Bu yazıya, "Bir ömür böyle geçti" diye başlayacaktım.. Sonra düşündüm, durakladım..

Bir insan ömründen daha uzun zaman dilimlerini, biz Türkler'in nasıl heba ettiğimizi hesapladım..

Galiba yazıya "Bir tarih böyle geçti" diye başlamak, daha doğru olacak..

Daha ötesi var mı?

Avrupa Birliği, Romanya vatandaşlarına uygulanan vizenin, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verdi cuma günü..

2001'in başında da, Bulgar vatandaşlarına vize uygulanmasından vazgeçilmişti Avrupa Birliği'nde..

Düşünebiliyor musunuz?

Batı Avrupa ile entegrasyonda, Çavuşesku'nun, Jivkof'un ülkeleri, Türkiye'den daha ileride..

"Kayıp Yıllarımız"ı, bu tablo çok açık anlatmıyor mu?

Avrupa'yı, Kızıl Ordu tümenlerine karşı korumak için 1952'de NATO'ya giren Türkiye, 2001 yılında, Romanya ve Bulgaristan'dan daha uzak mesafede Avrupa'ya..

Avrupa Konseyi üyesi ve A.B'nin Gümrük Birliği ortağı Türkiye, İran'dan veya Irak'tan farklı konumda değil bu açıdan..

Neden bu?

Çünkü Bükreş de, Sofya da değişti..

Ama Ankara, hâlâ eskisi gibi..

Kruşçef varken, Brejnev varken, bizde yine Bülent Ecevit vardı..

Jivkov, Bulgaristanlı Türkler'e ad-kırımı uygularken, Mesut Yılmaz yine hükûmetteydi..

Onların hiçbiri yok şimdi..

Tarihin çöp kutularına atıldılar..

Peki ya şu "Kıbrıs krizi"ne ne demeli?

Kıbrıs'a çıktığımız 1974'te, Ecevit yine Başbakan'dı..

Ama sadece politikacılar değil ki sorunumuz..

Bazıları da, "Atatürk"ün adını kullanarak ziyan etmediler mi yıllarımızı?

Yok efendim, Atatürk anti-emperyalistmiş.. Türkiye, "2'nci Kurtuluş Savaşı" başlatmalıymış.. Zaten Batı, Türkiye'yi bölmek istiyormuş..

Oysa Atatürk cumhuriyeti kurar kurmaz, "Batılı olmak", Türkiye'nin varlık sebebi haline gelmedi mi?

Bir gecede, Batı'nın "Medeni Kanun"unu kabul etmek, anti-emperyalist savaşın gereği miydi?

Türkler'in 900 yıllık alfabesi olan Arap harflerini bırakıp, Latin Alfabesi'ne geçmek mi, "Emperyalist Batı'ya karşı savaşın bir cephesi"ydi?

"Anti-emperyalist cephe"nin 1950'lere kadar lideri olan Stalin'le, Atatürk veya Türkiye, ne zaman kader ve fikir birliği yaptı ki?

Peki madem "Emperyalist Batı"ya karşılar..

Anti-emperyalist cephede, kime yakın hissediyorlar kendilerini?

Saddam'ın Irak'ına mı, Miloşeviç'e mi, Taliban'a mı, Kuzey Kore'nin 2'nci Kim'ine mi?

Açıkçası, her kimseniz, hepimizi bıktırdınız.. Kuşakların geleceğe dönük hayallerini yıktınız.. Bize, bir tarihi ıskalattırdınız.

Ayıp be!..

Sizlerin yüzünden, Bulgaristan da, Romanya da, Batı'ya daha yakın şimdi..

Ve hâlâ, kendi yarattığınız krizlerin rüzgarında, siyaset sörfü yapıyorsunuz..

ŞAKA

"Kadının Adı Yok" ki

Afganistan'da kadınlar "Burka"larını çıkartabilirse, Türkiye'de de kadınlar "pantolon" giyebilirlerse özgür olacaklarmış..

İran'da kadınların başlarını açmaları, Türkiye'de kadınların başlarını kapatmaları problem yaratıyormuş..

Ah siz erkekler yok musunuz!..

"İnsanlığın yarısı"nı, tekstil, konfeksiyon ve moda sorunu olarak görüyorsunuz!..

HESAP VERSİNLER

Bunlar, bu ülkeyi yönetemez!..

Bunlar, hiç hesap vermeyecekler mi? Ankara, bir "Ağlama Duvarı" mı bizim demokrasimizde?

Ekonomik krizlerin sorumlusu olan, ekonomi bakanlarının intihara teşebbüs ettiği, banka hortumlamalarının tribünlerden seyredildiği, Türkiye'nin siyasi iradesinin İMF kredilerine endekslendiği bu iktidar döneminin hesabı sorulamaz mı?

Bu da yetmedi?

Madem, Avrupa Ordusu için Brüksel'le uzlaşmak mümkünmüş..

Madem Kıbrıs'ta, Denktaş da görüşme masasına oturtulabilirmiş..

Neden, Helsinki'de başlatılan Avrupa Birliği ile kaynaşma sürecini, iki yıldır iki krize kurban ettiniz?

Dış politikanın, usta siyasetin, pazarlık sanatının gereği miydi bu?

Türkiye'nin kamuoyunu, neden yanılttınız?

Hiçbir şeyden haberi olmayan habercilere, yorumculara, neden "Biz taviz vermeyiz" diye yâveler okuttunuz?..

Evinizi böyle yönetseydiniz, aileniz dağılırdı.. Sizden kim, nasıl, ne zaman hesap soracak?

MEHMET BARLAS

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu