Gökhan ÖZCAN gozcan@yenisafak.com.tr

Dünyada en çok hangi kitabın satıldığını biliyor musunuz? Tahminlerinizin tuttuğunu hiç sanmıyorum. En çok satan kitap Guinnes Rekorlar Kitabı... Birilerinin o kitaba bir şekilde bir yerinden girebilmek için neden deli olduğunu, neden abuk sabuk hadiselere gönüllü olduğunu gayet iyi açıklıyor bu bilgi... Böyle tiraj nerede var. Kestirmeden tarihe geçmek de cabası... Öyle ya Dostoyevski gibi deha ürünü romanlar yazman, Napolyon Bonapart gibi savaşlar kazanman, Fatih Sultan Mehmed gibi fetihler yapman, Edison gibi icadlara imza atman falan gerekmiyor, daha önce kimsenin yapmadığı bir abukluk bulup yapıyorsun ve Guinnes Rekorlar Kitabı üzerinden tarihe geçiyorsun. Tabii pek o kadar şöhret olamıyorsun, böyle bir yazıda yukarıdaki mühim şahsiyetler gibi adın geçmiyor ama, yine de kafayı sıyırmış bir tarihçi ya da araştırmacı isterse o kitaptan sana ve yaptığın abukluğa ulaşabiliyor. Torunların ilgi gösteren birilerini bulabilirlerse Guinnes kitabının sayfalarını çevirip, "Aha işte bu adam var ya, o benim büyük büyük dedem!" diyebiliyor. Gerçi çok yakında öyle geçmişe meraklı torun bulanlar da Rekorlar Kitabı'na girecek ya neyse!..

Başta da ifade ettiğim gibi, bütün bu lüzumsuzluklarına rağmen bu kitabın bir yerlerinde konuşmaya gönüllü pek çok insanımız var. Bunların bir kısmı şöhretli, bir kısmı da değil... Şöhretlileri zaten gazetelerden okuyorsunuz, ben size şöhretsizlerin Rekorlar Kitabı'na girmek için ne numaralar çevirdiğinden bahsedeyim... Bu kitapta yer alabilmek için Burdur vilayetimizde yirmi binden fazla insan bir araya gelip yöresel bir oyunu hep beraber oynamışlar. Tarsus'ta dünyanın en uzun konseri yapılmış. Alanya yakın zamanda dünyanın en büyük pastasını yapmayı deneyecekmiş. İstanbul'da dünyanın en büyük kumbarası yapılmış. Enteresan değil mi? İnanın uydurmuyorum; bunlar Guinnes Rekorlar Kitabı Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Kural'ın açıklamalarından alınmış bilgiler... Hem bu kadar değil, daha neler neler var... Mesela muzu içine jilet ve çivi yerleştirerek yiyen, gözleri fırıldak gibi dönen gençlerimiz ve çift dilli bir vatandaşımız olduğunu biliyor muydunuz? Ya gözünden su fışkırtan bir mühim insanımızın dünyanın 31 bin (Bu rakamı da Prof. Kural'dan aldım, sorumluluk kabul etmiyorum) televizyon kanalında haber yapıldığını biliyor muydunuz? İşte bilmediğiniz için siz unutulup gidiyorsunuz, onlarsa Guinnes Rekorlar Kitabı'na girip tarihe geçiyorlar!

Abuk olmasına abuk, abes olmasına abes, ama böyle uzun uzun bahsedince insanın iştahı da kabarmıyor değil. Hani "Bir yolunu bulup şu kitaba bir yerinden biz de mi girsek acaba?" diye düşünmeden edemiyor insan. İyi ama yok ki elde avuçta şöyle rekor edecek bir kabiliyet! Bir torba cam misket yutsam olur mu acaba? Ya da sakalımı 92 metre uzatsam... En iyisi ben içinde hiç sesli harf geçmeyen bir roman yazayım. Hem ses de getirir. Perec yazdı getirdi. Belki de hayatımın geri kalan bölümünde bütün cümlelerimi kafiyeli kurarım. Beni Rekorlar Kitabı'na sokacak hadiseyi ararım. Bulamazsam sorarım. Sorarım da insanları yorarım. Bulamazsam kitapları tararım. Olacaksa bu olsun insanlığa zararım. Bilen bilsin, budur işte kararım. İbibikler öter ötmez, Prof. Kural'ı ararım. Meşgul bile çalsa, hayra yorarım. Unutmadan, bayramlarınızı da cân-ı gönülden kutlarım.

Geri dön

Yazdır

Yukarı