T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Uluslararası arena daralırken

Filistin-İsrail gerginliği Şaron'un 'kışkırtıcılğı' yüzünden tam bir savaş ortamına dönüştü. Bu noktada ABD yönetiminin İsrail'i 'cesaretlendiren' bir tavır sergilemesi son derece geri dönülmez bir noktaya gelinmesini tetikleyebilir. Şaron'lu bir İsrail'in bu tip konularda cesaretlendirilmesinin, dolaysız bir biçimde sertlik politikaları doğrultusunda 'teşvik edilmesi' anlamına geleceğini söylemek bile gereksiz. Yani Şaron'lu İsrail'in şu aşamada kendisine ses çıkarılmamasını bile daha çok kan dökmeye 'vize verilmesi' olarak algılayacağı açıktır.

11 Eylül yeknesak bir süreç değil. Kimsenin ABD'den ya da bir başka güçten 'mutlak' kontrollü bir tavırlar dizisi beklemesi sözkonusu değil şu aşamada. Lakin ABD'nin dünya üzerinde bir meşruiyet kaygısı varsa, bunun kesin ve keskin bir imtihandan geçtiği çıplak bir siyasi hakikattir. ABD'nin, dünyadaki egemenliğinin meşruiyetine dair bir kaygısı yoksa zaten mesele yok; salt totaliter bir güç olarak alınmasından başka bir seçenek kalmamış demektir. Yok tersi ise meseleye daha derinden bakmakda fayda var. Ondan önce de ama özellikle 11 Eylül'den sonra ABD'nin araması gereken 'küresel meşruiyet' açısından ise büyük, büyüyor...

Bu çerçevede terörle mücadelenin başarılı olması için yapılması gereken yeni bir pax'ın aranmasıdır. Yeni ve 'siyasal değerler'e dayanan bir pax arayışı sözkonusu olmaksızın terörle mücadele yürütmek, İsrail gibi şiddet politikasına sahiplenmak için fırsat kollayan güçleri 'heveslendirmektedir'. Neticede 'uluslararası siyasal alan' daralmaktadır. Bu durumda terörü tek siyasal katılma biçimi haline sokmak isteyen güçler, elverişli bir ortama kavuşmaktadır. Bu durumun açık neticesi de bellidir. Tüm dünyanın herhangi bir pax arayışını imkansız kılacak derecede kaosa yuvarlanmasıdır bu. Terörle mücadelenin, terörün kazanması için bundan daha müsait bir biçimi olamaz zaten. 11 Eylül'ü gerçekleştirenlerin hedeflediklerine ulaşmaları için bundan daha uygun bir yöntem de kullanılamaz.

Terörle mücadele yürütülürken, 'gerçek siyasal değerler'e dayanan bir pax arayışı yeterince güçlü ortaya konulmadığı için, uluslararası arena her geçen gün daha çok teröre açık hale geliyor. Filistin meselesinde ortaya çıkan gelişmeler bunun en açık örneği. Bugün 'siyasal arena'nın daralmışlığından ötürü İsrail ve benzerlerine karşı güçlü tavır koyulamaması yüzünden, terörle mücadele giderek şiddetin hamisi durumuna getiriliyor. Bunun derinleşmesi, her türlü siyasal meşruiyet arayışının zeminsizleşmesi demektir.

Şaron'un İsrail'i 11 Eylül sonrasında egemenleşen bir model mi olacaktır, yoksa 'terörün simetrisi' olan ve bu bakımdan sıfırlanması gereken bir durum mu olacaktır? Birincisi olursa, terörle mücadele adına hiçbir yol alınamaz. İkincisinin olması ise 11 Eylül'den alınması gereken dersin doğru alınması demektir. Bu bakımdan herkes yol ayrımındadır. En çok da ABD açısından geçerlidir bu. Dünyanın 'yeni bir pax'a kavuşup kavuşmayacağı da böylece belli olacaktır. Gerçekten, Filistin, Filistin'le sınırlı bir mesele değildir ve bu sefer de kesinlikle böyle olacaktır. Uluslararası arenadaki daralma ve genişleme eğilimine dikkat...


6 Aralık 2001
Perşembe
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED