T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Elli birinci kelimeler

Gazeteci Nuriye Akman yayınlanan dört yeni kitabıyla, sözcüklerle kurulan bilinçli dayanışmaya dört büyük adım atıyor. Adnan Menderes'in elli kelimeyle sınırlı mektupları elli birinci kelimeyi gözyaşına dönüştürüyor.

Benseno Yayınevi, sözcüklerle kurulan, çok taraflı ve bilinçli bir dayanışmanın ilk adımını, Nuriye Akman'ın, dayanışmanın temelinin birbirini tanımaktan geçtiğini doğrulayan dört kitabıyla atıyor. 1998 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden röportaj dalında ödül alan başarılı gazeteci bu dört kitabında da, kitapların yazarının usta bir gazeteci olmanın yanısıra ağaçları da ormanı da görebilen bir bakış açısına, gözlem ve yorum gücüne sahip olduğunu ispatlıyor.

Açlık grevinde yaşananları, hayatın reddedilen yönüne ölümüne bir inatla direnenleri "Yüzleşme"de anlatıyor Nuriye Akman. "Kalabalıklar"da, mesleki olarak epeydir uzaklaştığını düşündüğü gerçek insanların dünyasına dönüyor yazar ve hayatın öteki / kalabalık yüzüyle karşılaşıyor; gördüklerine ayna oluyor. "İnci Avcısı"nda ise TRT'de yaptığı aynı adlı programdan yola çıkıyor. Ünlülerin eşyalarıyla kurdukları tuhaf, hoş ve tutkulu ilişkileri aktaran Akman, eşyalarla sahipleri arasına gizlenmiş incileri derliyor.

İç acıtan mektuplar

"Elli Kelime"de ise iç acıtan mektupları bir araya topluyor yazar. "Adnan Menderes'ten Berin Menderes'e Yassıada Mektupları" alt başlığını taşıyan kitapta Adnan Menderes'in, Yassıada'dan eşi Berin Menderes'e yazdığı ve yalnızca elli kelime ile sınırlandırılan mektupların tamamı bu kitapla ilk kez gün ışığına çıkıyor. Daha önce hiç görmediğimiz Adnan Menderes fotoğraflarıyla zenginleştirilen kitap, kısacık mektuplara taşıyamayacakları kadar ağır duyguların aktarıldığı bir yürek gibi. Titriyor ve okuyanın yüreğini titretiyor.

Berin ve Adnan Menderes, birbirlerinden 16 ay boyunca ayrı kalırlar. Birbirlerine her gün yazarlar ama "ruh fotoğraflarının kağıtlar üzerine yansıması" niteliğindeki gelen mektuplarını her gün alamazlar. Üstelik yazacaklarını sadece elli kelime ile anlatmaya zorlanmışlardır. Nuriye Akman, ihtilal yönetiminin koyduğu bu elli kelime ölçüsünün kendisine idamlardan daha büyük bir zulümmüş gibi göründüğünü ifade ediyor kitabın girişinde. Zor da olsa yazacakları herşeyi sığıştırırlar o elli kelimeye. Acıların sessiz tanığı Aydın Menderes'in ifadesiyle Berin Hanım'ın yazmak isteyip de yazamadığı (dolayısıyla Adnan Menderes'in hiçbir zaman okuyamadığı) tek konu vardır. Yazıl(a)mayan o bir kaç cümle şöyledir: "Millet seni seviyor, unutulmadın. İzmir'de Eşkişehir'de bıraktığın kalabalıklar azalmadı. Milletin söylenenlere inanmadı."

Elli kelimelik mektuplaşma, Berin ve Adnan Menderes arasında yaşanmış olsa da, bu zihniyet hepimizin hayatına karşı konulan bariyerler nedeniyle hiçbirimize yabancı değil aslında. Kitap boyunca elli kelimeyle sınırlandırılmanın acılı ifadelerini okumak, okuyan herekese yine de elli birinci kelimelerin kıymetini daha iyi hissettirecek. Benseno Yayınları / Tel: 0 212 528 11 46

NE KADAR ÖZLEDİM HEPİNİZİ...

"Berinim; Dün de mektupların gelmedi, bugün inşallah gelir diye dua etmekten ve beklemekten başka yapacak yok; en iyisi 28 tarihli idi, on iki gün evvel yazılmış mektubun, Rabbimden sabır ihsan etmesine her an duacıyım. Mektupların da kısacık, küçücük.. Susuzluktan yanan dudaklarımı ıslatmayacak bir damla su gibi, ama buna da o kadar muhtacım ki Cenab-ı Hak eksikliğini göstermesin. Çocuklar nasıl, Aydınımın imtihanları? Samim? Ne kadar özledim hepinizi, seni.. Binlerce öperim güzel Berinim"

HABERSİZ KALINCA HARAP OLDUK

"Adnancığım; Yassıada'dan ilk sıhhat haberini gece aldık. Ne kadar sevindik bilemezsin. Buradayken her gün haberini alıyorduk. Meğer benim için ne büyük teselliymiş. Dört gündür habersiz kalınca adeta harap olduk. Gazetelerden Yassıada'da olduğunu öğrenince hemen her gün mektup ve telgraf göndermeye başladım. İnşallah sen de benimkini almışsındır. Geceyi gömlekle geçirdiğini öğrenince çok üzüldüm... Her an sana dua ediyoruz. Söyliyeceklerimi elli kelimeye sığdıramıyorum. Tahassürler sevgiler..."

 
Klasik fanteziye 'efendi'ce eleştiri
Ülkemizde 21 Aralık'ta vizyona girecek olan 295 milyon dolar maliyetli üçlemenin ilk filmi Yüzüklerin Efendisi'ni izleyen Batılı eleştirmenler ilk eleştirileri yöneltmeye başladı.
NAZIM: BEN DE MÜRİDİNİM İŞTE MEVLANA
Büyük düşünür ve mutasavvıf Mevlana Celaleddini Rumi'nin, 10-17 Aralık tarihleri arasında Konya'da yapılacak 728. anma etkinliklerinde Nazım Hikmet'in bir şiiri okunacak. Nazım'ın 13-14 yaşlarındayken yazdığı "Ben de müridinim işte Mevlana" adlı şiiri şöyle: "Sararken alnımı yokluğun tacı / Silindi gönlümden neşe ile acı / Kalbe muhabbette buldum ilacı / Ben de müridinim işte Mevlana / Ebede set çeken zulmeti deldim / Aşkı içten duydum, arşa yükseldim / Kalpten temizlendim, huzura geldim / Ben de müridinim işte Mevlana"
6 Aralık 2001
Perşembe
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED