T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 21 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Fâtima'nın üçüncü sırrı ve Mehmet Ali Ağca

Mehmet Ali Ağca'nın Papa'ya neden suikast teşebbüsünde bulunduğuna ilişkin pek çok komplo teorisi üretilmiş ama ortaya somut bir sebep çıkarılamamıştır. Gerçi 2000 yılında yaptığı bir açıklamada Ağca hapisten çıktıktan sonra olayların iç yüzünü anlatacağını bildirmiş ama yine de her şeyi açıklayacağını beklemek sanırım biraz saflık olur.

  • ALİ MURAT YEL*
    13 Mayıs 1981 günü saatler 17:19'u gösterdiği sırada Vatikan'ın San Pietro Meydanı'nda "Papa-mobil" denilen özel bir araçla (Fiat Campagnola) meydanı dolduran kalabalığın içerisinden geçen Papa II. Jean Paul'e yarı otomatik bir tabancadan iki el ateş edilmişti. Kurşunlardan birisi Papa'nın karnına isabet ederken sekreteri Stanislaw Dziwisz'in kucağına doğru düşmüş ve ikinci kurşun da dirseğini sıyırarak kalabalık içerisindeki iki Amerikalı hacıya isabet etmişti.

    PAPA SUİKASTI'NIN ESRARLI TANIKLARI!

    1 Şubat 1979 günü Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi'ye düzenlenen suikastın zanlısı olan ve 23 Kasım 1979'da Türkiye'deki güvenlik önlemleri en üst seviyedeki Kartal-Maltepe askeri cezaevinden kaçarak Frank Özgün adına sahte bir Bulgar pasaportuyla Papa suikastını gerçekleştirmek isteyen Mehmet Ali Ağca'nın o kadar yakın mesafeden Papa'yı öldürememiş olması bugün bile gizemini koruyan bir olaydır. Bazı görgü tanıklarına göre yanında bulunan bir rahibe, Mehmet Ali Ağca'nın silahını Papa'ya nişan aldığı sırada ceketinden çekiştirerek dikkatini dağıtmış ve bu sebeple Ağca suikastı gerçekleştirememişti. Ama diğer görgü tanıkları ise ilk ateş sırasında Papa II. Jean Paul yakasında Fátima'da (Portekiz'de küçük bir kasaba) görünen Meryem Ana resmini taşıyan küçük bir kız çocuğunu kucaklamak istediği için öne eğilmiş ve böylece Ağca hedefini vuramamıştı.

    Bu noktaya kadar tarihte gerçekleşmiş pek çok başarısız suikast teşebbüslerinden biri olmaya aday bu olay, sonraki gelişmelerle ilginç bir hal almaya başlamıştı. Mesela, yaralı Papa hemen yakındaki Policlinico Gemelli hastanesine kaldırıldıktan sonra dört gün yoğun bakımda tutulmuş fakat zaman zaman sebebi bilinmeyen enfeksiyonlar görülmeye başlamıştı. Aynı belirtiler vurulan diğer iki Amerikalı hacıda da ortaya çıkmış ve akıllara Bulgar gizli servisinin bir süre önce Londra'da kendi vatandaşlarından birini ucu zehirli bir şemsiye ile öldürdüğü gelmiş ve Papa'ya sıkılan kurşunun zehirli olmasından şüphelenilmiştir.

    SUİKASTİ VATİKAN'IN YORUMU

    Henüz hastanedeyken suikast girişiminin tarihi ile Fátima'da 1917 senesinde geçen olaylar arasında bir ilişki olduğunu düşünen Papa, konuyla ilgili tüm belgeleri ve o güne kadar açıklanmamış "Üçüncü Sır"ı okumuştur. Papa II. Jean Paul, Katolik Kilisesi'nin takviminde Fátima günü olarak yer alan suikast gününde kendisinin Fátima'da olmaması yüzünden bu olayın meydana geldiğine ve çok küçük yaşta annesini kaybettiğinden beri Meryem Ana'yı annesi olarak gördüğünden, ondan gelen bir uyarı olduğuna inanarak ertesi sene 13 Mayıs 1982'de Fátima'yı ziyaret eder ve vücudundan çıkarılan kurşunu Fátima'daki küçük şapelde yer alan Meryem Ana heykelinin tacında saklanmak üzere mabede hediye eder. Bu arada Fátima'daki meydanda toplanmış yaklaşık 500.000 kişilik kalabalık hacı grubuna da Mehmet Ali Ağca'yı Roma'daki Rebbibia hapishanesindeyken ziyaret ettiğinde aralarında geçen konuşmayı aktarır:

    Ağca: Sana bu kadar yakından ateş etmiştim neden ölmedin?

    Papa: Silahı ateşleyen bir el vardı ama annelik duyguları olan ve çocuklarını koruyan bir el de onun hedefini şaşırtmıştı.

    Mehmet Ali Ağca'nın bu eylemi neden gerçekleştirdiği hakkında pek çok komplo teorisi üretilmiş ama ortaya somut bir sebep çıkarılamamıştır. Gerçi 2000 yılında yaptığı bir açıklamada Ağca hapisten çıktıktan sonra olayların iç yüzünü anlatacağını bildirmiş ama yine de her şeyi açıklayacağını beklemek sanırım biraz saflık olur. Ancak zaman zaman kendisini ilahi bir planın parçası olarak görmüş ve masum olduğunu iddia etmiştir. Ağca'nın sözünü ettiği ilahi plan ise Fátima'da 1917 senesinde Meryem Ana tarafından üç küçük çocuğa verildiği iddia edilen üç sırla ilgiliydi. Bu sırlardan ilki Meryem Ana'nın çocuklara cehennemden bir sahne göstererek "günahkâr ruhların gideceği yer" olarak açıklamasıydı. Daha sonra da "yakında savaş (I. Dünya Savaşı) sona erecek ama eğer insanlar Tanrı'yı incitmeye devam ederlerse Papa XI: Pius'un döneminde daha şiddetlisi başlayacak" diyerek çocukları uyardığına inanılır. Bu arada Meryem Ana çocuklardan Papa'nın yakın bir gelecekte ateizmin hakim olarak inananların eziyet göreceği Rusya'yı takdis etmesini de istemişti. Eğer bu isteği yerine getirilirse ve insanlar tesbih duasını sürekli okurlarsa Rusya ihtida edecek ve dünyaya barış gelecekti.

    "ÜÇÜNCÜ SIR"RIN SIRRI

    Üçüncü sırla alakalı olarak da Mehmet Ali Ağca'nın sık sık Kardinal Joseph Ratzinger'e (şimdiki Papa XVI: Benedikt) hapishaneden mektuplar yazarak suikast girişiminin neden başarılı olmadığını sorduğunu da biliyoruz ama aslında Ağca sadece 13 Mayıs tarihinin Fátima ile bir ilgisinin olacağını tahminden öteye başka bir bilgisinin olabileceği imkan dahilinde değildir. 3 Ocak 1944'te Meryem Ana'yı gördüğü ve konuştuğu iddia edilen Rahibe Lúcia tarafından yazılmış ve Vatikan'a gönderilen 3. sırrın 1960 yılında açıklanması bekleniyordu ama 2000 yılına kadar papalar ve bazı yakın kardinallerin bildiği bu sır halka açıklanmamıştı. 13 Mayıs 2000 günü yine Papa II: Jean Paul'ün Fátima'ya yaptığı ziyarette Kardinal Angelo Sodano kalabalığın beklemediği bir şekilde sırrı tüm dünyaya duyurmuştu. Hakkında yüzlerce spekülasyon yapılan, uğrunda açlık grevleri ve hatta uçak kaçırma girişimleri olan ve genel olarak dünyanın sonu ve Katolik Kilisesi'ne Şeytan'ın sızması gibi beklentiler olan sır böylece açığa çıkmış oluyordu. Gerçi farklı beklentileri olan milyonlarca Katolik hala sırrın açıklanmadığına inansalar da Vatikan aynı yılın Haziran ayında yapmış olduğu bir basın toplantısıyla sırra dair yorumlarını açıklayarak konuya son noktayı koymuş oluyordu. Rahibe Lúcia'nın el yazısının fotokopileri basın mensuplarına dağıtılmış ve Portekizceden çeşitli dillere tercümesi de ilave edilmiş olan bu sır da yine bir görüntü içermekteydi:

    "Ve çok parlak bir ışık gördük, yani Tanrı'yı: 'tıpkı aynanın önünden geçen bir insanın yansıması gibi'. Beyazlar giyinmiş bir piskopos 'Papa olduğunu düşündük'. Diğer piskoposlar, rahipler, din adamı erkekler ve kadınlar tepesinde sanki bir çınar ağacının dallarından yapılmış büyük bir haç olan dağın dik yamacında yukarı çıkmaya çalışıyorlardı yolda Papa yarısı yıkılmış diğer yarısı da yıkılmakta olan büyük bir şehrin içinden geçti ve acılı ve üzüntülü bir şekilde yol üzerinde gördüğü cesetler için dua etti. Dağın tepesine ulaştığında dizlerinin üzerine çöktü ve bu sırada bir grup askerin açtığı ateş ve oklarla öldürüldü. Aynı şekilde diğer piskoposlar, rahipler ve kadın-erkek din adamları ile çeşitli kademelere yükselmiş halktan insanlar da birer birer öldürüldüler. Haçın iki kanadının altında ellerinde kiliselerde kutsal su serpmeye yarayan aspersiyumlar bulunan iki melek vardı. Bunlarla şehitlerin kanlarını toplayarak Tanrı'ya ulaşan cesetlerin üzerlerine serpiyorlardı".

    Bu açıklamadan yaklaşık bir ay sonra Kardinal Ratzinger konuyla ilgili olarak yayınladığı bir açıklamada Fátima'da verilen sırrın doğrudan Papa II. Jean Paul ile ilgili olduğunu belirterek "13 Mayıs 1981 günkü suikast girişiminden sonra Papa üçüncü sırrın yazılı olduğu zarfı hastaneye getirtmesi onun bu olayda kendi kaderini görmesi anlamına gelmez mi?" diye ilave etmişti.

    SIRLARDAN SIR ÇIKARMAK!

    Gerçi sırlar muhtevaları açıklandıktan sonra bile yoruma açık pek çok mecazi açıklamaları da içerdiklerinden sır olarak kalmaya devam ederler. Ancak, II. Jean Paul sırrın sadece kendisiyle ilgili olduğuna inanmıştır ve böylece kendisinden önce 33 günlüğüne papa olan I. Jean Paul'den sonra Kilise tarihinin en uzun ikinci papalık dönemini yaşayan ve zaman zaman yaşlılığından dolayı istifa etmesi beklenen II. Jean Paul'ün ölümün eşiğinden kurtularak bu görev için yegane seçilmiş insan olduğu fikri Vatikan'da daha fazla kabul görmeye başlamıştır.

    Gerçi yukarıda verdiğimiz Üçüncü Sır açıklamasında "beyazlar giyinmiş bir piskopos"un askerler tarafından öldürüldüğüne dair sözler Papa'nın, Mehmet Ali Ağca'nın tek başına gerçekleştireceği başarısız bir suikast girişimine maruz kalacağı hakkında ne kadar fikir verir konusu uzun zaman tartışmalara açık kalacaktır.
    * Ali Murat Yel, Fatih Üniversitesi'nde Sosyoloji doçenti.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi