|

'CHP'nin ayağına pranga olacak'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Aydın Ünal köşesinde Kılıçdaroğlu'nun 'adalet' yürüyüşüne işaret etti. Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Serdar Tuncer ve Merve Şebnem Oruç da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:54 - 6/07/2017 четверг
Güncelleme: 09:03 - 6/07/2017 четверг
Yeni Şafak
Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, ​Aydın Ünal, Serdar Tuncer ve Merve Şebnem Oruç.
Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, ​Aydın Ünal, Serdar Tuncer ve Merve Şebnem Oruç.

Aydın Ünal, Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Serdar Tuncer ve Merve Şebnem Oruç'un yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Bir türlü yükselemiyor olması da

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü amacına çoktan ulaştı. Yani Kılıçdaroğlu, yürüyüşten murad ettiği maksadına çoktan erişti.Kılıçdaroğlu’nun meselesi, MİT TIR'ları operasyonunun bizzat içinde yer alan Enis Berberoğlu değil. Zaten Enis Berberoğlu meselesi olsaydı, dokunulmazlıkların kaldırılmasında CHP bu kadar iştahlı hareket etmezdi. Kılıçdaroğlu’nun meselesi adalet de değil. Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşle CHP’nin oylarını artırmak gibi bir maksadı da yok. Yürüyüş kitleselleşmeyecek, Gezi benzeri bir isyan hareketine, bir kalkışmaya da dönüşmeyecek. Peki Kılıçdaroğlu bu yürüyüşle ne yapmak istedi, ne yapmak istiyor?

İki yıl önce eşcinsele kötü bakış

"Lût’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz!” / “Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.” / Kavminin cevabı, “Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” demelerinden başka bir şey olmadı. / Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık. Karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. / Ve üzerlerine dehşetli bir yağmur (taş) yağdırdık. İşte gör günahkârların sonunun ne olduğunu!” (A’râf: 80-84). Lût aleyhisselâm, Hz. İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğludur. İslâmî kaynaklarda soy kütüğü Tarah oğlu Haran oğlu Lût şeklinde geçmektedir. İbrâhim ile birlikte Irak’tan ayrılmış; Tevrat’ta bildirildiğine göre Ölüdeniz kıyısındaki Sodom ve Gomore’de (Ammûre) peygamber olarak görevlendirilmiştir. Buralarda oturan halk, inkârcılık yanında, livâtayı da meşrû hale getirmişlerdi. Hz. Lût, erkeğin erkeğe yaklaşması (homoseksüellik) şeklindeki bu fuhuş çeşidini, daha önce hiçbir millette görülmemiş ölçüde yaygınlaştırmaları sebebiyle onları eleştirdi; kendisinin güvenilir bir peygamber olduğunu, Allah’tan korkup davetine icâbet etmeleri, hallerini düzeltmeleri gerektiğini söyledi (bk. Şuarâ 26/160-164) ve bu yaptıkları sebebiyle onları “müsrifler” şeklinde niteledi. “Mâkul ve meşrû ölçüleri aşan” anlamına gelen müsrif kelimesinin burada cinsel sapıklığı ifade ettiği anlaşılmaktadır.

Ülkemizin göçmen politikası nedir?

Fikri takip açısında bir hatırlatma yapayım: Geçen yıl yine bu ay, biz yine göç, göçmen ve Suriyeliler meselesini tartışıyorduk. Göçmen kuşları ben ekledim başlığa. İlgisini en sonda anlatacağım.Geçen sene Temmuz’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyelilere vatandaşlık verme konusunu gündeme getirmiş, ortalık yangın yerine dönmüştü. Memleket yine ikiye ayırılmıştı: Vatandaşlık verilsin mi, verilmesin mi? Tartışma büyümüş, ne tüm Suriyelilere vatandaşlık verilmiş, ne de sorun tam olarak çözülmüştü. Klasik halimiz yani (tartışma konusunda bilgi için 14.07.2016 tarihli yazım). TÜRKİYE’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI NEDİR? Bu sene Ankara Demetevler’deki olay sonrası tartışma yine alevlendi. Ben de Ankara’dayım. Konuyu sordum, soruşturdum. Güvenlik birimleri, sivil toplum temsilcileri, gazetecilerle konuştum. Geçen sene duyduklarımın hemen hemen aynısını duydum. Aslı-astarı olmayan bilgiler, provokasyon, tahrik, sosyal medyada nefret kampanyası, kurumsal sorunlar vs. Geçen sene de durum aynıydı…

Sonra Arap Baharı başladı

Medya, Irak işgalinin önemli cephelerinden biriydi. ABD, vatandaşlarını ve dünyayı Irak’ı özgürleştirdiğine inandırmak zorundaydı. Bu nedenle işgal destekçisi ünlüler sabahtan akşama Fox News gibi kanallarda sol alt köşede dalgalanan Amerikan bayrağı ve ‘Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’ başlığı altında yorum yapmakta, canlı savaş yayını kesintisiz sürmekteydi.George W. Bush’a göre sözlerinizi “tekrar ve tekrar ve de tekrar söylemeliydiniz ki kafalara iyice yerleşsin.” Tıpkı Irak’ta olmayan kitle imha silahlarının varlığına dünyayı inandırdıkları gibi, o günlerde savaşın gidişatıyla ilgili de yüzlerce yalan söylendi. Kuşkusuz ‘iliştirilmiş gazeteciliğin’ (embedded journalism) uygulama tarihi daha eski, ama en tartışmalı kullanımı Irak Savaşı’nda oldu. 800’e yakın gazeteci ve fotoğrafçı ABD ordusuna ‘iliştirilmiş’ olarak savaş bölgesinde götürüldü, zırhlı araçlar içinden gördüklerini, tam da Bush’un istediği gibi haberleştirdi. Böylece başta Amerikan kamuoyu olmak üzere kimse ABD’nin nasıl gitgide bataklığa saplandığını göremedi. Örneğin Kasım 2004’te Amerikan askerlerini takip eden medya, Felluce’nin ele geçirip ‘isyanın’ belinin kırılacağını iddia ediyordu; fotoğraflar, videolar, röportajlar gayet ikna ediciydi. Ama bu doğru değildi. ‘İsyancılar’, aynı günlerde Musul’u ele geçirmekteydi. Irak askeri Musul’dan kaçtı, 30 polis merkezi ele geçirildi ve 40 milyon dolar değerinde silah ele geçirildi. Musul’da olanlar ABD için büyük bir bozgundu ama ‘zafer’ ve ‘başarı’ haberi vermeleri için iliştirilmiş gazeteciler bunu haberleştirmediği için ABD’nin yaşadığı hezimet hiç yaşanmamış gibiydi.

'Nefes alacağız' demeye başlamıştık ki, Kılıçdaroğlu yürüdü

Yorulduk. Milletçe çok yorulduk. Beş yılı aşkın süredir, Gezi’sinden 17 Aralık’ına, üst üste gelen seçimlerden 15 Temmuz darbe teşebbüsüne, terörün alçak çehresiyle sıklıkla karşılaşmaktan ihanetin dipsiz alçaklığına ilk kez bu kadar kahpece muhatap oluşumuza kadar, yaşadığımız bu uzun süreç ve bütün bu anlamsızlıklar manzumesi ziyadesiyle yordu bizi. Sadece zihnimiz ve kalbimiz değil; hayalimiz, umudumuz, ufkumuz da yorgun...Biraz nefes almaya ihtiyacımız var, bir parça tebessüme, bir tutam umuda, teşehhüd miktarı sakinleşmeye, hiç olmazsa üç-beş ay daha normalleşmeye, durmaya ve durulmaya ihtiyacımız var. Ülkenin karışmasını arzu edenlerin 15 Temmuz başarısızlığıyla uğradıkları şaşkınlık Türkiye’ye içeride ve dışarıda bir parça moral ve zaman kazandırdı. FETÖ’sünden DAEŞ’ine, DHKP-C’sinden PKK’sına ve siyasi uzantısına kadar bütün kaos budalaları bir müddet afalladılar. Bunda siyasi iradenin net ve omurgalı duruşu, Sayın Süleyman Soylu’nun teşkilat mensuplarına itimat telkin eden itinalı üslup ve iradeli tavrı, başta Özel Harekat’ın yiğitleri olmak üzere asker ve polisimizin fedakar ve cesur duruşları, istihbaratın gayret ve çabalarının etkisi kuşkusuz çok ve ziyadesiyle takdire şâyandır, hepsine minnettarız.

#​Aydın Ünal
#Hayrettin Karaman
#Kemal Öztürk
#Serdar Tuncer
#Merve Şebnem Oruç
7 лет назад