|
Kapatalım artık bu bahsi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Azerbaycan-Hırvatistan gezisi sürerken Türkiye'de gündemin yine havalandığını öğrendik. Meclis Başkanı İsmail Kahraman anayasanın konuşulduğu bir toplantıda “yeni anayasada laiklik olmamalı” demiş ve büyük bir tartışma kopmuştu.



Cumhurbaşkanı bu sözleri, Hırvat mevkidaşı ile birlikte yaptığı basın toplantısında kısaca “bu açıklamaların Kahraman'ın kendi düşünceleri olduğunu ve devletin bütün inanç gruplarına eşit mesafede olduğunu” söyleyerek yorumlamıştı. Erdoğan, kendisini takip eden biz gazetecilerin laiklik tartışmasını tekrar sormamız üzerine ise, tamamını

şöyle bir açıklama yaparak konuyu noktaladı:



“TBMM Başkanı'nın ağzına herhalde kimse kalkıp kilit vuracak değil... Ortada bir Anayasa çalışması var, o da görüşünü söylemiş... 'Peki bu konuda, Tayyip Erdoğan olarak siz ne düşünüyorsunuz?' diye soruyorsanız… Laiklikle ilgili düşüncemizin ne olduğu, kurucusu olduğum AK Parti'nin programında kayıtlı… Ben bu konudaki görüşümü, Mısır'da Kahire'de o dev opera binasındaki konuşmamda da söyledim. Laikliğin, devletin tüm farklı inanç grupları için bir güvence olduğunu, bütün farklı inanç gruplarına eşit mesafede durması olduğunu anlattım. Hatta o zaman, şimdi hapiste olan Müslüman Kardeşler yetkilisi Muhammed Bedii, 'Bu dediğiniz nasıl bir şey' diyerek şaşkınlığını dile getirmişti. Ben de kendisini kahvaltıya çağırmıştım. Kahvaltıda kendisine anlatmamın akabinde de, 'Böyle olduktan sonra ben de bunu tasvip ediyorum” demişti. Laikliği, ladinilik, din karşıtlığı gibi sunar ya da uygularsanız, elbette itirazlarla karşılaşırsınız. Oysa laiklik, devletin, tüm inançlara, ateistler dahil tüm gruplara eşit mesafede olması; tüm inanç gruplarının devletin güvencesi altında olmasıdır...”


Söylenenler doğru; laiklik tartışması eski Türkiye için anlamlıydı, bugün değil; çünkü Türkiye'de artık herhangi bir dine mensup hiçbir dindar birey, dindar olmaklığından ötürü haksızlığa uğramıyor. Bu ülkede artık insanlar dini pratiklerini yerine getirebilmek için kamusal alanda bulunma hakkından, yani hayatlarından vazgeçmek zorunda bırakılmıyor. Devlet için laiklik, artık dindarlara uygulanacak cezalandırma işlemlerinin meşrulaştırıcısı değil. Laiklik, devletin bütün dinlere karşı eşit mesafede durmasının teminatı olarak gerçek işlevine dönmüş durumda sadece. Bu durumda neden anayasadan kaldırılsın ki?



Bu ve benzeri argümanları kullanabilir ve TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a karşı çıkabiliriz. Gelgelelim, İsmail Kahraman'ın kişisel fikirlerine gelen tepkilere baktığınızda; yıllardır Türkiye'de ifade hürriyeti olmadığından yakınan muhaliflerin, gerçekten bu insanlar mı olduğuna inanamıyorsunuz.



Yargılanan gazeteciler için basın özgürlüğü isteyenler de orada; kendine hakaret edenlere dava açtığı için Erdoğan'ın farklı fikirlere ve eleştirilere tahammülü olmadığını iddia eden hak savunucuları da. Ağza alınmayacak laflar eden anlı şanlı yazarlardan tutun, Cumhuriyet'in ilk yıllarından idam görüntülerini sosyal medyada yayınlayanlara dek, çeşitli yollarla laikliği anayasadan kaldırmak isteyenleri ya asmakla tehdit ediyorlar; ya savaşa hazırlanır gibi konuşuyorlar, ya da ağız dolusu küfrediyorlar…



Hani herkes için fikir özgürlüğüne ihtiyaç vardı? N'oldu?



Bir dinsel cemaat olduğu iddiasındaki paralel yapıyla kolkola yürüdüğü halde laik yapısına zarar gelmeyen CHP de “laikliği yedirmeyiz” diye gürlüyor; sırtını PKK'ya yaslamış hendekçiler de…



Belli ki, laiklik bu ülkede hala bir tabu; seküler bir totem ve hala bir inanç nesnesi…



Evet 28 Şubat'tan sonra köprülerin altından çok sular aktı. Dindarlar; laiklik tartışmasından da; dindarlıklarının deney masasına yatırılmış bir kobay gibi delik deşik edilmesinden de; niyetlerinin sürekli sorgulanmasından da; daima defans pozisyonunda bırakılmaktan da gerçekten sıkıldı. Laiklik tartışmasının yeniden ve gereksiz bir şekilde açılmasının çoğumuzda yarattığı o bıkkınlık ve ikrah hissinin sebebi biraz da bu.



Üstelik kimsenin laiklikle bir sorunu da yok. Devletin din düşmanlığına ve dindar avcılığına manivela kılınmadığı müddetçe kimse anayasada laiklik maddesinin bulunmasıyla ilgilenmiyor. Bilakis, tüm dinlere ve mezheplere eşit mesafede duran bir devlet algısı güvence olarak görülüyor neredeyse…



Laiklik savunularına ve savunucularına baktığımızda aynı değişimi göremiyoruz maalesef. Seküler tabular duruyor, hatta içten içe katmerlenmiş, büyütülmüş. Tahammülsüzlüğün; üsttenciliğin, tehditkarlığın ve saldırganlığın ise dozu arttırılmış. Kendileri için sonsuz özgürlük isteyenler, kendileri gibi düşünmeyenlerin tek bir cümlesini duymak istemiyor…



Ne yapalım, burası da böyle bir ülke diyelim ve bu tatsız konuyu kapatalım…


#Yen anayasa
#28 Şubat
8 yıl önce
Kapatalım artık bu bahsi
Trafoyu patlatmak
Sakallı bıyıklı işe gelme
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı