T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 23 OCAK 2006 PAZARTESİ | ||
|
Futbol Federasyonu başkanı ile yönetim kurulunu seçen delegelerden biri değildim; olsaydım, oyumu İsviçre maçı sebebiyle hakkımızda başlatılmış soruşturmadan en az zararla çıkmamızı sağlayacağına inandığım aday için kullanırdım. Adaylar arasında öyle biri yoksa, ne yapar eder, başımızı en az ağrıtacak bir ceza için kolları sıvaması anlam taşıyacak bir aday üzerinde mutabakat arayışına girerdim... Benim yapım böyle; istesem de fanatik olamıyorum... Oysa, futbol, tanımı gereği, ilgileneni kısa sürede fanatikliğe itiyor. Ben de bir futbolseverim, ama buna rağmen Futbol Federasyonu seçimlerinde adaylara 'fanatik bir taraftar' gibi yaklaşamadım. Oysa, federasyon seçimlerine delege ve aday olarak katılanlar ile onlara dışarıdan akıl verenler, fena halde 'fanatik' bir görüntü sergilediler... Şimdi şu soru üzerinde düşünüyorum: Futbol Federasyonu'nu, seçimler tam önüne rastladığına göre, sorunlar listemizin ilk sırasındaki soruşturmanın hakkından en iyi kimin gelebileceğini düşünerek oluşturamaz mıydık? Futbol adamları, maalesef, siyasetten en uzak durması gereken konuya siyaseti kendi elleriyle soktular... Günlerdir 'futbol-siyaset' ilişkisini konuşuyoruz, seçim sonucuna bakarak manşetler atıyoruz da, siyasetçileri federasyon seçimiyle ilgilenmeye kimin teşvik ettiğini araştırmıyoruz bile... Bildiğim tek istisna dün bizim gazetede Hürol Bilal imzasıyla çıkan 'Spor ve siyaset' yazısıdır. Tam bir spor adamı ve futbol sevdalısı olan Hürol Bey ad vererek yazmış siyaseti futbola kimin çektiğini; onun ima ederek geçtiği bir gerçeği de ben açayım: Sporla ilgili devlet bakanlığı görevini de sürdüren Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, eski hesapların üzerine, Avrupa Birliği (AB) standartları öyle gerektirdiği için gidiyor... Mehmet Ali Şahin'in seçim öncesi ve sonrasında yaptığı açıklamalara farklı anlamlar yükleyenler olduğunu biliyorum. O anlamların gerçeği yansıttığına da inanıyor o kişiler. Hakkında soruşturma açılmış bir yönetimin sorumluluğunu taşıdığı için Haluk Ulusoy'u hedef alan önceki açıklamaları Şahin'in, zamanlaması yüzünden, hükümetin seçimde taraf tutması olarak algılandı. Bakanın seçim sonrası açıklamaları ise, yenilgiyi hazmedememe sonucu olarak görülüyor. Böyle görenleri kınamak elimden gelmez; çünkü parmak izleri onlara bu tür yorum yapma fırsatı veriyor. Oysa, benim yakından gözleme fırsatı bulduğum gerçekler, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın seçimde taraf tutmadığına işaret ediyor... Hayır, çok yakın dostu ve arkadaşı olan bazı isimlerin, ya da Ak Partili bazı belediye başkanlarının tercihlerine bakarak oluşmuş değil bu kanaatim; kendi kulaklarımla duyduğum sözler var... Bizim meşhur Feriye Lokantası dâvetindeyiz... Konuk meslektaşlardan biri, hazır Başbakan Tayyip Erdoğan'ı bulmuşken son zamanların en güncel konusu olan Futbol Federasyonu seçimini de açıyor. Lâfını eğip bükmeden "Seçimden nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?" diye soruyor. Cevap şu: "Kulüpler Birliğinin bugün yaptığı açıklama kimin kazanacağını göstermiyor mu?" Açın, o günkü gazetelerde göreceksiniz: Kulüpler Birliği, bizim Feriye'de buluştuğumuz gün bir açıklama yaparak Haluk Ulusoy'u destekleme kararı almıştı. Başbakan Erdoğan, destekleme kararına duyduğu saygıyı dile getirmekten öte herhangi bir yorumdan kaçındı o akşam. Yanında oturan ben, ertesi gün soranlara, "Haluk Ulusoy seçimi alır" dediğimi hatırlıyorum; o bilgiyi verdiklerim de unutmamışlardır sanırım... Hükümetin seçimler yoluyla futbola müdahale ettiği iddiası nerden çıktı? Hürol Bilal'in yazısında bu sorunun cevabı var. Bazı kişilerin kendi ikballeri için hükümetin ve başbakanın itibarını kullanma cür'eti söz konusu. Kendi güçleriyle seçime girip destek aramak zor gelmiş olmalı ki, o bazıları, en kolay yol olan, "Gözlerimizin içine bakın bizi kimin istediğini anlarsınız" yöntemini kullanmışlar... Bugün futbolla ilgili itiraf günüm; birini daha yazayım buraya: Delege olsaydım oyumu ben de tepkimi belli edecek biçimde kullanırdım... Önemli olan bundan sonra ne olacağı... Elbette, geçmiş federasyon yönetimiyle ilgili soruşturma bir yandan sürecektir; sonunda çıkacak tablo da, siyasiler tarafından gerektiğine inanılırsa, yargıya intikal edebilecektir. Ancak, bu sürecin seçime müdahale anlamına gelecek bir yolla kullanılacağını sanmıyorum. 'Centilmenlik' anlamına da gelen 'sportmenlik' ve 'fair play' ilkeleri olmuş-bitmiş bir seçimin sonuçlarına katlanılmasını da emrediyor çünkü... Bakan, federasyon başkanı, bürokratlar, futbol câmiası, dikkatlerini İsviçre maçı soruşturmasına vermeli bundan sonra...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |