AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

H A Y A T
Siyah ve beyazın
ölüm kalım savaşı

Bir oyun ki 4 bin yıldır sürüyor... Öğrenmesi 5 dakika ancak geliştirmek bir ömür istiyor. Japonya'dan dünyaya yayılan ve 180'i beyaz, 181'i siyah taşla oynanan 'Go' sabır istiyor.

  • SEVDA ALKAN
    Japonya'da 4 bin yıl önce oynanan "Go" adlı taş oyunu Türkiye'de de yaygınlaşıyor. Japonya'nın İstanbul Başkonsolosluğu ve Türkiye Go Derneği'nin organizasyonu ile İstanbul'a gelen iki Japon Go ustası Cihangir Kahvedan'da öğrencilere oyunun inceliklerini anlattı. Oyunda 6. seviyede olan 71 yaşındaki Japon usta Nakayama, 1953 yılında bu oyunu oynamaya başladığını söyledi. Ustanın "Go Dünyası" adlı bir de oyun el kitabı var. İkinci usta ise 4. seviyede olan 1977 doğumlu Katsura. Japon ustalar, bu oyunu oynayanların cesaret, dikkat ve kendini kontrol etme gibi birçok yeteneğinin geliştiğini söylediler. Uzakdoğu felsefesinden yoğun izler taşıyan oyun, 19 yatay ve 19 dikey çizginin kesişim noktalarına oyuncuların ardışık olarak taş yerleştirmesiyle oynanıyor. Go tahtası, 180'i beyaz, 181'i siyah olmak üzere 361 taştan oluşuyor. Go'da oyun bilgisine göre birden dokuza kadar seyive bulunuyor. İki kişi tarafından oynanan oyunun Türkiye'deki ilk somut adımını ise 1987 yılında emekli Orgenaral Tuncer Kılınç'ın merhum oğlu Alpar Kılınç gerçekleştirmiş. Halen "Türkiye Go Oyuncuları Derneği" başta olmak üzere ODTÜ Alpar Kılınç Go Topluluğu gibi birçok üniversite toplulukları Ankara ve İstanbul'da bu oyunun yaygınlaşması için çaba gösteriyor. Bu sene SARS hastalığı nedeniyle ilk kez Japonya yerine Kore'de yapılan yarışmaya ülkemizden 32 yaşındaki Kerem Karaerkek gönderildi.

    OYUNU ÖĞRENMEK BİR ÖMÜR SÜRÜYOR

    İşletme mezunu Emre Bektöre, yaklaşık bir yıldır bu oyunu oynuyor. "Pi" adlı bir sinema filminden gördüğü oyuna karşı duyduğu merak oyunla tanışmasına vesile olmuş. "Oyunun kurallarını öğrenmek çok basit" diyen Bektöre, "Beş dakika içinde oyunun kurallarını öğrenebiliyorsunuz. Ama oyunu anlamak ve geliştirmek bir ömür sürüyor" diyor. Oyunda sabrın ve konsantrasyonun çok önemli olduğunun altını çizen Berktöre, bir yıldır oynadığı oyunun kendisi için artılarını şu sözleriyle anlattı: "İstediğim bir noktaya konsantrasyonumu koruma gücüm arttı. Oyun, sorgulama gücünüzü geliştirip, hırsınızı dengelemenize yardımcı oluyor". Fotoğrafçılıkla uğraşan Faruk Kurtuluş ise iki yıl önce arkadaşları sayesinde "Go" oyunu ile tanıştığını belirterek, "Oyun sırasında bir ölüm-kalım savaşı veriliyor" dedi.

  •  
    'Yeşilçam'ı özlemiyorum'
    Adile Naşit, Münir Özkul, Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman gibi emektar oyuncuların bulunduğu kalabalık kadrolu komedi filmlerinde, o hep esas oğlana yüreği yanık, mahallenin evde kalmış, yaşı geçmiş saf kızını oynadı. "Çöpçüler Kralı", "Şabanoğlu Şaban", "Çiçek Abbas", "Uyanıklar Dünyası", "Gulyabani" gibi onlarca filmde emeği var. Oysa o "Yeşilçam'ı özlemedim" diyor: "Geçmiş geçmiştir. Eski bir star olarak yeni starlarla birlikte oynamaktan büyük bir haz duyuyorum". Şimdilerde "Sultan Makamı" adlı dizide "Dursun" karakterini canlandıran Gruda, tiyatronun kendisi için çok daha büyük bir anlamı olduğunu belirterek, "Diziler birer bonus" diyor. Yeşilçam döneminde canlandırdığı evde kalmış saf kız karekteriyle ilgili değerlendirmesini öğrenmek istediğimiz Gruda, 'evde kalmış kız' karakterinin üzerine yapışmasından da yakınıyor ve "Bir oyuncunun bin tane yüzü vardır" diye konuşuyor. "Diziler benim için bir bonustur" diyen Gruda, tiyatroyu, oyunculuğun gerçekten sergilenebileceği mekan olarak görüyor: "Tiyatroda anında tepkileri alır birebir diyalog kurarsınız. Tiyatroda hep arka sıraya oynar ve oyunculuğunuzun dozajını belirlersiniz".
  • SEVDA ALKAN

  • 2 Ekim 2003
    Perşembe
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED