|

'FETÖ siyasete değil devlete oynadı'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin tartışmalara ışık tuttu. Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu ve Taha Kılınç da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:56 - 5/04/2017 Çarşamba
Güncelleme: 09:15 - 5/04/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Taha Kılınç, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu, Mehmet Acet, Özlem Albayrak.
Taha Kılınç, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu, Mehmet Acet, Özlem Albayrak.

Mehmet Acet, Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu ve Taha Kılınç'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

'Aman bir FETÖ sızması olmasın'

Teyyo Pehlivan 1999 yılında vefat etmiş.Bugünlere yetişseydi, kesin, “Benim veliahtım olsa olsa Kemal Kılıçdaroğlu olur” diye bir demeç patlatırdı.Evvelsi gün gazete ve televizyonların yöneticileriyle buluşan CHP Genel Başkanı, iki mühim! açıklama yaptı.“15 Temmuz kontrollü bir darbe girişimi” dedi, “Bylock kullanıcısı 180 iktidar milletvekili var” diye ekledi.Biliyorsunuz, ilk cümlenin telif hakkı FETÖ'cülere ait.Şimdi, Kılıçdaroğlu'nun, darbe kalkışmasını yapanlarla aynı omuz hizasına gelmek için 9 ay 10 gün bile bekleyemediğini görüyoruz.Kaderimize rıza gösterelim.Özellikle seçim dönemlerinde 70 model kasaba politikacısına dönüşen bir ana muhalefet lideri var karşımızda.Doğrulardan yana sermayesi pek güçlü olmadığı için, çok güzel yalan söylüyor.


Nasıl ki İngiliz istihbaratı...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün “15 Temmuz kontrollü darbe girişimidir” dedi. Bunun sehven söylenmiş bir cümle olduğunu düşünmüyorum. Zira 15 Temmuz gecesinden itibaren, birileri tarafından darbenin püskürtülmesiyle ilgili soru işareti oluşturacak, geniş kesimlerde istifhamlara neden olacak söylemler ve mitler üretiliyor. Kılıçdaroğlu'nunki de bu dizgenin sadece son halkası.Bu kesim ilk olarak, darbe gecesi ATM önlerinde, market kuyruklarında görüldü. Paralarını çekip, evlerine erzak yığıp kendilerini sağlama alma peşindeydiler. Gün ağarıp her şey ortaya çıktığında, halkın darbeyi püskürttüğü anlaşıldığında, tanklar tarafından ikiye biçilmiş insanlar hakkında tek bir yorum yapmadılar, ama “köprüde askerlerin kafasını kesip denize atmışlar” şeklinde şayialar çıkardılar ya da çıkarılmış şayiaların peşine düştüler. Öyle ki, ciddi ciddi buna inanıp bana soran insanlarla karşılaştım.


Her şeye 'hayır' demek CHP'yi tüketti

Nasıl bir muhalefete sahibiz? İktidar alternatifi, gelecekte Türkiye'yi yönetmeye aday muhalefetten bahsediyoruz. Nasıl bir yönetim anlayışı, nasıl politikası, nasıl stratejileri var bizim için?CHP yöneticileri onlara yönelik çıkan eleştirilerde, genelde medya kurumuna ve yazara bakıyor. 'Öteki' mahalledense hiç dikkate almıyor ve kategorik olarak 'haksız eleştiri' kısmına koyuyor yazıyı. Eh, bizim mahallede de eleştiri yapmakla, hakaret etmeyi karıştıran birileri yok değil. Ancak muhalefetin kendilerine yöneltilen eleştirileri en azından 'acaba doğru olabilir mi?' diye bakması gerek. Bu iktidar partisi için de geçerli tabii.Bunu şunun için söylüyorum. Siyasette ana muhalefet demek, iktidarın yarısı demektir. Demokrasinin de en önemli geliştirici unsurdur. İktidarı daha çok demokrat, daha yaratıcı, daha güçlü olmaya zorlar. O sayede demokrasimiz gelişir, ülke daha çok kalkınır, hep birlikte kaliteli bir hayat süreriz.


Bu 'müphem' reklam bu kadar tepki alacak mıydı?

Bir konuyu sabah tartışıp akşam unutanlardan değilim. Dolayısıyla Ülker'in reklamına kamuoyunun vermiş olduğu tepkiyi sorular üzerinden analiz etmeye devam edeceğim. Zira bu reklam ve reklama verilen tepki psikolojik ve sosyolojik açıdan önemli.“Şiddetle” tepki göstermek ya da “hararetle” savunmak meseleyi anlamamızı değil, tam tersine anlaşılmaz kılınmasını sağlar.Ülker'in “müphem” reklamına kamuoyu niye bu kadar tepki gösterdi?15 Temmuz yaşanmamış olsaydı, bu “müphem” reklam bu kadar tepki alacak mıydı?Büyük ihtimal bir reklamın nasıl yapılmaması gerektiğine dair anlamsızlığın anlamı bağlamında konuşulur, sosyal medyada da bir kaç caps yapılır, konu orada kalırdı.Bu defa niye kalmadı?


En büyük eksiğimiz...

İslâm dünyası ve Müslümanlar olarak, artık şunu anlamış olmalıyız: Temel insan hakları, demokrasi ve özgürlükler konusunda Batı'nın ve uluslararası sistemin tutarlılık diye bir derdi yok. Dolayısıyla, yaşadığımız her problemde onlara ilkeleri hatırlatmaya, haklara saygı göstermelerini talep etmeye, başımız sıkışınca onlardan yardım istemeye de gerek yok.Bugünlerde arka arkaya yaşanan iki gelişme, bu gerçeği bir kez daha teyit etti. Önce ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'yi samimi bir şekilde ağırladı. Ardından Suriye'nin İdlib bölgesinde onlarca sivilin hedef olduğu bir kimyasal saldırı düzenlendi. Ortadoğu'nun iki büyük yabancı gücünden ABD, Mısır'daki darbeye sahip çıkarken; diğer süper güç Rusya da Suriye rejiminin cürümlerine kucak ve kanat açmayı sürdürdüğünü gösterdi.Birbirine düşman ve rakipmiş gibi görünen ABD ile Rusya'nın, sadece kendi menfaatleri doğrultusunda siyaset yürüttüklerini, İslâm dünyasına karşı tavır konusunda da gayet ortak hareket edebildiklerini gösteren gelişmelerdi bunlar aynı zamanda. Birkaç günlük siyasi kazanımlar ve iç siyaset kavgası uğruna zaman zaman “Trump'çı” ya da “Putin'ci” olanlarımızın ibret alması gereken manzaralardı ayrıca.

#​Mehmet Acet
#Özlem Albayrak
#Kemal Öztürk
#Fatma Barbarosoğlu
#Taha Kılınç
7 yıl önce