T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 NİSAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf KAPLAN

Kaddafi, ne yapmak istiyor?

Timbuktu, Mali'nin başkenti değil; ama en büyük, en tarihî ve en canlı şehri. Afrika'ya medeniyetin Müslümanlar tarafından götürüldüğü en önemli şehirlerden biri. Timbuktu'yu "Afrika'nın İstanbul"u olarak nitelendirmemin nedeni bu.

İbn Battuta, seyahatnamesinde, 15. yüzyıl Timbuktu'su hakkında çok değerli bilgiler verir ve gündelik hayatın nasıl işlediği konusunda çarpıcı gözlemlerde bulunur; İbn Battuta'nın Timbuktu ve seyahat ettiği dünya coğrafyası üzerinde yaptığı gözlemler ve yorumlar, onun bir antropolog, bir kültür tarihçisi olarak, büyük bir kültürel coğrafyacı ve ilk büyük "kültürel incelemeler" teorisyeni olarak görülmesini mümkün kılacak kadar değerli ve derinlikli...

15. yüzyılda Timbuktu, Afrika'nın en güçlü, en zengin devletlerinden birine, Mali İmparatorluğu'na payitahtlık yapıyor. Tarihçiler, Mali'nin tam merkezinde yer aldığı Batı Afrika'nın, o vakitler, dünya altın rezervlerinin üçte birine sahip olduğunu yazıyorlar. Mali'nin zenginliğinin kaynaklarından biri de bu altın rezervleri. (Sömürgecilerin, neden Afrika'ya ve Latin Amerika'ya üşüştüklerini, büyük savaşlara tutuştuklarını buradan çıkarabiliriz. Meselâ, özelde İngilizlerin, genelde Avrupalıların dünya tarihinde kilit rol oynamaya başlamalarında Amerika kıtasındaki zengin maden yataklarının ele geçirilmesinin belirleyici olduğunu, bundan sonradır ki, Avrupa ekonomisinin gücünün bir anda birkaç misli, İngiliz ekonomisinin de 6 misli büyüdüğünü, patlama gerçekleştirdiğini; o yüzden açılan yeni iş alanlarında çalışmak üzere özellikle Afrika'dan zincirlere vurularak getirilen milyonlarca köleye ihtiyaç duyulduğunu Avrupalı tarihçiler yazarlar).

İbn Batuta, Mali'nin gücünü, ihtişamını ilginç bir örnekle anlatır: Mali İmparatorluğu'nun sultanı Menşa Musa, bin kişilik bir kafileyle Hacc'a gider; giderken Kahire'ye uğrar; Kahire'de karşılaştığı kişilere, kurumlara ve ilim adamlarına yığınla altın verir; Menşa Musa'nın bu Hacc ziyareti, Kahire'de yıllarca dillere destan olur ve konuşulur.

Timbuktu, o haşmetli günlerinden çok uzakta bugün; gerçekten perişan bir vaziyette. Batılı sömürgeciler ve onların uydusu diktatörler, Afrika'yı ve Timbuktu'yu tarihten silinmenin, yok olmanın eşiğine getirdiler.

Ancak Timbuktu, yine de tarihî ve kültürel hafızası, stratejik ve siyasî konumu bakımından önemli bir şehir. Kaddafi, bunu en iyi gören liderlerden biri olduğu için, her yıl düzenlediği toplantılardan sonuncusunu burada yaptı. Batı Afrika'nın beş ülkesinin liderini, Rusya Federasyonu'nun Müslüman başkanını da arkasına alarak Timbuktu stadyumunda ilk rekati 10-15 dakika tutan uzun bir akşam namazı kıldırdı.

Kaddafi'nin "imamlığı", akşam namazıyla sınırlı değil/di; Arap Birliği'yle ipleri attıktan sonra, Afrika Birliği projesini gündeme getirmeye başladı; kendisini Afrika'nın doğal lideri olarak görüyor.

Namazdan sonra yaptığı uzunca konuşmada, ilginç şeyler söyledi: "Afrika'yı ancak İslâm kurtarabilir ve bağımsızlığına kavuşturabilir; İslâm'ın birleştirici şemsiyesi altında toplanıldığı zaman, Afrika'nın kaynaklarının Batılılara peşkeş çekilmesine son verebiliriz; daha âdil ve müreffeh bir Afrika'nın kurulması o zaman gerçek olabilir" dedi.

Daha genel şeyler de söyledi Kaddafi: "İslâm, insanlığın kaderidir. Türkiye'nin AB'ye girmesi, AB'nin İslâmlaşma sürecini hızlandıracaktır. Eğer barış istiyorlarsa, İslâm, yeryüzünde barışı sağlayabilecek tek kaynaktır. İslâm, kılıçla veya silâh zoruyla yayılmamış, insanlığın kalbini fethederek yayılmıştır. Bugün bizim bağımsızlığımıza kastedenler, bunun bedelini tıpkı Irak'ta olduğu gibi çok ağır ödeyeceklerini bilmelidirler. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi, Suriye'de de, Mısır'da da, Müslümanlar, bağımsızlıklarını kaybetmemek için şehit olmaktan çekinmeyeceklerdir. Bizi diyaloğa çağıranlar, önce Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etsinler; o zaman diyaloga hazırız. Çünkü biz onların peygamberlerini kabul ediyoruz. Savaşı, çatışmayı biz çıkarmıyoruz; onlar çıkarıyor."

Afrika'nın eski gücüne kavuşabilmesinin en emin yolu, İslâm'ın yeniden belirleyici bir konuma gelmesinden geçiyor. İyi de, Kaddafi'yi ciddiye almak pek mümkün değil ki! O hâlde, ne yapmak istiyor Kaddafi?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi