YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Kesin olmayan kesinlik...

İletişim kuramcısı Ignacıo Ramonet, medyanın giderek iktidarı da sollayarak 'sistem'in işleyişini birinci elden etkilemesi üzerine Türkiye gündemine de uyan ilginç şeyler söylüyor:

'Basınla iktidar arasındaki çekişme bir yüzyıldan bu yana güncelliğini koruyor, ne var ki günümüzde bu çekişme şimdiye kadar görülmemiş bir boyuta ulaşmış durumda, Bunun nedeni, iktidarın artık yalnızca politik iktidarla özdeşleştirilmemesi (üstelik politik iktidarın sahip olduğu ayrıcalıkların, yükselen ekonomik ve finansal iktidarlar tarafından kemirilmesi) ve basının, medyanın artık otomatik olarak politik iktidara bağımlı olmaması, çoğu zaman da bunun geçerli olması. Hatta iktidarın eylem gerçekleştirmekten çok, iletişim gerçekleştirdiği söylenebilir. (Medyanın Zorbalığı, Om Yayınları, shf. 45)

İktidarın medyaya, 'politik eylem'in yerine geçmiş olan 'iletişim' türünü yaymak üzere nüfuz etmeye çalıştığı bir gerçek. Bu hatırı sayılır bir şekilde gerçekleşmiştir Türkiye şartlarında da. Fakat asıl medyanın politik iktidarın da üstünde bir güç olarak belirginleşmesinin 'kuramsal' bütün boyutlarının ve sakıncalarının Türkiye özelinde tesbit edilebilmesidir ilginç olan.

Murat Demirel'in notları arasında 'ihtilaf içinde olunan kişiler' ve 'ihtilafları çözecek kişiler' şeklinde iki temel eksen varmış. Her iki eksenin içinde ise bürokratlardan medya mensuplarına, işadamlarından emniyet yetkililerine kadar her kesimden 'etkili' şahısların olduğu ifade ediliyor.

'Sistem'in bu şekilde işleyişi sır değil. Aynı kişinin elinde hem banka, hem bir medya grubu, hem de bir holding bulunmasına ses çıkarmayan 'sistem', bu sessizliği ile her türlü yolsuzluğun hortlamasına çanak tutmuş olmaktan başka birşey yapmıyor. Son seçimlerde, elinde 'banka'-'medya grubu'-'holding' troika'sı bulunan kişilerin adaylarına 'kontenjan' tanındığı ve bunların büyük partilerden aday olduğu yazılmıştı. Yazılıp çizilenlere rağmen birşey değişmedi, o kişiler Meclis'e girdi ve şimdi patronları adına iş takip edip, patronlarının 'ihtilaf' notlarına uygun olarak siyasi gelişmeleri yönlendirmeye çalışıyorlar.

Bu noktada işin belkemiğini medya oluşturuyor. Siyasetin boğazına kadar batmış olması bile bunun yanında önemli değil. Çünkü siyasetçi kendi durumunu örtecek bir medya desteği bulamazsa bu işlere girmeye cesaret edemez. Siyasetçi 'sistem'i yolsuzluktan beslenmeye ve bu beslenmeden hatırı sayılır payı medyaya ayırmaya göre kurgulamış olmanın kurucusu olsa da, bunun topyekun bir sistem sorunu haline gelmesi medyanın eseri.

Haber vermeye bağlı olarak denetim görevi üstlenmesi gereken medya, bu çıkar düzeneğinin merkezinde yer aldığı için şu soruyu sormak hayati önem taşıyor: '...öteden beri Montesquieu'nün tanımladığı geleneksel üç gücün -yasama, yürütme, yargı- karşısında yer aldığı öne sürülen ve 'dördüncü güç' olarak adlandırılan basın ve haberleşme hangi noktada? Vatandaşlık görevi, öteki üç gücün işlemesini değerlendirmek, hakkında yargıya varmak olan dördüncü güç... Bu gücü hala böyle niteleyebilir miyiz? (A.g.e., shf. 46)

Egebank olayı göstermektedir ki, ekonomik iktidardaki yerini güçlendirmek isteyenlerin elindeki en önemli silah basındır. Basın çoğu kez haber saklayarak ya da 'zamanlama' oyunlarına ustaca girişerek her türlü demokratik gücü bertaraf edebilmekte ve bütün güçlerine içindeki gizli güç olarak kendine yer açabilmektedir.

Siyasete sık sık müdahale edilmesinden dolayı, Türkiye'de politik iktidar birinci güç olmaktan çıkarılmıştır. Özellikle 'post-modern darbe'nin bütün aşamalarında görünürde askerlerin olmasına rağmen geride büyük sermaye grupları açıkça yığınak yapmışlardır. Güçler hiyerarşisi bu yolla kasten bozulmuştur. Bu nedenle basını değerlendirirken '...dördüncü güçten sözedebilmek için, ilk üç gücün varolması ve Montesquieu'nün sınıflamasında bunları düzenleyen hiyerarşinin hala geçerli olması gerekir. Gerçekte, ekonomi bugün birinci gücü açıkça elinde tutuyor. İkinci sırayı kuşku yok ki -etki, eylem ve karar aracı oldukları tartışılmaz- medya alıyor (bu ilk iki gücün iç içe geçtiği açıkça ortada), öyle ki politik iktidar ancak üçüncü sırada yer almakta.' (A.g.e., shf 46)

Bugün politik iktidar 'iç tehdit' değerlendirmeleri neticesinde siyasetsizleşmenin egemenleşmesiyle birinci iktidar olmaktan çıkmıştır. İktidarın yerini yolsuzluk ve medyanın iç içe geçmişliği almıştır. Basına yansıyan olaylar gerçek olmasa, kişiler hayal ürünü olsa bile bu memlekette işlerin böyle yürüdüğü kesindir. Bunun adı da 'siyasi istikrar'dır...


14 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...