|

"Camdan ev metaforu"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Ömer Lekesiz köşesine İsrail'i korkutan tabloyu taşıdı. İsmail Kılıçarslan, Hasan Öztürk, Hatice Karahan ve Ali Saydam da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:51 - 1/08/2017 Salı
Güncelleme: 09:02 - 1/08/2017 Salı
Yeni Şafak
İsmail Kılıçarslan, Ali Saydam, Hatice Karahan, Hasan Öztürk, Ömer Lekesiz.
İsmail Kılıçarslan, Ali Saydam, Hatice Karahan, Hasan Öztürk, Ömer Lekesiz.

Ömer Lekesiz, İsmail Kılıçarslan, Hasan Öztürk, Hatice Karahan ve Ali Saydam'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Yahudi sinsiliği...

İsrail’in, Beytü’l-makdis’te üç Filistinli’yi şehit etmesiyle başlayan gerilim, yine İsrail’in işgalci sıfatıyla bu mekanı ibadete kapatarak onu tırmandırmasıyla, yoğun tepkileri beraberinde getirdi.Kuşkusuz bu tepkilerin en etkilisi Türkiye’den, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geleniydi. Erdoğan ilk tepkisinde, Kudüs’teki sıkıntılı günlerin Osmanlı’nın elinden çıkmasıyla başladığını ve günümüzde adeta bir kabusa dönüştüğünü söylemiş ve bu kabusu üreten tek taraf olarak İsrail’in Beytü’l-makdis’i Müslümanlara yasaklayarak, gerilimi fiili işgale dönüştürmek istediğine dikkat çekmişti. İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahshon, bu tepkiye, Beytü’l-makdis’i Müslümanlara ve dolayısıyla ibadete kapatan tarafın kendileri olduğunu unutup, dini özgürlüklere ve azınlık haklarına saygılı oldukları yalanını tekrarlayarak, “Erdoğan’ın kendi ülkesinin sıkıntıları ve sorunlarıyla ilgilenmesi daha iyi olur. Osmanlı İmparatorluğu’nun günleri çoktan bitti. (...) Camdan evde yaşayan Erdoğan’ın başkalarının evine taş atmaması gerekir” şeklinde bir cevap vermişti.

Sürpriz barındırmayan bir yerli film

Vaktiyle çekildiğinde de çok kötü olan fakat nedense ‘beklendik başarılar’ yakalayan filmlerin aynı kötülükte çekilip tekrar vizyon şansı denediği, tuhaf, aptal bir aralıktayız bence şu aralar.Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Bu filmlerin bize önerdiği dolmaları yersek bize de yazıklar olsun.   Önce ülkemizden başlayalım. O iğrenç yerli filmin adı ‘Eyvah Şeriat Geliyor.’ Başrolde gerzek bir özel güvenlik ve ‘kıyafetime dokunma’ diye bağıracak bir kadın var. Gerzek güvenlik, kadına ‘seni bu kıyafetle parka alamam’ der, kadın da ortalığı ayağa kaldırır ve olaylar gelişir. Yanlış anlaşılmasın. Bu filmde özel güvenlik görevlisi de, mağdur kadın da gerçekten rol yapmıyor olabilirler. Zaten film bu sahneden hemen sonra başlar. Gazeteler önceki filmden iyi hatırladığımız haber dillerini devreye sokarlar; zaten bir süredir ‘kıyafetime karışma’ kampanyası yürüten bazı kişi ve kuruluşlar derhal olay yerinde eylem yaparlar. Aslında bir de aynı filmin yan hikayesi var. Orada da ailesi tarafından ‘bu adam uyuşturucu bağımlısı’ denilen biri elinde tahra ile Mustafa Kemal heykeline saldırıp ‘dinimizde putperestlik yoktur’ diye bağırır. Önceki filmden bu sahneyi de hatırlıyoruz.

YAŞ öncesi manzara

Herkes kendi meşrebince “15 Temmuz gecesi ne olup bittiğini” yazıp çiziyor. “O gece darbeden kimin haberi vardı? Kim kime haber verdi? Kimler uyudu, kimler darbeyi kimlerden öğrendi” gibi sorular uzayıp gidiyor. 15 Temmuz ile ilgili konuşan, yazan, yorum yapanların birçoğu da “kulaklarına üflenen”, eline tutuşturulan, bilgi kırıntılarıyla “mesele”yi aktarmaya çalışıyor!Buraya kadar sorun yok..! Ama o bilgi kırıntılarını kimlerin kulaklara üflediği ve kimlerin eline tutuşturduğuyla ilgili kuşku ve eleştirilerim var. Derin bir mevzu ama şimdilik dursun. Ben sadece şunu sorayım yetsin: “Darbeyi bastırmak an meselesi” dendikten sonra Külliye’nin önünde ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde kaç insanımız şehit düştü? 15 Temmuz’da birkaç darbe teşebbüsünün birden yaşandığına inananlardanım. Bu inancımı destekleyecek de epeyce malzeme var sanırım. Siz ne dersiniz?

Avrupa üçlüsünden oluşuyor

Almanya ile ilişkilerimiz son dönemde birtakım gerginlikler yaşarken, ülke federal seçimlerine adım adım yaklaşıyor. 24 Eylül’de verilecek oylara ilişkin son yoklamalara göre Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) Merkel’i (kardeş parti CSU ile birlikte) önde görünmekle birlikte, Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz’un sahip çıktığı Sosyal Demokrat SPD de yarışı canla başla sürdürüyor.Esasında ekonomik unsurların, pek çok ülkede seçim süreçlerinin göbeğinde yer aldığı bilinir. Almanya’nın müstakbel seçimleri için durum değerlendirildiğinde ise, CDU Alman ekonomisinin başarısını kendine mal ederek daha güçlü bir Alman ekonomisi ve refahı vaatlerini bolca veriyor. Bunun yanı sıra, kampanyada dijitalleşmeden faydalanmanın önemi vurgulanırken, yapılan aile ve çocuk vurgusu da bahse değer. Ailelerin sürdürülebilir olmasına ilişkin CDU vaatleri, yaşlanan Alman toplumunun istikbalini sağlama almayı hedefliyor.

Keşke İslam İşbirliği Teşkilatı...

"15 Temmuz’da çokuluslu saldırıya maruz kalan Türkiye dahil, Müslüman coğrafyada ağır sempati kaybına uğrayan İran dahil, her an savaşla ve parçalanma tehdidiyle karşı karşıya kalabilecek olan Suudi Arabistan dahil, son yıllarda ciddi bir istikrar ve ekonomik sıçrama yapan Pakistan dahil, coğrafyamızın hiçbir ülkesi güvende değil.İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı hedef alan İsrail saldırıları da, Mekke semalarından geçen balistik füzeler de bize, bu coğrafyanın insanlarına, yeryüzünün Müslümanlarına çok tehlikeli bir geleceğin mesajını veriyor. İslam’ın en kutsalları saldırıya maruz bırakılıyorsa, büyük oyun bu kutsallar üzerine kurulmuş demektir.” İbrahim Karagül’ün 
 böyle idi... ‘Büyük Oyun’un tuzaklarına maruz kalan Afganistan’dan Kuzey Afrika’ya doğru yayılan coğrafyamızdaki ülkelere şöyle bir baktığımızda, hepsinin, emperyal güçlerin istihbarat servislerinin oyun alanı haline gelmelerinin ötesinde, göze ilk çarpan ortak özelliklerinin hemen başında şu zaaflarının geldiğini görüyoruz:
#​Ömer Lekesiz
#İsmail Kılıçarslan
#Hasan Öztürk
#Hatice Karahan
#Ali Saydam
7 yıl önce