Obama 'Kobani 2 güne düşer' dedi

Kobani'de IŞİD ile çatışmaların şiddetlendiği dönemde ABD Başkanı Obama'nın kendisine “Kobani iki güne kalmaz düşebilir” dediğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kobani düştü düşecek” şeklindeki sözünün çarpıtıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kobani'nin düşmesinin Türkiye'ye kazandıracağı bir şey olamaz. Nitekim Özgür Suriye Ordusu ve peşmergenin Kobani'nin imdadına koşmalarına imkan sağladık” dedi.

Yusuf Ziya Cömert Yeni Şafak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çin, Endonezya ve Pakistan ziyareti dönüşü uçakta gezisini takip eden basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı.

Türkiye-ABD ilişkilerinin son durumu nedir ve yakın dönemde bir ABD seyahati var mı?
Henüz nihai kararımızı vermedik. Eğer Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılırsam eylülde, katılmazsam bu ay içerisinde bir ABD seyahati söz konusu olabilir. Gittiğimizde, Maryland'deki külliyenin açılışını da gerçekleştirelim istiyoruz. Orada muhteşem bir eser ortaya çıktı. Dolayısıyla, hem Washington'u hem New York'u içeren bir ziyaret olacak. Malumunuz, Temmuz'un 22'sinde Sayın Obama ile özellikle DAİŞ eksenli bir telefon görüşmesi yaptık. Oluşturulacak koalisyon güçleriyle alakalı olarak yaptığımız, yapmakta olduğumuz ve yapacağımız çalışmaları değerlendirdik. Akabinde bildiğiniz üzere bazı gelişmeler meydana gelince, bir astsubayımızın da şehit olmasıyla birlikte, tehdit unsurlarına karşı, DAİŞ'e karşı operasyonumuzu da yapmış olduk. Kandil'deki gelişmeler de farklı tehdit unsuruydu.
TERÖRE TAVİZ VERMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
İçeride de bazı tehdit unsurları vardı. Bunlara yönelik olarak da adımlarımızı atmak durumunda kaldık. Polislerimize ve askerlerimize yönelik saldırılar, güvenlik güçlerimizin şehit edilmeleri bu süreci ciddi manada tetikler hale geldi. Bu yapılanlara karşı, hükümet, devlet elbette gerekli adımları atmak durumundaydı. Nitekim bu adımlar atılmıştır ve atılmaya da devam edilecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu noktada kararlıyız: Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak konusunda taviz vermemiz mümkün değildir. Olanlar karşısında daha fazla sabretmek mümkün olamazdı. DAİŞ ve PKK da dahil olmak üzere terör odaklarına karşı düzenlediğimiz operasyonlara ilişkin müttefiklerimiz başta olmak üzere ilgili devletleri de bilgilendirdik. Birleşmiş Milletler ve NATO da haberdar. Bütün dünya attığımız adımlara saygı duyduğunu söyledi. Dünyanın değişik yerlerinde Türkiye düşmanı olan bazı medya organlarının yayınları var. Onların yaptıkları dezenformasyon da var. Ama tabii ki bunlara bizim eyvallah etmemiz mümkün değil. Planımız neyse bu planımızı uygulamaya devam edeceğiz. Terörle beraber hareket edecek olanlar buyursunlar terörle beraber hareket etsinler.
TELEFONDA BANA SÖYLEDİ
“Kobani düştü düşecek" sözünüzü, bazı kesimler sanki buna seviniyormuşsunuz gibi algıladı…
Kobani'nin düşmesini arzulamamız asla söz konusu olmamıştır. Kobani'nin düşmesinin Türkiye'ye, bizlere kazandıracağı bir şey de olamaz. Nitekim Kobani'nin düşmesini istemediğimiz için Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) ve Peşmergelerin Kobani'nin imdadına koşmalarına imkan sağladık. Tüm bunları Kobani düşmesin diye yaptık. O esnada, ABD'nin havadan yapmış olduğu harekatı, karadan destekleyecek güç yoktu. O güç hangi güç olmuştur? İşte topraklarımızdan geçerek oraya ulaşmalarını sağladığımız Peşmergeler ve ÖSO. O zor dönemde Kobani'den ülkemize sığınan 200 binin üzerinde insana kucak açan, ülkemizde ağırlayan da biz olduk. Bizim bu hususta yaptıklarımız somut olarak ortada.
Türkiye'nin PYD konusundaki tavrına karşın ABD'nin PYD ile neredeyse stratejik müttefiklik ilişkisi kurduğu konuşuluyor. Bu durum Türkiye'nin PKK ile mücadelesine ve güvenlik anlayışına nasıl yansır?
Bu konu, Kobani'de DAİŞ'le çatışmaların yaşandığı süreçte, Obama'yla yaptığımız bir telefon görüşmesinde gündeme gelmişti. Obama, “Kobani 2 güne kalmaz düşebilir" demişti. Ben de kendisine, 200 bine yakın Kobanilinin zaten bizim ülkemizde olduğunu hatırlatarak, orada sadece 3 bin civarında savaşçı bulunduğunu söylemiştim.
Özgür Suriye Ordusu'nun ve peşmergelerin desteğiyle Kobani'nin düşmesinin pekala engellenebileceğini belirtmiştim.
GECE SİLAH İNDİRDİLER
Oraya silah indireceğiniz silahlar sadece PYD'ye değil DAİŞ'e de gidebilir demiştim. PYD'nin içinde PKK terör örgütünün unsurlarının da yer aldığından, PYD'nin adeta PKK'nın farklı bir yapılanması olduğunu anlatmıştım. Ama bunu pek anlamak istemediler, o gece malum oraya silah da indirdiler. Ama süreç bizi haklı çıkardı. Müteakip süreçte de, Türkiye'deki Kobanililerin yaklaşık 120 bini geriye döndü. Burada kalanların sayısı da şu anda zannediyorum 70 - 80 bin civarında. Bizim özellikle kuzey Suriye'de herhangi bir terör oluşumuna, terör yapılanmasına sıcak bakmamız mümkün değildir. Bu konudaki kararlılığımız Amerika tarafından da biliniyor. NATO'daki müttefikimiz ve stratejik ortağımız olan ABD de, söz konusu bölgede Türkiye'ye karşı oluşturulabilecek bir tehdide sıcak bakmayacaktır. Müttefiklerimizin böyle bir yanlışın içerisine düşeceklerini sanmıyorum.

Irak topraklarında terörü barındırmasın

Son operasyonları, “Türkiye bölgesel bir savaşa çekiliyor" şeklinde yorumlayanlar var…
Bu iddiayı ortaya atanlar, şu anda yapılmakta olan operasyonları engellemek istiyorlar. Olaylar karşısında operasyon ihtiyacı duyulduğu andan itibaren, gereken neyse yapılacaktır. Biz sadece hedefi belirleriz ve işin takibini yaparız. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de bu hedefleri gerçekleştirir.
TERÖRE KARŞI SESSİZ KALAMAYIZ
Operasyonun ilk etabı, DAİŞ'in sınırlarımızda tehdit haline gelişiyle başladı. Bunun dışında sınır ötesinde ve ülke içinde PKK ve benzeri terör örgütlerinin oluşturduğu tehditler, yaptıkları saldırılar söz konusu. Sessiz kalamayız. Irak'ın bazı açıklamaları var. Kandil'i vurmamızı onlar doğru bulmadıklarını söylüyorlar. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Zira öncelikle Irak olarak siz, kendi topraklarınızda, Türkiye'ye tehdit oluşturan terör unsurlarının barınmasına izin vermemelisiniz. Onları engellemezseniz, Türkiye kendi tedbirini kendisi alacaktır, gereğini de yapacaktır. Kaldı ki biz, teröre karşı mücadelede kendilerine gerekli yardımı vermeye hazır olduğumuzu her zaman söyledik. Öte yandan PYD'nin Suriye ordusuna katılabileceğine, Esed rejiminin de bu yöndeki eğilimlerine ilişkin haberler ilginç. Koalisyon güçleri olarak tüm bunları aramızda konuşup değerlendireceğiz.
KARAR DONÖRLER TOPLANTISINDA
DAİŞ, PKK ve PYD, ayna anda Türkiye'ye karşı kullanılıyor diyebilir miyiz?
Aralarında bir takım çıkar ilişkileri olduğunu göz önüne almak gerekir gerekir diye düşünüyorum. Mesela Tel Abyad'da yaşananlar… DAİŞ önce işgal ediyor. Tel Abyad boşaldıktan sonra PYD ile DAİŞ arasında mücadele başlıyor. Bu defa da oraya PYD giriyor
Yapılması gereken boşaltılan bu tür şehirlere Araplar, Türkmenler de dahil olmak üzere oraların asli sakinlerin de tekrar dönebilmelerini sağlamaktır. Bu nasıl mümkün olacak? Oraların güvenliği sağlandıktan sonra olacak. Nihai karar bir donörler toplantısı ile verilecek.
EKONOMİ SÜREÇTEN ETKİLENMEZ
Türkiye'nin bu süreçte Barzani'den herhangi bir isteği var mı?
Dışişleri Müsteşarımız Kuzey Irak'a gitmişti. Türkiye'ye ulaştıktan sonra bilgi alıp değerlendireceğiz. Fakat olumlu istikamette olacağını düşünüyorum.
Ekonominin kötüye gideceğine dair bazı endişeler var. Katılıyor musunuz?
Benim o yönde bir kaygım yok. Belki bir ufak sıkıntı yaşanabilir ama siyaset eğer süratle sağlıklı bir geçiş sağlayabilirse çok kısa zamanda Türkiye toparlar, herhangi bir etkilenme de söz konusu olmaz. Turizmde de, öyle ciddi bir etkilenme olacağına ihtimal vermiyorum.

Türkiye 90'lı yıllara asla geri dönmez

Son operasyonları “Tekrar 90'lara dönmek" biçiminde yorumlayanlar var..
Ben buna katılmıyorum. Öyle bir şeyin olması zaten mümkün de değil. O tür ifadeleri kullananların zihinsel yapısı, aslında 90'ların çok daha gerisinde. Artık 90'ların Türkiyesi değiliz. Geçen yıl, 10 Ağustos'ta milletin oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanının da hükümetin de neler yapacağı Anayasa'da bellidir.
HDP'yle ilgili kapatma davası tartışmalarına ne diyorsunuz?
Partilerin kapatılmasını hiç bir zaman savunmadım. Başbakanlığım döneminde partilerin kapatılmasına son verecek bir maddeye de yer vermiştik. O maddeye sıra geldiğinde maalesef CHP, MHP ve (o zaman tabii HDP değil BDP'ydi) Parlamento'yu terk ettiler. Ne yazık ki bizim içimizden de 3 - 5 milletvekili arkadaşımız ihanet etti. O madde referanduma girmiş olsaydı, bugün partilerin kapatılması diye bir şeyden söz edilemeyecekti. Gerçek kişi ile tüzel kişiyi ayırmamız lâzım. Gerçek kişi bir suç işliyorsa, bedelini ödemeli. Tüzel kişiyi cezalandırmanın hiçbir anlamı olmaz. Bir parti kapatılır, diğeri açılır.
Selahattin Demirtaş hakkında 6-8 Ekim olayları ile ilgili soruşturma konusu…
Bu konuda değerlendirme yapmam doğru olmaz. Yargıyla alakalı bir mesele.

Uygurlara birlik beraberlik tavsiye ettim

Çin'e yaptığınız ziyarette Uygur Türkleri mevzuunda yaptığınız görüşmelerin sonuçları neler oldu?
Görüşmelerimizde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi de gündeme geldi. Çin'in bu konuda rahatsız olduğu konu, sadece terörle alakalı. Bazı Uygurların DAİŞ'e katıldıkları bizler de biliyoruz, bunu da açıkça söylemek durumundayım. Pekin'de Çin İslam Cemiyeti mensuplarıyla da bir görüşmem oldu. Onları da dinledik. “Bizde 35 bin cami, 40 bin de din görevlisi var" diyorlar. Ben de kendilerine bu noktada, “Çin şu anda dünyada ikinci sırada ama, bundan 10-15 sene sonra belki de dünyada birinci sıraya yükselecek. Sizler böylesine güçlü bir ülkenin vatandaşı, halkı konumundasınız. Sizler de birlik içinde olmaya önem vermelisiniz" dedim. Samimiyetimiz ve görüşmelerimiz, Çin tarafından da memnuniyetle karşılandı.
ŞANGAY BEŞLİSİ GÜNDEME GELDİ
Şangay Beşlisi, gerçi artık bu adla anılmıyor… Nedir oradaki son durum?
Topraklarımızın neredeyse yüzde 90'ı Asya'da. Ben Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Sayın Şi'ye de söyledim. “Türkiye'yi Şangay İşbirliği'ne dâhil ederseniz bundan memnun oluruz. AB içindeki konumumuz belli ama, topraklarının %90'ı Asya'da olan bir ülke olarak, Şangay İşbirliği içinde de yer alabiliriz. Bana bu konuyu diğer ülkelerle de görüşeceğini söyledi. Sayın Putin de kendisine bu konuyu söylediğimde benzer bir cevap vermişti bana. Kendisine Hindistan'ı ve Pakistan'ı aldıklarını hatırlatarak, Türkiye'yi de, Azerbaycan'ı da buraya katabileceklerini ifade ettim. Çünkü Azerbaycan da istiyor. Bu görüşmelerin takipçisi olacağız.

Endonezya'ya paralelle ilgili dosya verdik

Endonezya ziyaretinizi nasıl değerlendirirsiniz?

Kültürel alanda, Yunus Emre Enstitüsü'nün Endonezya'da da kurularak güçlendirilmesi hususunu kendilerine teklif ettim. Paralel devlet yapılanmasıyla alakalı olarak da kendilerine, Endonezya'daki paralel devlet yapılanmasıyla ilgili bilgilendirmeleri yaptık. Bazı konularda çok ciddi tedbirler almışlar. Bundan sonraki sürece yönelik de iletişim halinde olacağız. Bunların da ayrıca takipçisi olacağız. 10 kadar okulları var burada. Bu okulların kapatılması mesela tedbirler diye bahsettiğim. Maarif Vakfı kuruluyor biliyorsunuz. Maarif Vakfı'nın buradaki Eğitim Bakanlığı'yla müşterek adımlar atması. İş adamları ile ilgili bazı faaliyetleri var, bunlara yönelik bazı adımların atılması… Yazılı olarak da kendilerine büyük bir dosya takdim ettik.

Yargı organı oluşturmaya kalkışıyorlar

YAŞ toplantısında, TSK içindeki paralel yapı mensupları hakkında bir çalışma yapılacak mı, ayrıca iki kuvvet komutanının görev sürelerinin uzatılma ihtimalinden söz ediliyor. Sizin bu konuda değerlendirmeniz nedir?
Yüksek Askeri Şura ile ilgili konuları şu anda konuşmam doğru olmaz. Şura önce görüşmelerini bitirsin, ondan sonra ilgili arkadaşlar zaten sonuç bildirgesiyle açıklamayı yaparlar. Ama paralel yapıya yönelik hassasiyet aynı şekilde, şüphesiz orada (TSK) da var.
TAYİNLER DEĞERLENDİRİLECEK
Paralel ile mücadele kapsamında emniyette görevden alınanların çoğunlukla bölgeye tayin edildiği ve bunun sonucu olarak terörle mücadelede bir zafiyet oluştuğu yönünde yorumlar var. Siz de böyle bir durum sezinliyor musunuz?
Bölgede, bahsettiğiniz paralel yapılanmaya ek olarak ulusal güvenliğimizi tehdit eden başka unsurlar da var. Bakıyorsunuz bazı vilayetlerimizde kendilerine göre yargı organı oluşturmaya kalkışanlar var. Tabii bu konuda bizler de ilgili birimlerimize, valilerimize, bakanlarımıza, bu tür şeylere asla izin verilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Dediğiniz çerçevede tayinler isabetli mi olmuştur, isabetsiz mi olmuştur; elbette o konunun da hassasiyetle değerlendirilmesi gerekir. Sağlıklı değerlendirmeler neticesinde isabetli kararlar alındığında, terör örgütünün eylemlerine karşı da çok daha başarılı neticeler elde etmek mümkün olacaktır diye düşünüyorum.





-----------------------------------------------------------------
2015 DGS sonuçları sorgulama
e-Devlet giriş için tıklayınız
E-kayıt nasıl yapılır?
3 Ağustos çeyrek altın fiyatları
MHRS randevu alma işlemleri