Amerikan Fox televizyon kanalının, Türkiye'ye verilen kredileri kastederek, 'İMF Türkiye'yi bizim (ABD) için satın almıştır' şeklindeki iddialarına gösterilen tepkinin anlamlı olduğunu düşünüyor musunuz?

Ya da şöyle soralım: Bir ülkenin İMF tarafından satın alınması hangi göstergelerle somutlaştırılabilir? Hangi hallerin varlığı halinde bir ülke İMF tarafından satın alınmış olur?

İsterseniz göstergeleri sıralayalım:

Olağanüstü yetkilerle donatılmış, fiilen başbakan gibi hareket eden ve kamuoyunun tanımadığı birisi İMF tarafından demokratik teamüller alt-üst edilerek ekonominin başına getirilirse,

Bu kişi İMF'den aldığı direktifleri aynen uygular ve hükümete uygulatırsa,

İstediği yasal düzenlemeleri Meclis'ten virgülüne dokundurtmadan geçirirse,

Aldığı karar ve icraatlarını eleştiren bakanların kovulmasını sağlarsa,

Gerçekleştirmek istediği düzenlemeler nedeniyle herhangi bir dirençle karşılaştığında, İMF'nin kredilerini keseceği tehdidiyle direnç noktalarını susturursa,

Ekonomiyi cumhuriyet tarihinin en ağır krizlerinden birisine sürükler; milli gelirin % 9,4 oranında azalmasına, 1 milyondan fazla çalışanın işini kaybetmesine neden olmasına rağmen görevini muhafaza ederse,

Yaşanan durgunluğun boyutunu tam olarak tahmin edemediğini ve hatalı uygulama yaptığını itiraf etmesine rağmen görevinde tutulursa,

Başta tütün ve şeker pancarı üreticileri olmak üzere tarım ve hayvancılık kesimine aktarılan kaynaklar önemli oranda azaltılır, ulusal tarım yok edilir ve temel tarım ürünlerinde ülkemiz dışa bağımlı hale getirilirse,

Ulusal bankacılık, banka reformu adı altında çökertilir ve ulusal bankaların neredeyse tamamının yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi için uygun ortam oluşturulursa,

Hükümetin etki alanının dışında oluşturulan ve ilgili bakan vasıtasıyla doğrudan İMF tarafından yönlendirilen üst kurul üyeliklerine atanacakların isimleri bizzat İMF tarafından belirlenir ve Başbakan'ın itirazlarına rağmen üst kurulların yetkileri ulusal kurumlara aktarılamazsa,

Maliye politikası, sadece iç ve dış borç faizinin ödenebilmesi için araç olarak kabul edilir ve 2001 yılı bütçesinin yarısından fazlası, 2002 yılının ilk iki ayında bütçenin % 65'i faiz ödemelerinde kullanılırsa,

Devalüasyon nedeniyle zarara uğramış olan, ülkemizde portföy yatırımı yapan kısa vadeli yabancı sermayenin kurtarılması amacıyla dövizin fiyatı gereksiz ve anlamsız bir şekilde düşük tutulursa,

Döviz krizlerinin temel faktörlerinden birisinin cari işlemler dengesindeki açığın olduğu gerçeğine rağmen, TL aşırı değerli hale getirilerek ihracata darbe vurulur ve ithalat teşvik edilirse,

Ülkeyi sosyal patlamanın eşiğine getiren hatalı para, kur ve maliye politikalarında İMF'nin isteği doğrultusunda ısrar edilirse,

Arjantin'i kaosa ve bölünmenin eşiğine getiren politikaların aynısı uygulanmaya devam ediliyorsa,

Ülkemizi uluslar arası camiada yalnızlığa iten ve ulusal çıkarlarımıza aykırı bir şekilde komşularımızla olan ticari ve siyasi ilişkilerimizi tahrip eden politikaların uygulanmasından vazgeçilmezse,

Filistin ulusunu yok etmeye çalışan ve tam anlamıyla devlet terörü uygulayan İsrail'e karşı en sert tepkinin gösterilmesi gerekirken ulusal güvenliği tehlikeye düşürecek ve ülke kaynaklarının heba olmasına neden olacak şekilde, tankların modernizasyonu ihalesi İsrail'in iflas etmiş devlet şirketine verilmişse,

Özetle, hükümetin ve Meclis'in ekonomi yönetimi ve dış politika üzerindeki belirleyiciliği fiilen ortadan kaldırılmış ve ulusal bağımsızlık tartışılabilir hale gelmişse,

Türkiye üzerinde IMF ve IMF'i finanse eden ülkelerin ağırlıklarının olmadığını söylemek abesle iştigaldir. Bu ağırlığın ne anlama geldiğine ise siz karar vereceksiniz.

NURETTİN CANİKLİ

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu