T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

G Ü N D E M

Medyadan tam destek

Örümcek Operasyonu dizisinin yayınının engellenmesi sonrasında gazetemize düzenlenen hukuksuz baskına tüm medya kuruluşları tepki gösterdi.

Gazetemiz Yeni Şafak'ın, Örümcek operasyonundaki kirli ilişkiler ağını kamuoyuna duyuran manşetlerinin hemen ardından, 'yukarıdan emirle' gerçekleştirildiği anlaşılan "Örümcek Baskını" sonrasında, sayısız Yeni Şafak okuru, bir çok sivil kuruluş, basın mensubu, çeşitli yollarla Yeni Şafak yönetici ve yazarlarına ulaşarak, geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Basında da, haber alma özgürlüğüne bir darbe olarak nitelenen baskın, geniş yankı buldu. Köşe yazarları, baskın gününden bu yana, hukuksuz gazete baskınını eleştiren ya da kınayan yazılar yazdılar. Gazetelerin dünkü sayılarında, konuyu ele alan köşeyazılarından yaptığımız derlemeyi Yeni Şafak okurlarının ilgisine sunuyoruz...


Oktay Ekşi

Polise insanı öğretmek...

DEVLETİMİZ yolsuzluk olaylarının üstüne gidiyor ya... Hani Susurluk'tan beri hepimiz ila maşallah meşhur Di Pietro kesildik.

Bir yandan namusumuzdan geçilmiyor, öte yandan nereden buldun sorusunun sorulmasına karşı çıkıyoruz.

İhracatçıları temsil eden ağızdan "sahte faturaya dayalı ihracatın meşru olduğunu" öğreniyor... Ve dışarıdan dilenerek aldığımız 4 milyar doları verecek batakçı arıyoruz.

Böyle bir çelişkiler ortamında polisimiz ne yapar?

Cumartesi günü Yeni Şafak Gazetesi'ne ne yaptıysa pazar gecesi de aynı şeyi Emlak Bankası yöneticisi sıfatını taşımış 25 kişiye yapar. Yani birinde yargıçtan arama kararı almadan gider gazete basar. Kanun adına kanun çiğner. Ötekinde de gece yarısı ev basıp insanları karga tulumba karakola sürükler.

Gece evini bastığı kişiler "Cürüm işlemeyi adet haline getirmiş" türden insanlar olsa dersiniz ki "Elbet evlerini gece basacak" Oysa başta Türkiye'nin tanınmış ekonomi hocalarından biri olan Prof. Dr. Erdoğan Alkin olmak üzere bunlar genelde saygın görülmüş kişiler.

Erdoğan Alkin'i gece yarısı yatağından kaldırıp götüren polis -veya o polise bu emri veren yetkili- eğer, Alkin hocayı bir telefon çağrısıyla istediği karakola getireceğini idrak edemiyorsa, o yetki kendisine neden veriliyor?

Hayır...

Orada Alkin hoca yok. Yeni Şafak Gazetesi baskınında da "polise gelen ihbara göre, haklarında gıyabi tutuklama kararı olan iki kişiyi yakalama" kararlılığı yani görevi tam yapma isteği değil, gözdağı verme kararlılığı akıyor. Yoksa polis arama yetkisi bulunmadan bir kapıyı nasıl çalabilir?

Kabul edelim ki polisimiz böyledir. Serkeşliğiyle nam yapmış mafya bozuntularına özel muamele yapar. Kelepçe bile takmaz, koluna girip götürür. Ama eline bir aydın, bir politikacı, bir yazar, bir zengin, bir şair, bir bilim adamı düşmeyegörsün, derhal kelepçeyi vurur ve o hızla basının önüne çıkarır. Yoksa bir Dinç Bilgin'in, bir Cavit Çağlar'ın bir Nail Keçili'nin -polis yolları açsa bile- kaçmayacağını polis bilmez mi?

Anımsarsanız, "milletvekilliği" o sırada tartışma konusu olan Merve Kavakçı'nın evine bir gece baskın yapan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarından Nuh Mete Yüksel de aynı zihniyeti temsil ediyordu.

Bu sütunu izleyenler "ayrılıkçı" faaliyetleri yüzünden dokunulmazlıkları kaldırılıp sonunda mahkûm edilen Kürt kökenli milletvekillerini, Meclis'ten ayrılacakları sırada itip kakan polislere gösterdiğimiz infiali sanırız anımsarlar.

Yıllardır merak ederiz... Bu polisleri yetiştiren okullardaki hocalar mı bilmiyor insana "insanca davranma"nın anlamını, yoksa amirleri mi?
(HÜRRİYET)


Rauf Tamer

Birikmiş notlar

(...)

Bugün, bir diğer konuğumuz da YENİ ŞAFAK... Yeni Şafak'a yapılan, bence Baskın değil, Baskı'dır... Çünkü Yeni Şafak için ortada Baskın'ı gerektirecek hiçbir şey yok ama Baskı'yı gerektirecek çok şey var.

Şiddetle ve nefretle kınadıktan sonra, bir de şunu söyleyeyim:

Polis, tecrübelidir... Yani, böyle acemilik yapmaz. Yere sağlam basar... Belli ki emir almış.

Nerden almış?

Vallahi en yukarılara kadar gitmeye gerek yok... Çünkü bu acayip sistem içinde, öyle azad kabul etmez köle'ler vardır ki, 'en yukarılara şirin gözükmek için' böyle bir emri, kendiliklerinden ve 'seve seve' verirler.

Nitekim, bize komik gibi gelen o tutanak'ta, polis 'isimsiz bir erkek tarafından yapılmış telefon ihbarı'nı bence özellikle vurgulamıştır.

Ne demek bu?

Ortada bir tertip olduğu, başka nasıl ima edilir? Her isimsiz ihbarda (emir olmadıktan sonra) bir gazeteye nasıl baskın yapılır? Bir deneyin bakalım, yaptırabiliyor musunuz?

Polis, o tutanağı bilinçli yazdı.

Hatta bence pas verdi.

Hatta bence öyle bir ihbar bile yoktu.

Yeni Şafak, işte o tutanağa dayanarak 'emir veren zat'a mutlaka ulaşacak ve onu kıskıvrak yakalayacaktır... Zaten uzakta değil, burnumuzun dibindedir.

Arkadaşlarımıza geçmiş olsun demek bile ayıp geliyor bana...

Tersine, kutlamak gerekiyor.

Çünkü Yeni Şafak, giderek artan etkinliğini, ona diş bileyenlere bile söke söke kabul ettiriyor...
(STAR)


İSMET BERKAN

Polis Devleti

Türkiye'de hiçbir yerin olmadığı gibi gazete idarehanelerinin de özel bir dokunulmazlığı yok.

Suç ve suçlunun takibi söz konusu olunca, polis, yasalardan aldığı yetkisine dayanarak ve hukuk içinde kalarak her yerde arama yapabilir.

Bu söylediğim genel bir doğru.

Hafta sonunda İstanbul polisi, Yeni Şafak gazetesinde arama yapmak istedi. Ellerinde bir arama emri yoktu. Ellerinde bu aramayı Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu gereğince makul gösterecek bir delil de yoktu. Ama onlar binayı bastılar, yasadışı olduğu biline biline içeri girdiler.

Amaçları neydi? Her şey bu kadar hukuk dışı olunca, polisin Yeni Şafak gazetesini yıldırmak istediği sonucunu kolayca çıkarabiliyor insan. Bu ise kabul edilemez bir şey.

'Örümcek ağı' soruşturmasının İstanbul polisinin asabını bozduğu, onların da bu konuda yayın yapan gazeteleri yıldırmak istedikleri öne sürülüyor. Umarım doğru değildir. Eğer doğruysa, zaten şikâyet ettiğimiz polis devleti uygulamalarının artık iyice pervasızlaştığı sonucuna varırız.

Herhalde kimse polis devleti istemiyor.

(RADİKAL)


Şükrü Kamber

"Örümcek baskını"

Örümcek Adam pek çoklarımız için çocukluğumuzun iyi adamıydı..

Çizgiroman kitaplarının altın çağını yaşadığı 70'lerdeki en önemli iyi adamlardan biriydi, elindeki ağları ile binaların tepelerinde dolaşabilen, örümcekvari özellikleri nedeniyle duvarlarda gezinebilen ve bu artıların kendisine kazandırdıkları ile kötü adamlara dersini veren sevimli bir kahramandı...

Şimdi Türkiye'de de bir örümcek adam var...

Onun da ağları var, elleri kolları uzun, çok özel yeteneklere hakim...

Ama o kötü adamlar ile savaşmıyor, bizzat kendisi kötü adam...

Elindeki ekstra güçlerini kendi şahsi çıkarları için kullanıyor...

Ağı bürokrasi, siyaset, işadamları arasında yayılan kirli bir virüs gibi...

Takılana çok tatlı ve kolay para kazandırıyor...

Bu haliyle de çok da çekici, bala bulandırmış beze üşüşen sivrisinekler gibi sistemin tüm haşeratını ağına çekebiliyor...

Ve ortaya muazzam bir güç ve suç şebekesi çıkıyor...

İşte bu şebeke son olarak polisi de kullanarak Yeni Şafak gazetesine gayri kanuni bir baskın düzenledi...

Cuma günü gazetenin manşeti "Örümcek Adam" idi...

Yani şu bizim kötü adam...

Hayali faturalar iule vergi iadesi alan ve trilyonlarca liralık parayı milletin cebinden kendi cebine aktaran o karanlık şebekenin başı...

Yeni Şafak gazetesi geçen hafta günlerce "Örümcek Operasyonu" ile ilgili yayınlar yapacağını duyurdu...

Ancak son anda gelen bir mahkeme kararı, yargılama süreicinde olan bir soruşturma için tutanaklara dayanılarak yayın yapılamayacağına hükmetti ve dizi yayından kaldırıldı...

Oysa biz bu ülkede DGM tutanaklarının gazete yazı işlerinde peynir altı yapıldığını, elden ele dolaştığını biliyoruz ama neyse...

Onun için kadrolu eleman olmak gerekliliği de malum...

Geçelim...

Sonrasında gazete elindeki belgelere dayanarak konuyu manşetine taşıdı...

Ve sonuç, ancak doğu bloku ülkelerinde görülebilecek bir baskı yöntemi...

Başka konular yüzünden aranan gazetenin sahibinin iki kardeşini bulmak amacıyla polis gazete merkezine gönderildi...

Arama izni olmadan muhalif yapan bir gazeteye baskın düzenlendi...

Gazete yönetimi ve tanınmış yazarları bu baskın sırasında neredeyse suçlu muamelesi gördüler...

Türkiye'de soruşturma gfeleneğinde olduğu gibi önce suçluyu bul, sonra suçu delillendir mantığı ile önce baskın düzenlendi, sonra izin alındı...

Oysa herkesin bildiği gerçekleri yazan bir gazeteye ancak teşekkür edilmeliydi...

Yolsuzluk ekonomisinin en önemli tehdit haline geldiği, ülkenin bu örümcekler tarafından soyulup soğana çevrildiği, tüm toplumun büyük bir ıstırapla ekonomik kriz yaşadığı bir ortamda sebepleri ve suçluları teşhir etme yönündeki bir gazete yayıncılığının devlet tarafından desteklenmesi gerekirdi...

Ancak devletin çok önemli kurumlarını eline geçirmiş olan Örümcek Adam'ın gücünü görüyorsunuz işte...

Suçluların güçlü, taşların bağlı, köpeklerin serbest gezdiği bir ülkedeyiz...

Ülkeyi bunlar bu hale getirdi, hâlâ bunlar yönetiyor ve benim zavallı halkım da hâlâ bu ülkenin bunların elinde düzeleceğine inanıyor...

Vah ki vah!.. (MİLLİ GAZETE)


Hadi Uluengin

Şamfıstığı demokrasisi

(...)

Niçin, Molla Ömer Afganistan'ından Kral Suud Arabistan'ına 'dinci' geçinenlerinde teokratik totalitarizm; Saddam Irak'ından Bin Ali Tunus'una da, 'laik' geçinenlerinde sekülarist totalitarizm hüküm sürüyor?

Her iki durumda da hangi gerekçe evrensel demokrasiyi hadım ediyor?

Tamam, zemzem suyuyla en yıkanmışı biz olduğumuz için belki halimize şükredelim ama, elinizi vicdanınıza koyun, sütten çıkmış ak kaşık mıyız?

Doğru, tabii ki askeri darbeler kötüdür ve otoritarizmi kurumlaştırır da, Menderes iktidarı döneminde radyonun hiç durmadan tekrarladığı 'Vatan Cephesi' listeleri öz itibariyle Tunus'taki Bin Ali 'destekçileri'nden farklı mıydı?

Üstelik, kırk küsur yıl sonra ve daha dün zaptiyenin 'Yeni Şafak' gazetesini basıp orada karargah kurması, aslında Tunus'un 'La Presse'sesi gibi 'sahibinin sesi' bir borozan medya empoze etmek arzusundan kaynaklanmıyor mu?

Evet evet, şu kesin, kendilerine ister 'dindar', ister 'laik' sıfatını yakıştırsınlar, İslam toplumlarının genel olarak moderniteyle; özel olarak da demokrasiyla çok ciddi, çok vahim ve çok travmatik bir sorunu var!

Var ve bunu aşmak için bütün bir din uygarlığı olarak düşünmek zorundayız.

Yoksa, hep 'El Gettar Şamfıstığı Şenliği Komitesi' desteğiyle avunacağız!

(HÜRRİYET)


Gazeteyi basın

Gereğinden fazla kalın bir erkek sesi; telefonun öbür ucundan avazının çıktığı kadar bağırıyordu ilgili bakana ve:

- " Kardeşim...

Şu gazeteyi basın ve Örümcek Ağı operasyonu ile ilgili ne kadar bilgi, belge; bilhassa savcılık hazırlık soruşturması sırasında alınmış ifade tutanaklarını alın" diyordu" İlgili bakan: - " Efendim.. Bunu yapabilmek için savcılık izni lazım" diye tepki koyunca:

- " Kardeşim ne savcılığı ne izni?.. Gönderin polisleri toplayın evrakları" diye daha sert bir şekilde ilgili bakanı azarlıyordu...

İlgili bakan; o sırada yanında bulunan bir milletvekili arkadaşı ile göz göze geldi...

Arkadaşı da, telefon ahizesinden canhıraş yükselen bu sesin verdiği talimatları duymuştu...

Ya, patronundan aldığı emri yerine getirip hukuksuzluk yapacaktı ya da aldığı emri yerine getirmeyerek patronunu karşısına alacaktı...

Emri yerine getirmek; getirmemekten daha karlıydı kendisi için çünkü işi kılıfına uyduracaktı...

Yanındaki arkadaşı ile aynı anda senaryoyu kurdular..

Ne var ki; ilgili bakanın yanındaki milletvekili senaryonun oyuncusu olmayı kabul etmedi...

Ve ilgili bakanın cep telefonundan İstanbul Emniyet Müdürlüğünü aramak görevi; ilgili bakanın korumasına kaldı...

Koruma telefonda aynen şöyle söylüyordu:

- " Şu ve şu isimli şahıslar şu anda malum Gazete binasında bulunuyorlar"

Artık; Malum gazete, savcılıktan izin almadan basılabilirdi...

Ve basıldı...
www.dyp.org.tr


Serdar Arseven

Yeni Şafak'a baskın

Bu iğrenç kavgayı izlemekle yetinenlerin Yeni Şafak'ı 'pisi pisine' basmış olmalarında şaşılacak bir durum yok.. Kabile modeliyle yönetilen bir ülkede yaşadığımız bu vesileyle bir kez daha ortaya çıktı..

Şu hale bakın siz.. Ceplerinde, Başbakanlık tarafından verilmiş, sürekli ve sarı basın kartlarını taşıyan çok sayıda 'profesyonel gazeteci'nin faaliyet gösterdiği bir merkeze baskın yapılıyor... Neymiş?... 'Telefon ihbarı gelmiş'miş! Gerekçeye bak sen!

Şimdi vatandaşın biri, telefona sarılıp, ne bileyim, İkitellideki Hürriyet Binasına suçluların sığındığını bildirse baskın mı düzenlenecek?

Ancak... Son baskın da gösteriyor ki Yeni Şafak ta 'çizmeyi' hayli aşmış durumda.. Örümcek Dizisi bardağı taşıran son damlaymış meğer... Özellikle Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu'nun, 'arama izninin baskından sonra alındığı' yönündeki beyanlarına dikkat etmek gerekiyor... Beyana göre polis, 'dandik'liği aramalardan sonra ortaya çıkan bir ihbarı bahane ederek baskın düzenlemiş.. Gazete yöneticileri, 'arama izninde' ısrar edince baskına kılıf bulunmaya çalışılmış... Önce baskın, sonra izin!... (ANADOLUDA VAKİT)



9 Ocak 2002
Çarşamba
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED