T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 ŞUBAT 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

David Irving'e büyük ilgi!

Türkiye'nin, ceza yasalarında, vatandaşlarının ağzından çıkan bazı "uygunsuz" lafların üzerine "gerektiğinde" hemen o saat atlamaya hazır maddeler barındıran bir ülke olduğu konusunda mutabıkız herhalde... Yıllarca sağcı-solcu-İslamcı-Kürt ayrımı yapmadan yazar çizerlerinin gerçekten "burnundan getirmiş" bir sistemimiz yok mu?

Alın size bu çerçevede küçük bir soru: "Pankart açmak" gibi düşünce ifade etme özgürlüğünün bir biçimi olduğu muhakkak olan bir eylem yüzünden "terörle mücadele" kapsamına alınıp bilmem hangi "tip" cezaevinde unutulan kaç genç vardır acaba bugün itibariyle?

Gazetelerimizin "ifade örgürlüğü" söz konusu olduğunda sergiledikleri kayıtsız hatta laubali tavırlarını, canlarını biraz sıkan düşünceler karşısında nasıl celallendiklerini hatırlayın... (Üstelik "28 Şubat" yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde!) Tamam, "AB yolu" filan derken son birkaç yılda kendilerine bir miktar çekidüzen verdiklerini inkâr edecek değilim; ama öncesi o kadar ağır "günahlar"la dolu ki, orta halli bir arınma için bile daha en az bir on yıl gerekir...

Hadi gelin, bu çerçevede duyanı şaşkına çeviren eski bir hikayeyi aranızda belki bilmeyen vardır diyerek size de hatırlatayım: CHP yönetiminin (!) 13 yıl hapishanede tuttuğu Nazım Hikmet, dışarıda da can derdine düşüp yurtdışına kaçınca Cumhuriyet gazetesi haberinin yanına şairin bir de fotoğrafını iliştirir. Ama şu resimaltını unutmadan: "Millet suratına tükürebilsin diye fotoğrafını yayınlıyoruz."(!)

Yani diyeceğim şu ki, kendisini "modern faşist" olarak niteleyen David Irving'in Yahudi soykırımını yazı ve konferanslarında açıkça inkâr etmesinden dolayı üç yıl hapis cezasına mahkûm edilmesinden hareketle "Batı"ya ifade özgürlüğü dersleri verebilmek için Türkiye'nin bu alandaki müktesebatı yeterli değildir. Tamam, "ifade özgürlüğü" kapsamında Batı'da başgösteren kimi kışkırtıcı-saygısız davranışlar karşısında tepkisiz kalmayalım; ama iş doğrudan "ifade özgürlüğü" tartışmasına gelince, unutmayalım ki bu iş başta "Türk basını" olmak üzere boyumuzu çok aşar.

Turgut Tarhanlı'nın Irving davasını gözden geçirdiği yazısı önemli bir tespit içeriyor. Tarhanlı bu revizyonist-inkârcı tarihçi için çıkan kararı irdelerken "inkâr"ın bugün hayatta olan eski toplama kampı mağdurlarında doğurduğu "elem ve ıstırap"ın yanı sıra "o unutulmak istenen geçmişin, hem de tam da o uğursuzluğuyla kendini yeniden hissettirmesi"ne de dikkat çekiyor. Hasan Cemal'in (Milliyet) yazısında da benzer vurgulara rastladım.

Tarhanlı'nın (ve Cemal'in) yazısına ilişkin bu tespitleri Oktay Ekşi'nin (Hürriyet) konuya ilişkin yazısı hakkında yapabilmek imkansız.

Ekşi'ni yazısı daha başlığından itibaren okuru "gülümseten" cinsten: "Hani ifade özgürlüğü?" Ne güzel, başyazar Avrupalıları "ifade özgürlüğü" sınavından geçiriyor! Ve tabii (asıl amaç bu çünkü!) Irving davasından çıkarılan şu sonuç: "Bir fikir suçlusu saymalarına rağmen 67 yaşındaki David Irving'in ellerine bir de kelepçe vuranların yaptıklarını, 'Avrupalıların yediği her nane güzeldir' anlayışıyla değerlendiren entellektüellerimizin nasıl izah ettiklerini bir görsek çok sevineceğiz."

Ne kadar yanlış bir hesap bu böyle... Bir "fikir suçlusu" olarak Irving'i siper alarak içeride ifade özgürlüğü mücadelesi verenlerle hesaplaşmaya kalkmak!

Irving'e dair de bir kaç söz: Kendisini "modern faşist" olarak niteleyen bu tarihçi inançlı bir nazidir. Herkesten önce Avrupa'da yaşayan göçmenleri hedef alan aşırı sağ grupların, neonazilerin toplantılarının aranılan bir hatibidir. "Geçmiş"te yaşanmış bir soykırımı inkâr etmekle yetinmemekte, Avrupa'da bugün de barışı tehdit eden bir "teori ve pratik"e var gücüyle destek vermektedir. Dolayısıyla, Avrupa'nın daha elli yıl önce milyonlarca insanının ölümüne neden olmuş bir ideolojinin taze ideoloğuna "fikir adamı" muamelesi yapmamasında şaşılacak bir yan yoktur. Bu davada (Avusturyalı bir sosyoloğun dediği gibi) "Irving aptalın teki. Aptallarla uğraşmanın en iyi yolu onları umursamamaktır" denerek farklı bir yol seçilmesi de mümkündü. Ama karar böyle çıktığı için oturup ağıt yakacak halimiz de yok doğrusu...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi