T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Dev hukukçu', '12 dev adam', 'AB ufku'…

Adli Yıl'ın açılışıyla birlikte üç yıldır gelenekselleşen 'demokrasi ve hukuk manifesto'larına bir yenisi eklendi. Yargıtay Başkanı Dr. Sami Selçuk, Yargıtay Başkanı sıfatıyla son kez konuştu. Bu kez 146 sayfalık bir 'demokrasi ve hukuk manifestosu'nu okudu. 1999-2000, 2000-2001 yıllarında yaptığı kitaplaşan arka arkaya iki adli yıl açış konuşmasından sonraki bu '2001-2002 Adli Yıl Açış Konuşması' ile Sami Selçuk, bir 'demokrasi ve hukuk trilogyası' oluşturmuş oluyor.

Türkiye'nin 21.Yüzyıl'a Sami Selçuk gibi bir Yargıtay Başkanı ile girmiş olması ve onun vurguladığı 'hukuk felsefesi'nin üç adli yıl konuşmasıyla kayda geçmesi, ülkenin geleceğine bırakılan mirasın en değerli unsurlarını oluşturacak.

Sami Selçuk'a, 'demokrasi ile hukuk devleti'nin ayrılmaz beraberliğinin altını çizen ve Türkiye'nin 'Avrupa Birliği'nin tüm ölçütlerine uyması gerektiğini' belirterek 'AB ufkunu' bir kez daha gösteren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in mesajının eşlik etmesiyle, bir gün önce '12 Dev Adam'ın tüm ülkeye yaydığı 'pozitif enerji' buluştu.

İşin ilginç yanı, Cumhurbaşkanı'ndan yargı erkinin başına ve oradan spor alanına, Türkiye'nin 'AB ufku'nun parlatılmasıyla adeta ince bir alay halindeki gelişmelerin aynı zaman dilimine denk gelmesi.

Nedir bunlar?

Eylül ayının başında Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye'nin 2001 yılı içinde, ancak İkinci Dünya Savaşı'nın 'kıtlık yılları'yla kıyaslanabilecek ölçüde 'küçüldüğünü' ve 'yoksullaştığını' ilan ediyor. Türkiye, eksi yüzde 11.8'lik bir büyüme hızıyla, feci bir ekonomik krizin içinde debelenir hale getirilmiş durumda. Yolsuzluklar, her geçen gün hükümetin bir bakanını yutuyor. Kıbrıs'ta hareketsizlik, Türkiye'nin Avrupa yolunu tıkıyor…

Bütün bunlar olurken, tüm topluma günlerdir '12 dev adam' sloganı ve coşkun ve özgün bir melodiyle 'pozitif enerji' yayan Milli Basketbol Takımı, Avrupa'nın ilk dört takımı arasına girme başarısını gösteriyor ve Avrupa şampiyonluğuna doğru yol alıyor.

Ve, bu başarının sabahında, Yargıtay Başkanı, satır aralarında Türkiye'nin hukuk sistemini yerden yere vuran bir konuşma yaparak, ülkedeki 'kötülüklerin anası'na dikkat çekiyor: Anayasa!

Sami Selçuk, mevcut 1982 Anayasası'nın toptan ortadan kaldırılmasını ve yeni bir anayasa hazırlanmasını teklif ediyor. Anayasa'ya ve hukuk sistemine ilişkin benzetmesi çok çarpıcı: "Anayasal hukuka aykırı bir polis tüzüğü"!..

Daha ne desin… Eğer bir ülkenin anayasası, o ülkenin yargıtay başkanı tarafından bir 'polis tüzüğü'ne benzetiliyorsa, o ülkenin bir 'geniş karakol'dan başka bir şey olmadığı sonucuna varılmaz mı?

Sami Selçuk, 1999-2000 Adli Yıl Açış Konuşması ile, toplumun zihinlerinde bir 'deprem' yaratmış ve bu 'fay hattı'ndan açılan yoldan Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı'na yürümüştü… Sami Selçuk'un o ilk konuşması, hayli 'felsefi içerikli' ve 'edebi usluplu' idi. Kavramlarla bezenmişti.

O konuşması içinde, 1982 Anayasası'nın ne hazırlanış tekniği, ne de hükümleri itibarıyla 'meşru' olmadığını vurgulamıştı. Bu son konuşmasında, 1982 Anayasası'nı 'anayasal hukuka aykırı bir polis tüzüğü' olarak niteledi ve 'değişiklikler'le oyalanılmamasını, yeni anayasa yapılmasını önerdi.

Ahmet Necdet Sezer ise yeni Adli Yıl mesajında, AB ölçütlerini tutturabilmek için gerekli 'hukuk reformu'nun zorunlu kıldığı 'anayasa değişiklikleri'nin altını çizdi. 'Radikal' Sami Selçuk'tan daha 'ılımlı' ve daha 'pragmatik' bir ton kullandı.

Ancak, her ikisinin birleştiği zemin, Türkiye'nin Avrupa Birliği ufku…

Bu 'ufka' ulaşmak için izlenecek yol, 'radikallik' talep ediyor. Nitekim, Sami Selçuk'un konuşmasının bütününde, önceki konuşmalarındaki gibi bir 'tutarlılık' göze çarpıyor. Yargıtay Başkanı, bu son konuşmasında Avrupa Birliği ufkunda yol almak için, üç unsur üzerinde durdu:

1. Yepyeni ve AB ölçütlerine uygun anayasa;

2. Parti kapatmanın terkedilmesi (Bunu, yaşama hakkını ortadan kaldıran idam cezasıyla paralellik kurarak, toplumda anlatım ve örgütlenme özgürlüğünün 'idamı' olarak anlattı);

3. Yolsuzluğa karşı amansız mücadele (Bunu da, 'Türkiye halkı yolsuzlukları artık finanse edemeyecek duruma gelmiştir' sözleriyle ifade etti).

Cumhurbaşkanı Sezer'in, 'kendilerini hukukun üzerinde gören ve yargıya müdahale eden kişi ve kurumlar' ile 'demokrasinin bağdaşmazlığı' üzerinde durmasını 'yolsuzluklara karşı mücadele'yi arkalamak ve mevcut hükümete gönderilmiş bir 'ince sinyal' olarak değerlendirmek mümkün…

AB'ye sırtını dönmüş ve Türkiye'nin AB ufkunu sabote edercesine Kıbrıs konusunda kaskatı bir tutum izleyen 'devlet organları', yolsuzluklarla enfekte olmuş yönetim özürlüsü bir hükümet ve Türkiye'yi 'Afganistan ve Burundi ile ölçerek rahatlayan' bir ekonomi yönetimiyle Avrupa ufkundan koşar adım uzaklaşılırken, '12 dev adam' basketbolda Avrupa şampiyonluğuna koşuyor ve hukukçu Cumhurbaşkanı ile 'hukuk dev'i Yargıtay Başkanı, gözlerini Avrupa ufkundan ayırmıyor, Avrupa ölçütlerini işaret ediyorlar.

Türkiye'den umut kesilmez…


7 Eylül 2001
Cuma
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED