YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

 

 

Bilmem bu bellekle ben, nasıl yapacağım?

Şikâyetçi olacağımı hiç sanmazdım, ama artık yakınmamın zamanı geldi: Bu belleğim beni öldürecek... Unutması, bir daha asla hatırlamaması gereken ayrıntıları hiç olmadık zamanlarda karşıma çıkarıyor; o beni öldürmeden, elimden gelse ben onu yok edeceğim...

Tıpkı Münir Nurettin'in o ünlü "Bilmem bu gönülle ben, nasıl yaşayacağım?" şarkısı gibi bir durum var benimle belleğim arasında...

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden altı ay kadar önce, Türkiye için önemli bir ülkenin, bizi yakın takibe almış bir görevlisiyle görüşüyordum. Bir şeyler anlatırken, birdenbire durdu ve ülkesi insanlarına mahsus fütursuzlukla, şu çarpıcı soruyu bana yöneltiverdi: "Sizde cumhurbaşkanlığı makamı satılık mı?" Şaşırdığımı görünce, Çankaya Köşkü'ne kendini hazırlayan bir politikacı adına, yakınlarının, bir seçim fonu oluşturduklarını anlattı. Çeşitli kaynaklardan yüzmilyonlarca dolar toplanmış fona... "Bizim ülkemize bile gelip bazı temaslar yaptılar" dedi yabancı görevli...

Andığı isim bizde 'dürüst' bilinen bir politikacıydı; ben, biraz da kekeleyerek, bu görüşü kendisine aktardığımda, muhatabımın davranışını hiç unutamıyorum. Ben oturuyordum, o ayaktaydı ve "Demek öyle, ha!" diye bir garip bakıverdi... Kendisini işlettiğimi sanmıştı zâhir...

İsmini verdiği politikacı, bırakın Çankaya Köşkü'ne çıkmayı, zamanı geldiğinde adaylığını bile koyamadı... Yabancı dostumun sözünü ettiği milyonlarca dolara ne olduğunu (hatta, öyle bir fon olup olmadığını) ise bilmiyorum. Buna rağmen, bana yöneltilmiş, "Sizde Cumhurbaşkanlığı makamı satılık mı?" sorusunu, unutmayı çok arzu ettiğim halde, herhalde hayatım boyunca hatırlayacağım...

Eşi tarafından aldatılan koca gibiyiz, işlenen melânetten en son bizim haberimiz oluyor. Daha düne kadar aleyhinde konuşulmayan, hakkında olumsuz tek satır yazılmayan bir kişi, bakıyorsunuz, yıllardan beri yolsuzluk yapan, yakınlarına menfaat sağlayan biri olarak karşımıza çıkıveriyor. O tipler mümkün olduğu kadar yakınımızda bulunmamayı tercih ettikleri için, bizler olan-bitenin câhiliyiz; peki yedikleri içtikleri ayrı gitmeyenler onların bu yaptıklarını görmüyorlar mı?

Bu soruyu yönelttiğim bir meslektaş, "Görüyorlar elbette" dedi bana ve ekledi: "Görüyorlar ve seslerini çıkartmıyorlar. Onlar da 'dostları' politikacının zaaflarından yararlanmaya bakıyorlar. Bir yandan belge toplamayı da ihmal etmiyorlar. Günü gelip yolsuzluklar artık saklanamaz olunca, en yaygaracı tavrı kısa süre öncesine kadar al takke ver külâh hali yaşadıkları 'dostları' takınıyor..." Gerçekten öyle.

Başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz'ın da, enerji bakanı Cumhur Ersümer'in de hırsızlık ve yolsuzluk yapmış olabileceklerini aklım almıyor... Mesut Bey aileden zengin; eşi kürkler ve pırlantalar içerisinde bir politikacı... İşadamı kardeşinin bankası bile var... Kuzeni, ülkemizin en büyük borsa aracı kuruluşu olan Global Menkul Değerler'in sahibi... Dört defa başbakanlık yapmış biri, ne amaçla olursa olsun, bana yolsuzluk yapmaz gibi geliyor... Gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabilecek, hükümette '2 numaralı' koltukta oturan geleceği parlak biri niçin yolsuzluğa karışsın ki?

Düne kadar kendisiyle kader birliği ettiği görüntüsünü veren gazeteler ve yazarlar, kimi açıkça kimi ima yoluyla, Mesut Yılmaz'ın ismini karışık işlere bulaştırma seferberliğinde. 'Beyaz enerji' operasyonu bir kaç bürokrat ve bazı işadamlarının gözaltına alınmasını getirdi diye, o işlere enerji bakanıyla başbakan yardımcısının isimlerini karıştırmak gerekir mi? Geçen gün, biri, "Mesut Bey'e ulaşmaya az kaldı" anlamına gelen cümleler yazabildi. Bir yerlerde mi okumuş, yoksa kendisine iletilen bir haberi mi veriyordu, bilemem, bir tanıdığım, "Jandarma, cumartesi gecesi Turgut Yılmaz'ın kapısına dayanmış; Mesut Bey'in istifa tehdidi zorla girilmesini engellemiş" dedi bana... Olacak şey değil!

'Beyaz enerji', elektrik santralleri ve dağıtım şebekelerinde karanlık işlerin döndüğüyle ilgili bir operasyon değil mi? Benim anlamadığım nokta şu: Santral ve dağıtım şebekesi ihalelerine ellerinde medya gücü bulunan patronlar girmiş ve sonunda herbiri, bir veya aralarında anlaşmış bir kaç medya patronuna nasip olmuştu... Eğer, şimdi o patronların gazetelerinde yazıldığı gibi, "Enerji ihalelerinde yolsuzluk yapıldı" ise, bunun bir tek anlamı olabilir: "Yolsuzluğu yapanlar, yaptıkları ortaya çıkmasın diye, ihaleleri medya gruplarına vermişler ve bu sayede onların suskunluğunu temin etmişlerdir..." Böyle bir iddiayı dillendirmeye kalemim yanaşmaz benim...

Bu konuların konuşulduğu bir ortamda, bir meslektaş, "Ben iyi tanırım" dedi Cumhur Ersümer için... Kendisine kefil olabilirmiş... "Çocukları okula dolmuşla giden bir bakan hırsızlık yapmış olabilir mi?" diye de sordu. Değişik bir düşünce tarzı... Çanakkaleli bir avukatın, dev ihalelerin yapıldığı, özelleştirmelerin devam ettiği bir ortamda ısrarla enerji bakanlığında tutulmasının sebebini bir türlü bulamamıştım... Demek ki, Mesut Bey, "Cumhur çalmaz" diye getirmiş kendisini o göreve...

Bir dostum, "Sen şimdi bunu da belleğine kaydedersin" deyip tepeden inme bir cümle söyledi: "Birilerinin 'şah' çekmesine az kaldı..." Ne demek istedi acaba? 'Birileri' kim, ya da 'şah' çekilecek olan?


15.OCAK.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...