T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Değişen 'çizgiler' değişen diller (3)

Türkiye'nin genel olarak "Kürt sorunu" özel olarak da PKK'ya ilişkin değişmekte ve muhtemelen daha da değişeceğe benzeyen "çizgileri"nden söz ediyorduk. Ercan Çitlioğlu'nun "değişen dili"ne değinmiş, Kuzey Irak'ın giderek nasıl bir çekim merkezine dönüştüğünü hatırlatmıştık. Belki de yanılıyorumdur ama bana göre bu iki yanlı değişim sürecinde PKK'nın yeri ve rolünün değerlendirilmesi özel bir önem arzediyor. PKK'nın ideolojisi, biliyorsunuz, Kürt milliyetçiği ile kendine özgü bir "sosyalizm-komünizm"in harmanından oluşuyor. Bu örgütün Kuzey Irak'taki "aşiret yapısı"ndan (ve de bu yapının Amerika ile birlikte hareket etmesinden) hiç mi hiç haz etmediği de malum. Dolayısıyla acaba bu "ideoloji", Kuzey Irak'ın oluşturmakta olduğu çekim gücüne direnebilir mi? Direnebilirse nasıl?

(Hadi gelin ve eğer koordinatlarınız hâlâ sarsılmamışsa aynı gün iki gazetede yer alan "OYAK Kuzey Irak'ı fethetti" (Akşam) ve "Çuval geçirmedik çırılçıplak soyduk" (Hürriyet) (hani şu Kuzey Irak'ta çırılçıplak soyulan Amerikalı albay!) başlıklarından hangisini çerçeveleteceğinize karar verin!)

Neyse, dünkü yazıda söylediğim gibi bu işler haddinden fazla "derin" işler olduğundan, ben burada aradan çıkmak ve sözü emekli MİT müşteşar yardımcısı Cevat Öneş'e bırakmak istiyorum.

Öneş, Radikal'de iki yazı yayımladı. Öneş, yirmi gün arayla yayımlanan bu yazılarının ikincisinde ilgi çeken yazısı hakkında yapılan bazı yorumların "cevaplandırmaya ihtiyaç duyulmacak" derecede konuyu saptırdıklarını ileri sürüyordu. Emekli MİT müşteşar yardımcısının bu fasılda verdiği örnek yorum da şuydu: "PKK ve Öcalan endeksli algılamalarda, makalede ifade edilmemesine rağmen, terör örgütü ile işbirliği yapılmasının önerildiği gibi suçlayıcı, konuyu kişiselleştirebilen yaklaşımları görebiliyoruz."

Öneş'in birinci yazısından tarif ettiği anlamları çıkaranları bu şekilde sert eleştirmesini -ben kendi hesabıma- anlamadım doğrusu. Çünkü Öneş'in ilk yazısında sergilediği bu konuya ilişkin değerlendirmeleri -bana göre- bu tür bir düzeltmeyi hiç mi hiç hakeden satırlar değildi. Bakın mesela, şu satırlar bu "ilk yazıdan":

"A. Öcalan, Türkiye'ye teslim edilirken, Türkiye-ABD ilişkilerine paralel olarak, ABD tarafının Irak'ta kurulmakta olan Irak Kürt Federe Yönetimi'ne olabilecek muhalefet unsurlarının devre dışı bırakabilme planlarının bir parçası olabileceği hususu üzerinde durulabilmeledir."(?) (Konu fevkalade nazik olduğundan önümüzdeki metin de "Anayasa" metni gibi "sıkıntılı" bir dille kaleme alınmıştır!)

"A.Öcalan tarafından formüle edilen ve geliştirilmek istenilen demokratik cumhuriyet tezinin içinde hiçbir zaman kabul edilemeyecek taleplerin bulunduğunun bilinmesi ve bu konunun tartışılmazlığı, bahse konu düşüncenin ve detaylarının değerlendirilmesinin çözüm arayışlarında yararlı olamayacağı sonucunu çıkarmamaladır."(?) (Görüyorsunuz, cümle yine "sıkıntılı"!)

"A.Öcalan tarihin en acımasız ve birçok ülke tarafından da kullanılan bir terör örgütünün lideri olarak sahip olduğu sorumluluğunun gereği, (...) cezasını çekerken, mücadele sürecinin kazandırdığı ve psikolojik yapısının şekillendirmeye çalıştığı yeni misyonunun imkânlarının, silahların bıraktırılması ve çözümlerde uygun şekilde yararlanılabilmesi şartlarının oluşturulabilmesi, kaybedilen zamana ve kaybedilen uygun konjonktüre rağmen iç barışın sağlanabilmesi çalışmalarında önemini korumaktadır...."(?) (Evet yine çook "sıkıntılı" bir uzun cümle daha!)

Bu "sıkıntılı cümleler"de dile getirilen önerilere karşı olduğum sanılmasın; eğer işin sonunda "ebedi barış" amaçlanıyorsa bunu kim istemez? Benim bütün bu "değişen çizgiler değişen diller" sürecine dikkat çekerken güttüğüm asıl amaç, ortada sanki yeni bir şeylerin piştiği fakat toplum olarak bizim bundan tamamen bihaber olmamızdır. Yani sormakta haklıyız: Neler oluyor?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi