T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gözlerini kan bürümüş

Ariel Sharon'un zamanlama ustası olduğuna kuşku yok. Seçim kampanyasını, aylar öncesinden, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Musevilere kapalı bölgeyi basarak başlatmıştı; unutulmuş politikacıyı başbakanlığa o olay taşıdı. Gazze'de, tam 1 tonluk bombanın patlamasıyla yerle bir edilen apartmanda hayatını kaybeden 15 kişiyle birlikte yeniden filiz vermeye başlamış 'barış umudu' da yok oldu. Sharon gerçekten bir 'zamanlama ustası'...

Bombanın patlamasından yalnızca bir gün önce, İsrail dışişleri bakanı Shimon Peres, Filistinli liderlerle görüştükten sonra, bir anlaşmaya varıldığını, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki Beytlahim ve el-Halil kentlerinden çekileceğini açıklamıştı. Devralacakları kentlerde Filistinliler güvenliği sağlayabilirlerse, İsrail ordusu işgal altında tuttuğu diğer kentlerden de çekilecekti. Önemli nokta şu: İsrail'e yönelik intihar saldırılarından sorumlu tutulan Hamas örgütünün lideri Şeyh Ahmed Yasin, aynı gün, Batı Şeria'dan İsrail'in çekilmesiyle birlikte intihar saldırılarının da biteceğini açıkladı.

İsrail'in dünyayı birbirine kattığı Filistinli eylemlerini sona erdirecek gelişmeler bunlar... Sonrasını biliyoruz: İçinde Hamas liderlerinden Salah Şehade'nin yaşadığı gerekçesiyle bombaladığı aparmanla birlikte bütün umutlar da berhava oldu. Bombalanan apartman sıradan insanların yaşadığı bir muhitteydi ve askeri bir hedef değildi. 2 aylıkla 11 yaş arasındaki dokuz çocuğun patlamada hayatını kaybetmesi de bunu gösteriyor. Bir gün önce "Saldırılar durur" diyen Filistinliler, hatta en ılımlıları bile, 15 taze cesedin uyandırdığı hassasiyet ortamında, "İntikam" sözcüğünü kullanır oldular.

İsrail ordusunun eylemine bakarak söylenebilecek olan şudur: Ariel Sharon ve takımı bölgede 'barış' istemiyor; barış umudunun belirdiği durumlarda çatışmacı bir ortam doğurmak için elinden geleni ardına koymuyor. Sorunu, Filistinlilerin 'intihar saldırıları'na indirgemenin yanlışlığı bir kez daha anlaşıldı; sorun, İsrail'de iplerin Sharon zihniyetinin elinde oluşundan kaynaklanıyor. Nitekim, bombalamadan sonra Sharon'un eylemi savunması, partililerin eyleme sahip çıkması, sorunun kaynağını görmeyen gözlere de sokmuş oldu.

Sharon hükümetinde savunma bakan yardımcılığı koltuğunda oturan Dalia Rabin-Pelessof, Gazze'de 15 canı alan bombanın patladığı gün, protestosunu göstererek, görevinden istifa etti. 'Barış' arayışı yüzünden hayatını bir İsrailli fanatik elinde kaybeden başbakan Yitzak Rabin'in kızı olan Bn. Rabin-Pelessof'un tepkisi önemli. Dışişleri bakanı Peres, benzer bir tepki koyacak yerde, bebelerin hayatına kast eden bombanın İsrail'in uluslararası ilişkileri üzerindeki tahribatını sınırlamak için, kanal kanal dolaşmayı ve içi boş sözlerle dünya kamuoyunu yatıştırmayı tercih etti.

Oysa, şu sıralar, bölgeyi cehenneme çevirmek istemeyen herkesin, gerçek suçlunun teşhisini perdeleyecek çabalardan geri durması gerekiyor.

Amacın ne olduğunu aylardan beri biliyoruz: Sharon yönetimi, Filistin'de, kendisine bağlılık duyguları taşıyacak bir yönetim istiyor. Bütün çaba, dökülen kanlar, bunu sağlamaya yönelik. İsrail'den gelen "Reform" baskılarının ardında da, "Arafatsız bir Filistin" arayışı var. Yaser Arafat isminin taşıdığı tarihî ağırlık devre dışı bırakıldığında, istediği türden bir 'barış' (barış olmayan bir barış) için düğmeye basacak Sharon... İntihar saldırıları, terör eylemleri yakınmalarıyla, bu niyetini gizlemeye çalışıyor.

Onurlu bir barışın onuru kırılmamış insanlarla yapılabileceğini unutuyor Sharon; terörün terörle sona erdirilemeyeceğini unuttuğu gibi... En büyük destekçisi ABD bile Gazze'de sivil insanların canını alan eylemi kınadı. En sert kınamalar, Avrupa Birliği ve Avrupa ülkelerinden geldi. Dünya, Sharon-gillerin rahat sonuç alabildiği bir dünya olma utancını yaşamak istemiyor; bebe canı alan kanlı ellere tepki veriyor.

15 can alan bombanın patladığı gün (22 Temmuz), bu sütunda, "Global vicdan sızlamalı" başlıklı bir yazı okudunuz. Konumuz, İsrail'in sonu nereye varacağı bilinmeyen şiddet politikalarıydı. Bebelerin canını alan eylem o politikaların devamıdır. Haddi aşan İsrail, nasırlaşmış olanlar dışında, nihayet 'global vicdanı' harekete geçirdi. Peres gibiler, yapılanı perdelemeye çalışmak yerine, kanlı elleri tutmaktan vazgeçmelidir.

Türkiye susmaya devam mı edecek?


25 Temmuz 2002
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED