T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'İnsanlık diye' bir değer

"İnsanlık adına" ya da "insanlık namına"... İlk anda çok aşina gelse de, aslında uzun zamandır içi boşaltılmış sözler bunlar.

Fakat ne kadar içi boşaltılırsa boşaltılsın, insan neslinin yaşamı sürdüğü sürece, tanımlayıcı ya da sürükleyici olmaya devam edecek...

Büyük düşünürlerin armağanı olan binlerce düşünceyi ya da kavramı ele alın, içinden "insanlık" vurgusunu çıkarırsanız, geriye bir şey kalmaz.

Söylenen sözlerin söylenmesinin de, o sözler uğruna büyük yolculuklara çıkılmasının da tek sebebi, "insanlık" denen şeyi yüceltmek, "insanlık" vurgusuna yakışmayanları insan yaşamından çekip almaktır.

İnsanların mensup olduğu dinin ya da ideolojinin önemi yok bu noktada.

İnsanın varoluşunun derinliklerinden gelen bir güç, "insanlık adına" fedakarlıklarda bulunmasını emrediyor.

Sistemler, ideolojiler ve siyaset biçimleri, "insanlığı" daha vurgulu ve korunaklı hale getirmek için yola çıkarlar, ama zaman içinde bunun örtüsü olmaya dönüşebilirler, dönüşüyorlar.

Bundan kaçınmak için, bunun karşısında ideolojilerden veya siyaset tartışmalarından boşanmış bir insan yaşamı kurgulamak, güç ilişkilerini "insanlık değerleri" aleyhine azamileştirmenin yolunda çakılmaktan başka bir şey değildir.

Oysa "insanlık değerleri"ni korumak adına düşünceye ve siyasete yeniden ve her seferinde daha da yoğunlaşarak yönelmek yüceltti bugüne kadar insanlığı.

İnsanlık değerlerinin üzerine örtü örtmeye çalışan ideolojik sabitliklerden de, siyasi statükolardan da, "insan"ı kurtaracak olan; düşünceye daha çok önem vermek, siyaseti yeni bakışlarla donatmaktır.

Son zamanlarda "yoksulluk" üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında, yoksulluğu, "piyasa"nın gerekleri doğrultusunda bir "hastalık" gibi göstermeye çalışan yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz.

Yoksullar, sınıf-altı guplar veya risk grupları adı altında, insanoğlunun bir kısmı, insanlık ailesinden dışlanmaya çalışılıyor.

Böylece "insanlık değeri" denen şey, insani varoluş zemininden, "piyasa" zeminine kaydırılıyor.

Elde edilmeye çalışılan, insan neslini kremasını oluşturmak adına, bir kısım insanlara krema yaşamlar sunmak adına, geri kalanları veya tüketim zeminlerinde işlevsel olmayanları, "posa" konumuna itmemek.

Biyolojik olarak insan olanlarla, insan tanımına layık olanlar arasında yeni sağın duvarları dikilmeye çalışılıyor.

Bu durum, binlerce yıldır bilinen bir şeyin yeni bir türevi aslında.

Çeşitli şekillerde görünen bir şey, bu sefer farklı bir kılıkta görünüyor o kadar.

İşte bu an, "insanlık adına" bir sözü ve "insanlık namına" bir pratiği yükseltmenin zamanıdır.

Düşünceyi ve siyaseti yeniden asli konumuna döndürmek için tam fırsattır.

"İnsanlık değeri"nin zihinlere geri dönmesi, insan neslinin hayatla yeniden tanışmasıdır.

Hayatla tanışık kalmak üzere çıkılmış yolda uğranılan bir "suikast" karşısında, yeniden soluk alıp vermeye başlamanın bundan başka yolu yoktur.

İçinden "insanlık" vurgusu alındığı zaman hiçbir işe yaramayacak düşünceler üretmek ve siyasete bu gözle bakmaya başlamak zamanıdır.


9 Ocak 2002
Çarşamba
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED