T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İsmet Berkan'ın garip itirafı

Hatayı itiraf nasıl güçtür bilirsiniz; bir gazete yöneticisinin en korktuğu ise, attığı manşetin doğru olmadığını itiraftır. Radikal yayın yönetmeni İsmet Berkan, dün, köşesinde, hayatının itirafını yaptı: Radikal'in iki gün önce manşete taşıdığı "İsrail katliâm yapıyor" haberi yanlışmış... Ramallah kentinde 30 kişinin İsrailliler tarafından katledildiği haberini AFP araştırmış ve "Muhabirimiz hastaneleri dolaştı, ama 30 ölümü doğrulatamadı" bilgisini içeren bir başka haberle düzeltmiş. Berkan, "Kısacası, önceki gün Radikal'in manşetten duyurduğu 'katliâm' haberi doğru değildi; Ramallah'taki propaganda savaşının bir kurbanı da biz olmuştuk" diye yazdı.

Ne kadar dürüst bir davranış, değil mi?

Ancak, o haber yanlış değil, yanlış olan Radikal yönetmeninin yaptığı düzeltme. İsrail-yanlısı olanlar da dahil bütün kaynaklar, İsrail'in Ramallah'a saldırısının faturasını, Radikal'in "İsrail katliâm yapıyor" haberinde yer alan "30 ölü" civarında bir rakam olarak veriyorlar. İsrail askerlerinin diğer Filistin kentlerinde yol açtıkları ölümler çok daha fazla. Gerçeklere göre, İsmet Berkan'ın "Katliâm var mı, yok mu?" yazısının çıktığı gün, Radikal'in atması gereken manşet, "İsrail katliâmı hâlâ sürüyor" olmalıydı.

Kanıtsız iddiayı sevmem. İşte size, önemli kaynaklardan seçilmiş haberlerle 'katliâm gerçeği'...

John Kifner, Ramallah'tan New York Times'a gönderdiği (3 Nisan 2002) haberine şöyle giriyor: "Buradaki morg dolu. Hatta doludan da fazla dolu. Cuma günü başlayan İsrail saldırısı sırasında Ramallah'taki hastaneye 28 Filistinli'nin cesedi getirildi, hâlâ da geliyor. Cesetler morgun sedyeleri üzerinde ve koridorda istif edilmiş durumda. Doktorlar, kenti işgal eden İsrail ordusunun cenaze törenine izin vermediğini söylüyor. Bu yüzden, gün batımından biraz önce, doktorlar, sokağın karşısındaki otoparka bir buldozer göndererek -geçici olması umuduyla- bir toplu mezar açtırdılar."

İngiliz Guardian'dan Suzanne Goldenberg, Ramallah'taki morga gittiğinde, istif edilmiş cesetleri görmüş. Bunlardan biri, Weedat Safran adlı bir kadınmış. Kadın olduğu her halinden belli olduğu halde öldürülmüş. Goldenberg'in Guardian'da yayımlanan (4 Nisan 2002) yazısından bazı satırları beraber okuyalım: "Cesetlerin üst üste konulduğu hastane morgunda, mezarcılar devreye girdiler. Bayan Safran ve İsrail saldırıları sırasında öldürülen öteki 17 kişinin cesetleri tahtalar üzerinde taşınıp bir çukura gömüldü. Buldozerler, çukurun üzerini ıslak kırmızı çamurla örttüler."

Otoparktan bozma toplu mezarda gömülenlerden biri Amerika doğumlu, Amerikan vatandaşı bir genç kadın: Suraida Saleh. Kocasıyla birlikte daha güvenli bir yer olduğunu düşündükleri babaevine otomobille giderlerken üzerlerine ateş açıldığında kollarında dokuz aylık bebeğini tutuyormuş Suraida...

İngiliz Independent gazetesinden Robert Fisk de Ramallah'ta. Hastaneden, ona, "Şimdiye kadar 25 ceset geldi" demişler. Fisk, tanıdığı Sami Abda'nın evinden çıkan iki cesedin öyküsünü gazetesinde (4 Nisan 2002) şöyle anlatıyor: "Benimle konuşurken ağlıyordu Sami Abda. Sözlerini aynen naklediyorum: Kapıya 18 kurşun sıktılar. Kurşunlar annem Sümeyye ile kardeşim Yakup'a isabet etti. Annem 64, kardeşim 37 yaşındaydı. Yere düştüler. Ulaşabildiğim her yere telefon edip hastaneye götürülmelerini istedim. Kimse yardıma gelemedi. Ölüyorlardı. Sonunda bir ambulans geldi, ama İsrailli subay sokağımıza bırakmadı. Tam 30 saat cesetleriyle birlikte yaşadık. Cesetleri görmesinler diye çocukları banyoya kilitledik. Bize yardım edin."

Amerika/Minnesota Üniversitesi'nden, muhtemelen Musevi asıllı, İsrail saldırısı başladığında Ramallah'ta bulunan Tzaporah Ryter, katliâm haberini ilettiği mesajında, yeni bir ayrıntı sunuyor: İsrail askerlerinin Filistinli yaralılarla ilgilenemesinler diye özellikle doktorları toplayıp bilinmeyen bir yere götürdükleri...

Bölgede yaşıyan Musevi asıllı yazar Jennifer Loewenstein, "İsrail demokrasisi ne kadar mükemmel, değil mi?" başlıklı yazısına "Ramallah'ta pogrom" üstbaşlığını uygun görmüş. 'Pogrom', Avrupa'da yaşayan Museviler'in, önceki yüzyıllarda, kitleler halinde öldürülmesi anlamına geliyor. Bu defa, Ramallah'ta 'pogrom' uygulayanlar ataları 'pogromlar'dan geçmiş İsrailli askerler... On yaşındaki bir çocuğun Rafah'ta öldürülüşünü gözleriyle gören Loewenstein; "Rafahlı çocuklar, akşam mülteci kamplarını basacak İsrailli askerler için atış tâlimine yarıyorlar" diyor...

Gerçek bu olduğu halde, Radikal yönetmeni, "30 Filistinli öldürüldü" doğru haberi için neden özür diledi acaba?


5 Nisan 2002
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED