AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Demirel ABD'de, Gürüz nerede?

Bazen öyle olur, üzerinde durmasam da pekâlâ olabilecek bir düşünceye kendimi kaptırır giderim. Hayır, YSK'daki vak'a değildi üzerinde düşündüğüm... Karum İş Merkezi'nin tam karşısında zihnime üşüşen soru şuydu: "Süleyman Demirel ABD'ye gidiyor, acaba Kemal Gürüz de yanında mı?"

Eski cumhurbaşkanıyla yakında 'eski' hale gelecek YÖK başkanı arasında varolan samimiyet bazılarına şaşırtıcı geliyor, biliyorum. Oysa, Kemal Gürüz, babasının kendisine gösterdiğinden daha fazla ihtimamı Süleyman Demirel'den gördü. "Bizim Hakkı Hoca'nın oğlu" dediği Kemal Gürüz'e bir 'dost vediası' gibi yaklaştı Süleyman Bey... Tam iki kez, yakınlarından "Ne olur, onu atama" diye yalvaranlar çıktığı halde, kendisinin görüntüsünü sakatlama pahasına, Kemal Gürüz'ü YÖK başkanlığına atadı.

İlk uyaran YÖK'ün İhsan Doğramacı'dan sonraki başkanı Prof. Mehmet Sağlam olmuştu. Demirel'in eski partisi DYP'den siyasete atılmak üzere YÖK başkanlığını bırakan Prof. Sağlam, veda ziyareti için çıktığı Çankaya'da, "Senden sonrası için aklında bir isim var mı?" sorusuyla karşılaşınca şu kestirme cevabı verdiğini sonradan bana anlatmıştı: "Üniversitelerimizde bu görevi benim kadar yapacak çok sayıda değerli öğretim üyesi var, kimi seçseniz olur; bir kişi hariç: Kemal Gürüz..."

Mehmet Sağlam, "Acaba, Süleyman Bey'in aklına karpuz kabuğunu ben mi düşürdüm?" diye yıllar sonra bile hayıflanıp durdu. Hayıflanmasına gerek yok; Kemal Gürüz, Süleyman Demirel'in aklından hiç çıkmadı. İkinci kez süre uzatımı dönemi geldiğinde, Demirel, yine uzattı Gürüz'ün süresini... Hem de, kısa süre sonra '5+5' formulüyle cumhurbaşkanlığında bir beş yıl daha kalmak için kapısını çalacağı Refah Partililer, en nâzik ifadelerle, "Lütfen, bunu yapmayın" diye kendisini uyardıkları halde... Çankaya Köşkü'nde şimdi Demirel oturmuyorsa, bunu biraz da, onun Gürüz sevdasına borçluyuz...

Ben yaşta olanlar Kemal Bey'in babası Hakkı Gürüz'ü hatırlayacaklardır. FİFA kokartlı uluslararası futbol hakemiydi Hakkı Gürüz. Bugünün hakemleri sırım gibiler, futbolcudan farkları yok; Hakkı Gürüz ise neredeyse yusyuvarlak denecek kadar göbekli bir hakemdi. Ancak, o haliyle bile, en kritik maçlarda, hep pozisyonları kollayacak tarzda koşup dururdu. Sonraları, Tercüman gazetesinde futbol üzerine yazılar, maç değerlendirmeleri de yazdı Hakkı Gürüz. Bugünün Erman Hocası neyse, bizim gençliğimizin Hakkı Hocası da oydu...

Tercüman bağlantısı sizi şaşırtmasın: Kemal Gürüz 'sağcı' bir ailenin 'sağcı' bilinen ferdi. Üniversitede sağın 'en milliyetçi' kanadının önderi sayılan Prof. Tarık Somer'in kanatları altında serpildi. Uzun zamandır tanıyanlar açısından, Karadeniz Teknik Üniversitesi rektörü ve YÖK başkanı sıfatlarını taşıdığı dönemde yüklendiği 'imaj' çok şaşırtıcıdır.

Benzer bir durum Vural Savaş için de söz konusu. Kime söylesem inandıramıyorum: Haluk Yardımcı Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığı görevinden emekli olduğunda Refah Partisi hükümetteydi ve Şevket Kazan da adalet bakanlığı koltuğunda oturuyordu. Başbakan Necmettin Erbakan'la görüştükten sonra, "Efendim, bu adaylar arasından bizim tercihimiz Vural Savaş Bey" demek üzere Çankaya'ya çıktı Şevket Kazan... O dönemde Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) başkanvekili olan Sıraç Aslan da adaydı ve Refah Partili bazı isimler onu tavsiye ediyorlardı.

Hayır, Şevket Kazan ve Necmettin Erbakan'ı 'basiretsiz' olmakla suçluyor değilim. Bana da sorsalardı, o günkü bilgilerimden hareketle, büyük ihtimalle, ben de "En isabetlisi Vural Savaş" diyebilirdim. Vural Savaş, çok itibarlı bilinen HSYK üyesi iken, CHP'li bakan Seyfi Oktay'ın partizanlığını protesto ederek koltuğunu bırakmıştı. Çok sık ziyaret ettiği kişilerden biri Türkiye gazetesi başyazarı Dr. Yalçın Özer'di. Vural Savaş ile, çok sık uğradığı Türkiye gazetesi Ankara temsilciliğinde o sıralar rastlaşmış bile olabilirim...

Şimdilerde, "Atatürk'ün kemiklerini sızlatan parti: CHP" diye bir kitabı çıkan Vural Savaş'ın ne zamandan beri kendisini CHP'li hissetmeye başladığını her zaman merak etmişimdir. Kemal Gürüz'ün Tarık Somer çizgisinde 'milliyetçi' olmaktan Atatürkçülüğe ne zaman geçiş yaptığı da cevabını merak ettiğim sorulardandır. Ülkemizde bazı gelişmelerin hikmetinden gerçekten sual olunamıyor...

Süleyman Demirel nicedir ABD'ye gitmek istiyordu. Fazla uzağında olmayanlardan, "Bir gözünde sorun var, doktorlara göstermek istiyor" gerekçesini duyuyordum. Hatta, bir ara, iş dünyasının önemli bir liderine, "ABD'ye o kadar sefer düzenliyorsun, birinde Baba'yı da al götür" demeyi bile aklımdan geçirmiştim.

Öyle bir düzenlemeyle değil de dâvetle ve bazı üniversiteler ile yıllar önce kendisine burs veren Eisenhower Vakfı'nda konuşma yapmak üzere Demirel'in ABD'ye gideceğini duyduğumda, zihnime, hemen Kemal Gürüz üşüştü. "Acaba o da yanında mı?" sorusunun aklımdan geçmesini yadırgamayınız lütfen... Süleyman Bey'in uğrayıp konuşacağı üniversite ve kurumlarda, Kemal Bey'in YÖK başkanlığı sırasında kurduğu ilişkilerin izlerini buluyorsam, bunda garip bir yön var mı gerçekten?

Belki içinizden bir bilen çıkar: Süleyman Demirel ABD'de yalnız mı dolaşıyor, yoksa uğradığı yerlerde Kemal Gürüz mü kendisine refakat ediyor?


2 Ekim 2003
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED