T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siz bu medyaya şerefli mi diyorsunuz?

Şimdi de hükümeti yıkmaya uğraşıyorlar. İşin ucu kendilerine de dokundu çünkü. İstedikleri gibi ihale alamıyorlar artık. "Teşvik" ayaklarına serilmiyor.

Kimi Bülent-Hüsamettin kapışmasından, kimi Derviş-Cem "örtük" rekabetinden çıkacak sonucu kolluyor.

Fütursuzca bir Rahşan Ecevit'e vuruyorlar, dönüp bir Hüsamettin Özkan'a... Tuturamayınca daha düne kadar önünde el pençe divan durdukları Mesut Yılmaz'a yükleniyorlar.

Bazıları Cumhurbaşkanı'nı göreve çağırıyor, bazıları da askerlerin "bir an önce işe el atması" telkininde bulunuyor.

Bunlar, medyanın "şerefli" kesimi.

Hani Kürşat Bumin, Medine Bircan cinayetini yok sayarak "genelge fetişistleri"nin savunmalarına yer veren gazeteler için "Ben bu medyaya şerefli diyemem" demişti ya...

Onlar işte!

Ben lafımı sakınmıyorum:

Şerefsiz diyorum.

Bir basın düşünün ki, Mehmet Altan'ın altını çizdiği gibi, "orkestra şefliğini derin devlet yapıyor" ve tamamen güç odaklarına endekslenmiş durumda; ne mesleğin evrensel standartlarına uyuyor, ne de "halkın haber alma özgürlüğü"ne saygı gösteriyor.

Kalemini icara vermiş küçük çıkarların küçük insanları..

Çoğu hazım sıkıntısı yaşıyor.

Realiteyle yüzleşmekten, vicdanlarıyla başbaşa kalmaktan korkan birtakım ruhsuz adamlar.

Aynı zamanda bankacı, aynı zamanda "işveren derneği" üyesi, aynı zamanda trafik müşaviri, aynı zamanda müzik yapımcısı, aynı zamanda holding ortağı, aynı zamanda murahhas aza, aynı zamanda canlı hayvan kaçakçısı, aynı zamanda gazeteci.

Aynı zamanda "insan" mı?

Tartışılır...

Başbakana ana-avrat dümdüz giden de onlar, yasaları paspas eden de, devlet katlarında ihale kovalayan da, kolpayla iş çeviren de, oligarşinin tetikçiliğini yapan da, tehdit ve şantajla prim toplayan da, meslektaşlarını suç örgütlerine hedef gösteren de...

Aralarında "gizli servis" müntesipleri de var...

Kimi borsada manipülasyon yapmaktan sabık...

Kimi ihaleye fesat karıştırmaktan...

Kimi "yalan haber" yazmaktan...

Kimi de porno yayın yapmaktan...

Ne diyordu, mesleğinin zirvesindeyken "banka soymak" suçundan cezaevine girmekten kıl payı kurtulan "şişman" ama "mutlu" genel yayın yönetmeni?

"Ne gazeteciliği kardeşim, biz burada dükkan açtık, para kazanıyoruz..."

Elbette medya, istediği her haltı karıştıran, dilediği gibi hükümet devirip hükümet kurduran, cıgara paketinin arkasına "takım yapar" gibi "Bakanlar Kurulu" listesi yapıp veren üç beş hergeleden ibaret değil.

Ama, kaptan köşkünde oturdukları için "etkin" olan da maalesef onlar.

Artık haber yok, manipülasyon var.

Gazeteci yok, tetikçi var.

Yönetici yok, hokkabaz var.

Patron yok, üçkağıtçı var.

İhale alırsa Başbakan'ın bilmem neresini öpecek, borçları ertelenmezse hükümeti devirmeye kalkacak.

Siz bu medyaya "şerefli" mi diyorsunuz?


8 Temmuz 2002
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED