|
Leküm dîniküm veliyedîn
Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın laiklikle ilgili
birilerini çok rahatsız etti. CHP, küllerinden adeta yeniden doğacaktı ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın
heveslerini kursağında bıraktı.


İsmail Kahraman'ın mensup olduğu Refah ve Fazilet partileri laiklik bahanesiyle kapatıldı, şu an mensup olduğu AK Parti ise yine laiklik bahanesiyle kapatılmanın eşiğinden döndü. Dolayısıyla Sayın Kahraman'ın laiklik konusunda iki kelam fazlasını söyleme hakkı var.

Türkiye'de laiklik nedeniyle dindar olan her bireyin bir mağduriyet yaşadığını söylesek abartı olmaz. Kimi eğitim hakkından mahrum edildi, kimi işinden oldu, kimi meslekten ihraç edildi, kimi sürgün edildi.

Bu konuda örnekleri çoğaltmamız mümkün ancak konumuz bu değil. Konumuz İsmail Kahraman'ın açıklamalarının ardından gelen tepkiler.



28 Şubat sürecinde sermayenin laiklik adına renklere bölünmesine 'yeşil sermaye' adı altında muhafazakar işadamlarına yapılanlar karşısında sesini çıkarmayan TÜSİAD, Kahraman'ın açıklamalarından duyduğu kaygıyı

ifade etmiş:

“Laiklik başta olmak üzere akıl, bilim, hukuk ve özgürlük üzerine inşa edilmiş Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.”


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Laiklik din ve vicdan özgürlüğü demektir. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir demektir. Devlet etnik kimlik ve inanç konusunda kör olmalıdır”

. CHP'nin laiklik adına yaptığı zulümleri sıralamayacağım ama Sayın Kılıçdaroğlu'na iki sorum olacak. 2001 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nde sağlık karnesindeki fotoğraf başörtülü olduğu için Medine Bircan tedavi edilmemişti. Sayın Kılıçdaroğlu, uzun yıllar SSK Genel Müdürlüğü yapmış biri kişi olarak, tarihte,

“Arkadaşlar sağlık sigortası için pirim kesilirken kimsenin başörtüsüne bakılmıyor. Tedavi ederken de bakamazsınız”

dediniz mi?



İkinci sorum. 2007 yılında Mecliste 411 milletvekili başörtüsü yasağının kaldırılması için Anayasa değişikliğine imza atmıştı. Siz o değişikliğin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne verdiğiniz dilekçeye imza atarken

“Laiklik din ve vicdan özgürlüğü demek”

değil miydi?



CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke

, “Bizim için tek bir CHP'li hayatta kalana kadar savunacağımız bir laiklik davamız var”

diye

. Selin Hanım, madem 28 Şubat ağızıyla konuştuğunuza göre ve zihniniz hala öyle işlediğine göre size de küçük bir sorum var. Medine Bircan ninenin tedavi edilmediği dönemde rahmetli anneniz Füsun Sayek, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı görevlerini yürütüyordu. Mesela o tarihte

“Anneciğim Hipokrat yemini etmiş bir doktor hastanın örtüsüne bakar mı, İstanbul Tıp Fakültesi'nde bu uygulamayı yapan doktorlar ve yöneticiler hakkında Tabipler Birliği gereğini niye yapmıyor?”

diye sordunuz mu?



Laiklik tartışmaları konusunda en doğru tepkiyi hakikaten

. Aysel Tuğluk, “

Bölgede tarikatlar, radikal dinci gruplar oluşmamışsa, PKK ve Öcalan sayesindedir. PKK laikliğin güvencesidir”

dedi.

Figen Yüksekdağ da “
Bizler gerçek, özgürlükçü ve laiklik için her inancın özgürce yaşanacağı, bir inancın diğeri üzerinde baskı kurmayacağı bir yaşam modeli öneriyoruz”

ifadelerini kullandı.



Figen Yüksekdağ, Salı günü bu ifadeleri kullandı. Çarşamba günü PKK'lı kadın terörist kendini Bursa'da Ulu Cami'nin girişinde patlattı. Can pahasına laiklik için böyle mücadele edilir. Hele Tuğluk, ultra haklı. Laikliğin en katı şekilde uygulandığı dönemde camiler ahıra çevrildi, minarelerden “Tanrı uludur” nidaları yankılanırdı. HDP'nin öz yönetim ilan ettiği bölgelerde ise camiler ateşe veriliyor. Minarelerden de PKK marşları çalınıyor. Kemalistler

“Kabe
Arab'ın olsun, bize

Çankaya

yeter

” diyordu. HDP de “

Kabe

Müslümanlar için ne ise

Taksim de bizim için o dur”

diyor.



İsmail Kahraman'ın sözlerinden sonra başlayan tartışmalara bakınca aklım yıllar öncesine gitti. Bizim zamanımızdaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında laikliğin İslam'daki yeri için çokça âyetlerden örnekler yer alıyordu. Bakara suresinin 256. âyeti, “

L

â

ikr

â

he fidd

î

n”

(Dinde zorlama yoktur), Kafirun suresinin 6. âyeti “

Lek

ü

m d

î

nik

ü

m veliyed

î

n”

âyetleri gibi. O zamanki çocuk aklımla, “Bu laiklik denen şeyin özü Kur'an'da varsa ekstradan laikliğe ne gerek var” derdim.



Artık öyle düşünmüyorum. Evet bizim dinimiz farklı inanç ve düşüncelere güvence veriyor. Ama ne yazık ki birileri bize aynı özgürlüğü ve güvenceyi çok görüyor. Asıl bizim için laiklik çok önemli. Bizi içimizdeki İslamofobi ve PEGİDA'lardan koruyacak bir laikliğe ihtiyaç var. Lailkliğin yer almadığı bir anayasa değil, laikliğin tanımı yapılmış ve özellikle Müslümanların din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alan bir anayasa yapılmalı.



İsmail Kahraman'ın sözlerine tepki verenlerin, iddia ettiklerinin aksine hâlâ faşist bir laiklik anlayışına sahip oldukları gün gibi ortadadır. Açıklamaların özüne bakıldığınızda ellerine fırsat geçse geçmişte yaptıklarının daha fazlasını yapacaklarını görürsünüz. Özgürlükçü laiklik edebiyatı yapanlar önce bir özeleştiri yapsın. Hatta laiklik adına yaptıkları zulümler nedeniyle bu ülkenin inançlı insanlarından özür dilesin. Sonrası kolay. “

Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”

#Leküm dîniküm veliyedîn
#Kafirun suresi
#Laiklik
8 yıl önce
Leküm dîniküm veliyedîn
Kara dinlilerle milletin savaşı
İsrail’in Sözcü’sü 2016’da neden falcılığa soyundu?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı