T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Telefon

Sabah sabah gelen telefon irkiltiyor... Hüsamettin Özkan'ın Habertürk'te anlattıklarına dair ilk Kulis çıktığı sabah, bir dost, "Unutuyorsun" diye takıldı sabah sabah. O günleri neredeyse saati saatine birlikte yaşayıp izlediğimizi de hatırlattı. "Sen yaşadın, ben de senin sayende izledim" diye düzelttim. "Kronolojideki en önemli noktayı, konunun medya boyutunu neden unuttun o zaman?

Radikal'den Murat Yetkin'e askerler, "Bülent Ecevit gitsin, Hüsamettin Özkan başbakan olsun" kanaatlerini aktarmışlar. Daha önce aynı mesajı Hüsamettin Özkan'a verdiklerini ve kendisine de yazılması için söylediklerini belirterek... Haberine yeni unsurlar katabilmek için önce Özkan'la, ardından da Ecevit'le görüşmüş Yetkin... Hem "Ecevit çekilsin" mesajını, hem de Ecevit-Özkan ikilisinden aldığı tepkileri gazetesinin manşetine taşımış...

Dün Ali Bayramoğlu'nun etraflıca yazdığı gibi bunda bir yanlışlık yok.

"Hayır" dedi dostum, "Olayın o boyutu çok açık. Askerlerin huzursuzluğunu biliyorduk. Kimin kime ne söylediğinden de haberdardık. 'Olayın medya boyutu' derken, mesajın duyurulması için Radikal'in seçilmesini kast etmiyorum.. Kastımın ne olduğunu anlayacağın sihirli sözcük 'Frankfurt'... Şimdi hatırladın mı?"

Nasıl hatırlamam...

Şimdilerde Hüsamettin Özkan sayesinde gündeme yeniden giren "Ecevit'in iktidardan uzaklaştırılması projesi" bir kaç aşamada uygulamaya konulmuştu. Proje müellifleri, asker ve işadamları aracılığıyla mesaj verdiler. O yolla sonuç alınamayınca, Ecevit'in hastalığının abartılması gündeme geldi.

O günlerde konuşulanları (15 temmuz 2002) Kulis'te özetlemişim: "Hükümeti devirip MHP'siz yeni bir hükümet kurmayı hedef alan bir 'komplo' söz konusu... Bunun için başbakanın sağlığı kullanıldı... 'Bir kısım medya', sağlık durumu öncesinden fazla farklı olmadığı halde, 'Ecevit çok hasta' türü manşetlerle çıktı... Aynı komplonun bir parçası olan doktorlar, 'Ecevit'e evinde kesin istirahat' ile sonuçlanan teşhisler koydular... Rahşan Ecevit'in eşine iyi bakmadığı, temizliğe önem vermediği, gıdasına dikkat etmediği türü yazılar ise, Ecevit Ailesi'ni DSP ile ilgili keskin bir karar almaya zorlama amaçlıydı... Yayınlardan bunalacak Ecevitler'in, 'Ne halleri varsa görsünler' deyip DSP üzerindeki ağırlıklarını hafifletecekleri umuluyordu... DSP, bu yolla ele geçirilince, hükümette MHP ile yollar ayrılacaktı... "

Bu, projenin üçüncü ayağıydı işte. Ecevit yerinden kıpırdamayınca, proje müellifleri, konuyu 'psikoloji' alanına taşıdı. "Ecevit'in hastalığı" da istenen sonucu getirmeyince, hedefe varmanın başka bir yöntemine başvuruldu: Erken seçim...

Dostumun 'Frankfurt' sözcüğüyle hatırlattığı olay o sonucun doğmasına yol açan bir ara noktadır. MHP lideri Devlet Bahçeli, Doğan Medya tesislerinin açıldığı gün Frankfurt'ta çekilen fotoğraftan duyduğu rahatsızlıkla, partisi aleyhine olacağını bile bile, "Erken seçim 3 Kasım'da yapılmalı" diye ortaya atılmıştı. Onun ısrarı yüzünden zamanından yaklaşık bir yıl önce, 3 Kasım 2002 tarihinde yapıldı genel seçim...

Bu arada bir de telefon olayı var. O olayla ilgili ayrıntıyı da yine o günlerde (25 Temmuz 2002) burada yazmıştım: "Kulağı delik bir dostum, ilk elden öğrendiğini söyleyerek, 3 Kasım tarihinin nasıl tespit edildiğini gündüz aktarmıştı bana. MHP lideri, bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra kameraların önüne çıkmış ve '3 Kasım'da erken seçim istiyoruz' demiş; MHP yönetimindeki isimlerin hepsi, partilerinin erken seçim istediğini, bunun için 3 Kasım tarihini tespit ettiklerini, bizler gibi ekrandan izleyip öğrenmişler..."

Beni sabah sabah arayan 'kulağı delik bir dost' diye tanıttığım kaynağımdı işte. Merakının giderilemediğini de bu vesileyle öğrendim; Bahçeli "3 Kasım'da erken seçime gidilecek" demeden önce telefonla biriyle görüşmüş ya, o kişinin kim olduğunu bir türlü öğrenememiş dostum...

'Telefon' önemli bir âlet, buna hiç kuşku yok da, 3 Kasım'a giden yolda kilit bir âlet olduğu da çok açık. MHP lideri bir telefon görüşmesi yapıyor, ardından partisini baraja gömecek bir politika belirliyor: "3 Kasım'da seçim yapılacak..."

Aynı âlet Kemal Derviş'in bakan oluşunda da devredeydi. Merkez Bankası başına getirilmek üzere Washington'dan çağrılan Kemal Derviş "Bakan olmalıyım" dediğinde, koalisyon ortakları itiraz etmiş, Başbakan Ecevit de "Olmaz" demişti. Hüsamettin Bey, Habertürk'te, olayın sonrasını şöyle özetledi: "Ecevit bir telefon görüşmesi yaptı, kiminle görüştü bilmiyorum. 'Bu işi bitirin lütfen' dedi. Üç lider de çok özverili davranıyordu."

Bahçeli ile Ecevit aynı numarayı mı aramışlardır acaba?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi