumsal yaralarda politik insiyatifi kaybetme sinyali... Tasarı terör tanımını genişletiyor. Düne kadar doğal sayılan birçok siyasi eylemi terör eylemi olarak kabul ediyor. Suçun şahsiliğini kaldıracak bir biçimde terör eylemine katılanların yakın çevrelerini suçlu statüsüne sokuyor. Susurluk ya da Şemdinli tipi eylemlere katılan güvenlik görevlilerini koruma altına alıyor. Velhasıl aksi yöndeki tanımları suç haline getirerek Kürt sorununu açıkça ve sadece bir terör sorunu olarak tanımlıyor. Yineleyelim... Bu tasarı "özgürlükler alanını yeniden daraltarak Türk demokrasisini geriletiyor". Zira düşünce ve sembol suçunu devreye sokuyor. "Kürt meselesinde demokratik ve toplumsal çözüm çabalarını köstekliyor." Demokratik adımların Kürtlerin çoğulculaşmasını hızlandırdığı, terörün geçici canlanmasının nedeninin bu olduğu fikrini tamamen geri plana itiyor. Adeta PKK'nın ekmeğine yağ sürüyor... Askeri bir oyunu başlatıyor. Zira yasa siyasi iktidarı sıkıştırmanın manivelası oluyor. Erdoğan'ı 2005 Ağustos'unda yaptığı açıklamanın çok gerisine düşürmenin ve demokratik meşruiyetini zedelemenin aracı haline geliyor. Diğer bir ifadeyle AK Parti'nin iki mecburiyeti üzerine oynuyor: Oya yönelik milliyetçilik ve askeri sakinleştirmeye yönelik uyumlu davranış çabası... Aynı Erbakan'ın Başbakanlık Kriz Yasası Yönetmeliğini imzalamasında olduğu gibi... Tüm bunlar Kürt meselesi ve Çankaya Savaşları'yla geçirdiğimiz çalkantılı günler, "bölücülük ve irtica tehdidi" ikilisinin kriz yükseltici araçlar olarak kullanılmaya başlanmasıyla beliren kutuplaşma ve çatışma ortamı dikkate alınarak değerlendirildiğinde, işin vahameti daha çok ortaya çıkar... Bu yasa tasarısını Türkiye daha çok tartışacak. Tartışmalı... Çünkü tasarı birçok açıdan bir dönüm noktasıdır...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |