Peki, bu savaşın insani yükünü tek başına omuzlayan ve sınır güvenliği nedeniyle büyük bedeller ödeyen
ye ev sahipliği yapan Türkiye için dostluk ve sözde destek mesajları veren ülkeler, YPG'ye karşı önlem alınınca bir anda dostluklarından vazgeçtiler.
olmadık ülkelerden ses gelmeye başladı.
Ölüm yolculuğuna çıkan insanların botlarını batıran, karaya vuran cesetleri sahte bakışlarla izleyen, sınırlarına jiletli teller döşeyen, topraklarına sığınanların ayaklarını zincirleyen, yani ırkçı uygulamaların bin bir çeşidine imza atan Avrupa ülkeleri milyonlarca mülteciye en iyi şartlarda ev sahipliği yapan
… Onlara, yani sözde dostlarımıza göre Türkiye'nin sınırlarını koruma hakkı yok. Bütün güvenliğini ve siyasetini derinden etkilese de Suriye meselesine müdahil olmaya da hakkı yok. Binlerce kilometre öteden cepheye inen Rusya için endişelenmezlerken, kapı komşusu Türkiye en ufak bir adım attığında
e giriyorlar. Bunun sebebini sorgulamak zorundayız.
Son yüzyılda yaşanan bütün savaşların, ölen milyonlarca sivilin baş sorumluları, meşru müdafaamızı aslında çoktan çıkardıkları '3. Dünya Savaşı'nın başlangıcı olarak gösteriyorlar. İşlerine gelen terör örgütlerini bir anda temize çıkarıp ellerine silah veriyorlar. Tüm imkânları ile besledikleri canavarları paravan yaparak sınırlarımıza salıp, ülke bütünlüğümüze çentik atmaya kalkıyorlar.
Dün akşam saatlerinde
yı şu son bir haftada yaşanan süreçten ayrı okuyamayız.
" sorusunun cevabının tek başına yetmeyeceği
. YPG'ye yaptığımız bombardıman bir işaret fişeği yapılmak isteniyor. “Dostuz" diyen ülkeler ve Rusya karşısında el pençe duran BM'nin “YPG'yi vurmayın" baskısına
'ye bir kez daha “iç işlerine dön" mesajı veriliyor.
Sabrının sınırları zorlanan Türkiye'nin artık direnişten taarruza geçmesiyle, hep birlikte izledikleri iç savaş filminin seyrinin değişeceğinden eminler. Bu yüzden de
, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kalbine saldırdılar. Gözlerimizin içine baka baka terörü terörle aklıyorlar. Hafızamızla dalga geçiyorlar akıllarınca. Görünürde birbirleri ile
, maşaların, büyük-küçük taşeronların tek hedefinin Türkiye olduğunu anlamamak için akli melekeleri yitirmek gerekiyor. Bu ülkeye; sahip çıktığımız mazlumlara, dik duruşumuza, Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, kardeşliğimize, tarihimize ve de geleceğimize karşı bir kez daha başlatılan savaş, artık kendini net bir şekilde gösteriyor.
Bu topyekûn saldırıyı püskürtecek tek güç Anadolu halkının iradesidir. '
' kavramı yüz yıl sonra yeniden ete kemiğe bürünüyor artık. Oy oranları ile ideolojik, siyasi ve fikri ayrılıklar rafa kalktı. Bu çok açık.. Yarım asrı geçen siyasi hayatında bu coğrafyanın değerlerine karşı bir çizgide duran, fakat ülkenin bekası söz konusu olunca devletinin yanında yer alan Deniz Baykal'ın tavrı tarihi bir duruştur, uyarıdır. Bu topraklara olan aidiyet duygumuzu diri tutmamız gerekiyor.
Türkiye, kendi tarihini bir kez daha yazmanın mücadelesini veriyor. Dibimizdeki Suriye 5 yıldır yangın yerine dönmüşken Türkiye'nin
kalacağını düşünmek felaketin başlangıcı olur. Esed'e olan dostluklarını
inin safında savaşarak gösteren ülkeler bir yana aslında hiçbir şeyimiz olmadıklarını iyiden iyiye anladığımız süper devletlerden gerçek dostluklar beklemek ise akıl tutulmasının varacağı son noktadır.