T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ulusal güvenliği şimdi konuşalım

Bir süre önce Mesut Yılmaz'ın tartışalım diyerek ortaya attığı, ama bazı insanlar tartışırken, acele olarak gündeminden çıkardığı ulusal güvenlik konusu, şimdi her zamankinden daha güncel.

Asıl şimdi konuşulması gerekiyor.

Ama Mesut Bey ortada yok.

Türkiye'de, bilindiği gibi, şöyle ya da böyle, bütün konular ulusal güvenlikle irtibatlı.

İnsanlara konulan isimlerden radyolarda çalınan müziğe, harita yapmaktan ifade özgürlüğüne kadar, aklınıza gelecek her konu ulusal güvenliğin alanına giriyor.

Bütün konular ulusal güvenlikle irtibatlı tartışılıyor, dikkat ederseniz.

Kıbrıs, Avrupa Birliği üyeliği, Avrupa Ordusu meselesi.

Hatta, 'Salkım Hanım'ın Taneleri' filmi.

Bu nereden çıktı demeyin...

Filmi diline dolayan MHP'li politikacı da meseleye, 'ulusal güvenlik' açısından yaklaşarak, roman ve senaryo yazarını, hatta filmi çevirenleri vatan hainliği ile suçluyor.

Onun kuyruğuna takılmış giden birçok demokrat görünümlü yazar çizer de var tabii...

Filmin, Ermeni davasının desteklenmesi amacıyla çekildiğini ileri sürüyorlar.

Bu kadar aktüel yani ulusal güvenlik meselesi.

Birileri kalkıp da, bir mesele hakkında, "Bu ulusal güvenliğimize aykırı" dedi mi, akan sular duruyor. Kimse onu tartışmaya cesaret edemiyor.

Bu nedenle senelerce doğru dürüst tartışılamıyan, hatta hâlâ tartışılamıyan meseler var.

Türkiye tabular, yasaklar ülkesi görünümünde...

Tartışmaya kalkanlar için her türlü yaptırım, ceza, baskı mevcut. Gerekirse yenilerini getirmek içi her türlü mekanizma anında çalıştırılabiliyor.

Tartışılamıyan meselerin daha sonra nasıl içinden çıkılamaz bir hal aldığı ve kangrene dönüştüğü de malum.

Neyse lafı uzatmayalım...

Artık Türkiye'de asıl meselenin bu olduğunu bilmeyen kalmadı.

Söylemek istediğim şu aslında...

Sonra günün birinde bir bakıyorsunuz, 'ulusal güvenlik meselesidir' denilen bir mesele hakkında, daha önce söylenenlerin tam tersi bir karar alınmış.

Alınmaz değil, tabii ki alınabilir. Dünya sürekli değişiyor.

Üç çarpıcı konuda, bu söylediklerimle ilgili gelişmeleri yakından takip eden herkesin görebileceği yalpalanmalar yaşıyoruz.

Irak, Kıbrıs ve Avrupa Ordusu meselesinde.

'Ulusal ve değiştirilemez' denilen Irak politikamızın bal gibi değiştirilebileceğine ilişkin sinyaller daha şimdiden verilmeye başlandı.

Kıbrıs, deseniz, Türkiye Denktaş'a masadan kalkmaması için baskı yapıyor. Belki bir çözüme bile yanaşacak. Yanaşmak zorunda...

Avrupa Ordusu meselesinde vetosunu geri çekti.

Hani Avrupa Ordusu meselesi, ulusal güvenlik sorunuydu ve bu meseleden bir santim taviz verilemezdi?

Bakmayın siz Türkiye'yi yönetenlerin söylediklerine...

Yüksek perdeden atıp masadan boş elle kalkmaya alışıktırlar onlar.

Onların bütün derdi bu tür önemli meselelerin kamuoyunda hatta Meclis'te tartışılmasını engellemektir.

Kapalı kapılar ardında ulusal güvenlik kararları alınıp, yine kapalı kapılar ardında ulusal güvenlik tanımları kaldırılır.

Şimdi Kıbrıs için de aynı şeyleri söylemeye başladılar.

"Kıbrıs bizim ulusal meselemiz, Türkiye'nin stratejik güvenliği ile yakından ilgili" derken aslında bunun doğru olmadığını söyleyenler çıkmaya başladı.

Daha önce bu konuyu gündeme getiren ve 'ulusal güvenlik bahane' diyenlerin susturulduğu ne çabuk unutuluyor.

Avrupa Ordusu meselesi düne kadar ulusal güvenlik sorunuydu...

Bazı gazetelerin yazdıklarına bakılırsa, İngiltere Başbakanı Blair'in Ecevit'e yazdığı tatlı dilli mektubu ile bir gecede ulusal güvenlik sorunu olmaktan çıktı.

Böyle gayrı ciddi bir ulusal güvenlik anlayışı olabilir mi?

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, TÜSİAD'ın Kıbrıs konusundaki açıklamasına tepki gösteririken, "Dış politikayı hükümet yapar" demişti.

Acaba burada da hükümet mi kararlaştırdı Avrupa Ordusu ile gelişmeleri?

Bu lafa bakılırsa, mali politikaları da hükümet yapmaktadır.

Peki öyleyse, IMF'nin istemi ile mali yapı ve mevzuat son sürat değiştirilirken temel kararları da hükümet mi almıştı acaba?

Görüldüğü gibi 'değişmez', 'değiştirilemez' denilen ulusal güvenlik kararları ve kavramları öyle de bir güzel değiştiriliyor ki...

Hem de silah gücüyle, halk ayaklanmasıyla değil, paranın gücüyle...

İstedikleri kadar bazı temel meselelerin özgürce tartışılmasını engellesinler... Değişmez denilen herşey, her kavram şartlar uygun hale gelince değişiyor. Değişecek.

Bunu ihtiyaçlar dayattığı zaman yapsalar, ülke rahatlayacak, ileriye yönelecek.

Hayır... Onlar, illa dış mali güçler ve uluslararası tekeller dayattığı zaman yapmayı tercih ediyorlar...

Dövüşe dövüşe giderlerken memlekete verdikleri zararı hesaba bile katmıyorlar.


6 Aralık 2001
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED