T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Emniyet Müdürü, Van Savcısı, sıra Komisyon'da. Peki sonra?

Şemdinli iddianamesinin kamuoyuna 'sızdırılması'ndan sonra, Genelkurmay'ın yayınladığı bildiriyi takip eden günlerde önce Şemdinli meselesiyle ilgili askerleri suçlayıcı laflar eden Emniyet İstihbarat Daire Başkanı görevden alındı. Daha sonra iddianameyi hazırlayan ve Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt başta olmak üzere bazı yüksek rütbeli komutanları Şemdinli olayı ile irtibatlı suçlayan Van Savcısı hakkında soruşturma açıldı.

Adalet Bakanlığı müfettişleri, Genelkurmay'ın, savcı hakkında gereğinin yapılmasını talep eden açıklaması üzerine savcıyı kusurlu buldu ve disiplin cezası verilmesini istediler.

Konuyu görüşen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da verilebilecek en yüksek disiplin cezasını verip savcının meslekten çıkarılmasına karar verdi.

(Hemen hatırlatalım suçu, bir generalin de kanunlar önünde eşit olduğunu söylemekten ibaret.)

Böylece, "Türkiye'de galiba bir şeyler değişiyor", "Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde demokratikleşme yolunda atılan adımlar, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmasını sağlama yolunda olumlu gelişmeler sayılabilir" diyenlerin ne kadar yanıldığı ortaya çıkıyor. Herşey eskisi haline dönmeye başlıyor.

Genelkurmay'ın bildirisinden başlayarak hükümet ve anayasal bazı kurumların aldığı kararlar Türkiye'de herşeyin eski tas eski hamam olduğunun ilanından ibaret.

Terör bahane edilerek, ama aslında Şemdinli iddianamesinin yarattığı havanın dağıtılması ve Şemdinli'de suçüstü yakalanan, rejime yönelik komplonun gözardı edilmesi, hatta tersine çevrilmesi operasyonu başarıyla devam ediyor.

Şimdi bu noktadan sonra kimse, Terörle Mücadele Yasası'nın da çıkarılmasıyla, Şemdinli hakkında askerlerle ilgili en ufak bir imada bulunamaz. Değil iddianame hazırlamak, somut belgelere rağmen kimse gıkını çıkaramaz.

Eğer medyaya yansıdığı gibi yasalaşırsa, TMY'na dayanılarak bu konuda kimsenin yazı yazmasına, fikir beyan etmesine de izin verilemez.

Hükümet, Genelkurmay bildirisindeki hukuk dışı talepleri yerine getirdikçe, o seyretmekten artık gına getirdiğimiz bayat filmin diğer bölümleri de hiç merak edilmesin, vizyona girmekte gecikmeyecek.

Bir kere özgürlüklerden, hukukun üstünlüğünden feraget edilmeye görülsün. Bunun sonunun nerelere vardığını artık çok iyi biliyoruz. Çoğu 28 Şubat darbesinin deneyiminden geçmiş AKP kadrolarının bu gerçeği nasıl olup da göremediğini anlamak zor.

Fehmi Koru da dünkü yazısında bu gerçeğe değiniyor ve "Biz bu filmi çok gördük, bari bu sefer sonu farklı olsa" diyordu.

Tabii biz de çok arzu ediyoruz bu sefer farklı bir son olmasını. Ama asıl arzu ettiğimiz, iktidarların artık bu filmlere tevessül etmemeleri. Aynı filmleri yeni baştan vizyona sokmak isteyenlere "Dur" diyebilmeleri...

Nitekim AKP bu kadar oyu nasıl aldı? "Bu filmlere artık dur diyeceğiz, size aynı filmleri seyrettirmeyeceğiz" dediği için almadı mı?

Hükümet, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı için, "tamam" dedi. Van Savcısı için de "tamam" dedi. Şimdi sıra geldi Meclis Şemdinli Komisyonu'na.

Adalet Bakanı başta olmak üzere, Cumhuriyet Başsavcısı ve diğer bazı zevat Komisyon'un ortadan kaldırılmasını istiyor. Komisyon'un hazırladığı yumuşatılmış, gerçeğin suyunun suyu haline getirilmiş raporun bile Meclis'te görüşülmesine karşılar.

Gerçi Meclis Başkanı Bülent Arınç mecburen, artık başkanı olduğu Meclis'in yasal bir komisyonunu savunmak durumunda kaldı ama, belli olmaz.

Türkiye'de yine herşey eski yörüngesine girmeye başladı. Terör bahanesiyle hemen el altındaki yasaklar tedavüle sokuluyor. Üstelik de bu, daha önce benzerlerini gördüğümüz yöntemlerle, bu işten en fazla zarar görecek olan bir iktidara yaptırılıyor.

Bu durumda Komisyon'un geleceği de pek parlak sayılmaz.

Tabii Türkiye-AB ilişkişlerinin geleceği de... Hoş, şu havalarda kimsenin AB üyeliğini önemsediği falan da yok ya!..

Böyle bir ortamda Dışişleri Bakanı Gül'ün, TMY ve askerlerin talepleri üzerine alınan tedbirlerin AB kriterlerine aykırı olmayacağı konusunda dışa yönelik ikna faaliyetinde bulunması da inandırıcı olamıyor.

Üstelik, "Hükümet, eski bayat filmi aynı senaryoyla yeniden çevirmeye" falan da soyunmuyor. Olsa olsa aynı bayat filmin makinstliğini yaparak durumu kurtaracağını, yani meselelerin üzerine gitmez, yasaklara 'evet' derse artık taciz edilmeyeceğini sanıyor.

Ne büyük bir yanılgı...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi