T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Tavuklar ve yazarlar

Tavuk ile yazar arasındaki benzerlik nedir bilir misiniz? İkisinin de her gün yumurtlaması beklenir. Beklentileri karşılayabilmeleri için ikisinin de iyi beslenmesi gerekir.

Tavuk için mısır yahut yem yeterli olabilir de yazarın beslenmesi biraz daha zahmetli, masraflı ve karmaşıktır.

Yazar okumak, gezmek dolaşmak, yeni yerler görmek, yeni yüzler tanımak, insanlarla görüşmek zorundadır.

Yapılan görüşmelere röportaj diyorlar.

Bu bakımdan "Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?" şeklindeki meşhur münazara sorusu, bir tavuk için ne kadar anlamlıysa, bir yazar için de ancak o derece anlamlıdır.

Çünkü hem çok okumak, hem de çok gezmek zorunda olduğunu bilirler, yazıya lâyık olmaya çalışanlar.

Öyle bir çaba içinde bulunan biri olarak, ben de fırsat buldukça gezmeye çalışıyorum.

Arının kovandan çıkıp uzaklara gitmesi ve çiçekleri, ağaçları dolaştıktan sonra tekrar dönmesi gibi... Bizim kovanımız da gazete.

Ne var ki gezilerin çerçevesini, fırsatlar ve imkânlar belirliyor. Ve herkesin sahip olduğu imkânların ölçüleri farklı.

Alıp başını gitmek, kafanın estiğince dolaşmak, keyfine göre gezmek, canın isteyince dönmek söz konusu değil.

* * *

Geçen hafta sonu Kültür ve Turizm İl Müdürü Salih Efiloğlu'nun daveti üzerine Bolu ve civarını dolaştık.

Gerede, Yeniçağa, Abant, Mudurnu, Göynük, Köroğlu Dağları, yaylalar, göller, dereler, tepeler... İki güne sıkıştırıldığı için yoğun bir program hazırlanmıştı.

Gidilecek yer çok, vakit dar.

* * *

Bolu, çoğumuz için İstanbul'dan Ankara'ya giderken yanı başından geçilen ve yol kenarındaki lokantalardan birinde yemek yenilen bir yerdir. Bir bakıma kısa süreli dinlenme noktası.

Şehir içine girip dolaşan az çıkar. En fazla Abant'a sapanlar vardır; çoğunluk dümdüz gider.

Hâlbuki içerilere doğru ilerledikçe güzellikler artıyor.

Bolu'nun toplam arazisinin yüzde 55'i ormanla kaplı.

Mudurnu ve Göynük'te eski eserler bütünüyle korunmuş. Kısmen restorasyon çalışmaları devam eden binalar bulunuyor.

Baştan sona klasik Türk mimarisinin en güzel örnekleriyle dolu olan bu iki ilçe, birer açık hava müzesi gibi. Beton bina sayısı yok denecek kadar az.

Tarihi konaklar son derece uygun fiyatla ziyaretçilerin konaklamasına açılıyor.

Bir ömür yaşanacak güzellikteki o yerleri kısa sürede dolaşıp dönmek zorunda oluşumuza hayıflanıyoruz.

Bu sözümü abartılı bulan çıkarsa, şahit olarak Fatih'in Hocası Akşemseddin'i gösterebilirim.

Gitmiş, Göynük'e yerleşmiş. Konağı hâlâ dimdik ayakta ve gelenleri misafir etmek için bekliyor. Öyle vakur bir bekleyiş ki gelip kalanlara neredeyse üste para verecekler; o kadar ucuz.

* * *

Nereye gitsem dönüşte sevgili Fehmi Koru üstadımız sorar...

Anlat bakalım neler gördün, ne haberler var, neler olup bitiyor?

Kendisi çok daha fazla gezen biri olmasına rağmen bu şekilde takılmadan duramaz.

Üstelik yediğimiz içtiğimiz ne varsa onu da merak eder.

Gazeteciliğin birinci kuralı merak tabii.

Her gün çift sarılı yumurtlayanların bile yarışamayacağı Fehmi Koru, öyle sanıyorum ki "Gittiğin yerlerde iz bırakmak gerekir" dedikten sonra "Sen oraları lâyıkıyla gezememişsindir" diyecekti de nezaketinden dolayı vazgeçti.

Ya da ben öyle anladım. Çünkü gerçekten o dar zamanda lâyıkıyla gezemedik.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi