Bu kurumlardan, yani faiz oranını etkileyen kurumların başında da bankalar geliyor. Ülke ekonomisinde bankaların önemi de, vazgeçilmezliği de tartışılmaz. Sorun bankaların faiz konusunda, kurumsal önceliklerinden dolayı fedakârlıktan kaçınmaları.
Dolayısıyla, kamu bankalarının bu sorunun çözülmesinde sorumluluğu var. Kamu bankalarının bankacılık sektöründeki ağırlığını, yani bankacılık sektörünü domine ettiğini biliyoruz. Toplam bankacılık sektöründe kamu bankalarının oranı 3’te 1.
Böyle bir ortamda, faizlerin aşağı doğru bir seyir izlemesi için, kamu bankalarının adım atması, sorumluluk alması bekleniyor.
Bu politikayı uygulamak, kamu bankalarının zarar edeceği anlamına gelmiyor. En çok endişe edilen meselelerden birisi olan kamu bankalarının kârlarının özel bankaların elde ettikleri kârdan daha az olacağı ise, yüksek kârdan vazgeçmeme ısrarından kaynaklanıyor.
Sanayi üretim verilerinin ekonomik büyümeyi desteklediği, yani ekonomik büyüme trendinin yükselişte olduğu bu dönemde, üretimin önünde duran engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı bu açıdan da önemli.
Kredi Garanti Fonu kapsamında kullanılan krediler ve bankaların girdiği mevduat yarışı nedeniyle mevduat faizlerinde dolayısıyla da kredi faizlerinde bir artış meydana geldi. Şimdi, faizlerde aşağı yönlü bir hareketlenme görünse de hala tatmin edici bir düzey yakalanmadı.
Önümüzdeki çeyreklerde ekonomik büyümeye ihracatın katkısının artması ve üretim yapan üreticilerin dış pazarla rekabet edebilmesi de, ihracatçıların daha uygun koşullarda kredi kullandırılması ile birebir ilgilidir.
Faiz oranı, bu süreci olumlu ya da olumsuz yönlendirme gücüne sahip. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli olarak dile getirdiği ve adeta savaş açtığı yüksek faiz konusuna bir de bu açıdan bakmak gerekiyor.