T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Dün gece yar hanesinde o söyledi, ben ağladım!.."

İyi ki bir kamu görevim yok.. Böyle sıradan bir vatandaş olmasaydım, neler söylemez, neler yapmazdım..

Mesela Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı olsaydım..

Alırdım elime kağıdı, kalemi..

"Adlî yıl"ın açılışı vesilesiyle, şunları söylemek için, yazıya dönüştürürdüm..

-Cumhuriyetimizin temel kurumlarından bağımsız yargıya yapılan her türlü karışma ve baskı, hukuk devleti ilkesini zedeler.. Kendilerini hukukun üstünde gören kişi ve kurumlar, demokrasi için büyük tehlike oluştururlar.

Mesela Yargıtay Başkanı olsaydım, daha da açık ve seçik koyardım olayı..

Yargıtay Başkanı olsaydım, Adli Yıl açılışında şu noktaları vurgulardım..

-Türkiye'de son 33 yılda, 23 tane parti kapatıldı. Parti kapatma, kişiler için verilen ölüm cezası gibidir. Nasıl ölüm cezası Anayasa'da yer almasına rağmen, yaşama hakkının özüne dokunuyorsa, parti kapatma da Anayasa'da yer aldığı halde, anlatım ve örgütlenme özgürlüklerinin özünü yok eden böylesine aykırı bir durumdur.

Eğer Yargıtay Başkanı olsaydım, bu "kokuşmuşluk" meselesine çok sert ifadelerle girer ve şeffaflık gereğini iyice vurgulardım..

Mesela derdim ki..

-Yolsuzluklardan beslenenlerin, yolsuzlukların üzerine gitmesi mümkün değildir.. Artık halkın yolsuzlukları finanse edecek gücü kalmamıştır. Bu bir çürümedir. Halkımız bu yolsuzlukları taşıyamaz..

Yolsuzlukların bataklığı kurutulmadığı takdirde neler olacağını da anlatırdım Yargıtay Başkanı olsaydım..

-Yolsuzluklar zamanında tespit edilmezse, rejim için ölümcüldürler. Kamu yönetiminde aranan dürüstlük, eşitlik, hukukun üstünlüğü, bağlılık, süreklilik, yansızlık değerlerini, devletin saygınlığını, toplumsal adaleti, yarışmayı ve ekonomik düzene güvenirliği, demokratik istikrarı, toplum ahlakını, yolsuzluklar çürütürler..

Evet..

Sıradan vatandaşlar olmayan Cumhurbaşkanı Sezer ve Yargıtay Başkanı Dr. Selçuk, Adli Yılın başlangıcı dolayısıyla, dün bu düşüncelerini seslendirdiler..

Her konuşması ile, topluma "Devlet ve Hukuk Dersi" veren Yargıtay Başkanı Dr. Sami Selçuk, başka şeyler de söyledi..

-1982 Anayasası, anayasal devletin özüyle çelişen bir polis tüzüğüne benziyor.. Herşeyin elverişli olduğu şu anda, neden yeni bir anayasa yapmıyoruz? Demokrasiye vurgun Türk ulusu için, insan onuru, birey özgürlükleri ve haklarından yola çıkan, devleti, bu özgürlükleri koruma taahhüdüne sokan, hukukun üstüne kurulan, çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı, çağcıl demokrasiyi bütün boyutlarıyla gerçekleştiren yeni bir anayasa yapılmadıkça, birey de, devlet de, demokrasi de esenliğe kavuşmayacaktır..

Ne güzel değil mi?

Bütün bu gerçeklerin, 7'den 70'e kadar herkes tarafından bilinmesi..

Benim gibi sıradan vatandaşlar gibi, en güçlü kamu görevlileri tarafından da tekrar edilmesi..

Ve sonuçta, hiçbir şey yapılmaması..

"Böyle gelmiş-böyle gider" çaresizliği içinde ve göz göre-göre, Türkiye'nin dibe vurması..

Peki siz ne diyorsunuz?

ŞAKA

Parça parça azalmak!..

Tek bacağı tahta, sağ elinin yerinde bir çengel olan, bir gözü kör olduğu için siyah bantla kapalı bir korsana, arkadaşı sordu..

-Kolunu ve bacağını nasıl kaybettin?..

Korsan anlattı..

-Bacağımı bir köpekbalığı ısırıp koparttı.. Kolumu bir çarpışmada kaybettim..

Arkadaş yine sordu..

-Ya gözün nasıl kör oldu..

Korsan onu da anlattı..

-Kolum koptuktan sonra, çengel taktırdığım gün, gözüme birşey kaçtı.. Unutup, elimle çıkartmaya çalıştım..

KISSADAN HİSSE- Ecevit Hükûmetinden ayrılan bakanların hikayeleri, acaba daha ilgi çekici midir?

AKIL VE HIRS

Cehaletin bedeli çok ağır!..

Yıllar önce Milliyet'te bir dizi röportaj yaparken, çok kısa zamanda, büyük ekonomik başarılar sağlayan bir girişimciye sormuştum..

-Nasıl böyle hızlı zengin oldunuz?

Derin derin düşünmüş ve şu cevabı vermişti..

-Okumadığım için.. Okumuş olsaydım, korkardım.. Böyle hızlı büyüyemezdim..

Şimdi, kimi cezaevinde, kimi Adliye'de olan, hızlı büyümüş girişimcilere bakarken, hep o röportajı hatırlıyorum..

-Okumuş olsaydım, korkardım.. Böyle hızlı büyüyemezdim..

Evet.. Mesela banka yönetim kuruluna girenler, daha önce "Bankalar Kanunu"nu okusalardı ve meslekleri "bankacılık" olmasaydı, acaba cesaret edebilirler miydi buna..

Sadece bir koltuk ve bunun yan getirilerini düşünerek siyasete girenler, "Hukuk"u, "Devlet"i ve "Sorumluluklar"ı bilinçle değerlendirselerdi, bakan olmak için liderlerine böyle yalakalık ederler miydi?

Üstelik burası, kanunları Batı'dan alınmış, ama gelenekleri açısından Ortadoğu'lu bir ülke..

Bazan "hukuku bilen okumuşlar"ın bile, başına nice belalar gelmiyor mu?


7 Eylül 2001
Cuma
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED