YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Siyasette fazilet ve ahlâk

 
Siyasette, fazilet, ahlâk, inandırıcı olmak, ilkelere saygılı ve dürüst davranmak, esastır.Fazilet Partisi milletvekiller, küskünler hareketinde, 28 Şubat'ın sözcüsü Erez'e sarılmışlardı. Acaba bu yanlıştan ders almadılar mı? Şimdi 28 Şubat'ın mimarı, hâmisi Süleyman Demirel'in peşinden koşmaları mümkün mü?

 

Ben acaba yanlış mı hatırlıyorum? Fazilet Partisi Başkanlık Divanı toplantısından çıkarken, Recai Kutan "Pazarlık yok" demişti, cumhurbaşkanlığı seçimini kastederek.

Hatta kendisine Veysel Candan'ın pazarlık sözünü hatırlatanlara karşı bayağı öfkelenmişti: "Ben Genel Başkansam eğer, pazarlık yok diyorum"

Şimdi Fazilet Partisi'nin 69'uncu maddeden kapıyı açtığını gazetelerde okuyunca düşünüyorum: "Bunun adı pazarlık değil mi? Yoksa Recai Kutan mı Genel Başkan değil?"

Zoraki nikâh

Refah Partisi'nin kamuoyuna izah etmekte güçlük çektiği bir beraberlik vardı: Tansu Çiller hakkında soruşturma önergeleri verdikten sonra, DYP ile koalisyon kurmak suretiyle, komisyonlarda Çiller'i aklamak. Bu davranışı siyasi ahlâka sığdırmak zordu.

Ama bir izah tarzı bulundu. Sistemin, Refah'ı dışlayıp köşeye sıkıştırması, Anavatan ile koalisyon çabalarının, komutla önünün kesilmesi, Refah Partisi'ni böyle istenilmeyen bir mecraya sürüklemişti.

Refahyol Koalisyonu, siyasi ahlâktan verilen taviz üzerine oturdu. Hem Çiller, hem de Erbakan açısından bu böyleydi. Çiller, Refah'ı PKK'dan bile daha tehlikeli bulduğunu söylemiş, Batı'da Erbakan'ın temsil ettiği "irticaya" karşı DYP'yi bir teminat olarak takdim etmişti. Refah Partisi ise DYP'yi yolsuzlukların odağı gibi görüyordu.

Bu zoraki beraberlik Türkiye'ye fayda getirmedi. Siyaset dışı müdahaleler, baskılar, "sen beni kolla, ben de seni kollarım" noktasında buluşturdu iki partiyi. Ama, kimse kazançlı çıkmadı.

Keşke, Mesut Yılmaz, bir gece yarısı kendisini ziyaret edip "höt" diyenlere kafa tutabilseydi de, daha ilk hamlede taşlar yerine otursaydı.

Diyelim ki, Refah Partisi'nin davranışı o aşamada bir zaruretti. "Erbakan kazansa bile ona başbakanlık verilmez" dayatmasını aşmak için böyle zoraki bir nikâh kıyılmıştı.

Küskünler hareketi

Peki küskünler hareketini nasıl izah edeceğiz? Seçim kararı alınıyor. Bu kararı en fazla isteyen parti de Fazilet.

Gene Recai Kutan konuşuyor ve "Pazarlık yapılmayacağı" sözünü veriyor. Ama sonra, bir de bakıyorsunuz, hava değişiyor. Meclis'in toplanması için FP'den de takviye geliyor.

Küskünler hareketinin arka planında, Aydın Menderes ile ilişki kuran Süleyman Demirel vardı. Demirel, seçim listesinde yer almayan milletvekilleri sayesinde Çiller ve Yılmaz'ı Yüce Divan'a yollamak, merkez sağı Yalım Erez'in başbakanlığında toplamak istiyordu. Sözüm ona bu arada, 312'nci madde değişecek, siyasi partilerin kapanması zorlaştırılacak, belki Erbakan'ın yasağı kaldırılacaktı. FP'nin ağzına bir parmak bal çalınıyordu.

Vefa ile adalet duygusu arasında sıkışıp kalan Yasin Hatipoğlu'nun kürsüde çöküşünü hatırlıyorum.

Ve o tarihe kadar kamuoyu araştırmalarında birinci gelen FP'nin seçimlerde üçüncülüğe düşüşünü.

Neydi o günler?

Her zaman papaz pilâv yemez derler, ama, bazıları, aldanmaya teşne gibi görünüyor. Üstelik, öyle sert viraj alıyorlar ki, aynı otobüste bulunanların kafası gözü yarılıyor. Tabii araç hurdahaş, itibar mafiş.

Hele o günleri bir hatırlayalım diye, küskünler hareketiyle ilgili yazılarımdan bazı bölümleri yayınlıyorum.

«Küskünler ile Fazilet Partisi arasında bir anlaşma olduğu haberleri medyada yer alıyor.

Bu işin hiç mantıki bir yönü yok. Çünkü Fazilet Partisi öteden beri, en erken tarihte seçimi istemekte. Buna rağmen niçin, "serseri mayın" gibi ortalarda dolaşan milletvekilleri ile anlaşsın?

Recai Kutan'a sordum. Meğer, o da, bu haberleri yalanlama çabası içindeymiş. Bir dokunduk, bin ah işittik.

Recai Kutan, küskünler konusunda görüşünü soranlara, "Fazilet Partisi, 110 milletvekilinin veya 184 milletvekilinin temininde bir katkıda bulunmaz" cevabını veriyor. Ve ilave ediyor: "Ama, Meclis açılıp da çalışmalara başlarsa, elbette, oturumlara katılırız ve demokratikleşme yolundaki adımlara destek veririz."» (6 Mart 1999- Yeni Şafak)

«Bazı gazeteler, küskünlerin Fazilet Partisi ile ilişkisi olduğunu yazıyor. Halbuki, Recai Kutan, seçimlerin ertelenmesini düşünmediklerini, aksine biran önce seçime gidilmesini istediklerini defalarca açıkladı.

Kendini bilen hiçbir parti bu maceranın peşine takılmaz.

Çünkü, imza toplayan 110 milletvekilinin davranışı onurlu değil. Öfke, intikam ve menfaat kokmaktadır.» (10 Mart 1999 - Yeni Şafak)

Gerçek ortaya çıkıyor

6 Mart ve 10 Mart yazılarımdan sonra yavaş yavaş gerçeği anlamaya başladım. Ve şu makaleyi kaleme aldım:

«Küskün milletvekillerinin 110 rakamına ulaşmasında en büyük pay 35 imza ile FP'lilerden geldi. Küskün olmayan ve listelerde seçilecek yerlerde bulunmalarına rağmen, meselâ Bahri Zengin imza atmıştı. Basındaki iddialara göre, Süleyman Arif Emre, Erbakan'ın adına bazı Faziletli milletvekillerini ikna edip, onlardan imza toplamak için seferber olmuştu.

Ben şahsen Erbakan gibi akıllı ve tecrübeli bir politikacının, böyle bulaşık bir işe karışacağını hiç sanmam. Çünkü Erbakan, danışılan ve sevilen bir büyük olabilir partide. Ama, hukuken Fazilet ile, bir irtibatı yoktur. Olamaz...

...Dünkü gazete manşetleri, suça davet veya suçu tesbit niteliği taşımakta.

"Anahtar Hoca'da" (Sabah), "Erbakan parmağı" (Hürriyet), "Ahlaksızlıkta Hoca parmağı" (Radikal), "Fazilet Erbakan'ı pazarlık konusu yapıyor" (Cumhuriyet)

Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak mümkündür. Ve Parlamento açılıp faaliyetine başlarsa, katiyen Siyasi Partiler Yasası değişmez, Erbakan'ın milletvekili seçilmesi imkânı doğmaz. Ama bu kargaşa ortamında Fazilet Partisi büyük yara alır. Hem hukuken varlığı tehlikeye girebilir, hem seçmen nezdinde itibar kaybına uğrar.

Seçmen nezdinde itibar kaybına uğrar çünkü, "menfaat şebekesi" ile pazarlık masasına oturulmuştur. Milletvekilliklerini kaybedeceklerini anlayınca, ayaklanıp Parlamento'nun şeref ve haysiyetini ayaklar altına alan bir grupla birlikte hareket etmek, Recai Kutan'ı ve dava arkadaşlarını yaralar.» (11 Mart 1999 - Yeni Şafak)

'Peki, küskünler neyi peşinde? Herhalde, bunlar, "Tayyip Erdoğan'a ayıp oldu, Erbakancığımız mağdur edildi, yaralarını saralım" düşüncesiyle hareket etmiyorlar. Onlar, seçimleri ertelemek, Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller'i Yüce Divan'a göndermek, merkez sağda veya ortada yeni bir parti kurmak ve belirli bir zaman diliminde, DYP ile ANAP'tan gerçekleştirecekleri transferlerle, Meclis içinde büyümek istiyorlar.

Tansu Çiller tarafından püskürtülen Yalım Erez'li formül, geri geliyor. Süleyman Demirel rövanşını alıyor. Yalım Erez, Süleyman Demirel ile sıkı temasta. Veyahut, Faziletlileri ikna etmek için bu havayı basıyor ve Parlamento tarafından kabul edilen kanun değişikliklerinin Çankaya'da hiçbir engelle karşılaşmayacağı teminatını veriyor.

Şu karışık, şu bulaşık işe bakın. 28 Şubat'ın sözcüsü Erez, Erbakan'ın yasağını kaldırma ve Tayyip Erdoğan'ı kurtarma müzakerelerine girişiyor.

Yalım Erez'e ne kadar güvenilir ki?

"Fazilet Partisi, toplantı yeter sayısının bulunmasına (184 rakamına ulaşılmasına) katkı sağlar. En fazla bir hafta içinde, arzu ettiği iki kanun çıkmıyorsa, Meclis gene kapatılır ve 18 Nisan'da da seçime gidilir. Denemekte yarar yok mu?" diye düşünen FP'li milletvekillerine rastlıyoruz.

Bir kere, toplantı yeter sayısı sağlandıktan sonra, artık duruma hâkim olmak imkânsız hale gelir.»  (13 Mart 1999 - Yeni Şafak)

Mağrur olma padişahım

Siyasette, fazilet, ahlâk, inandırıcı olmak, ilkelere saygılı ve dürüst davranmak, esastır.

Fazilet Partisi milletvekilleri, küskünler hareketinde, 28 Şubat'ın sözcüsü Erez'e sarılmışlardı. Acaba bu yanlıştan ders almadılar mı? Şimdi 28 Şubat'ın mimarı, hâmisi Süleyman Demirel'in peşinden koşmaları mümkün mü?

Cumhurbaşkanı Meclis'e meydan okuyor. "Analarından emdiği sütü burunlarından getireceğim"

Destek gelmediği takdirde, "DYP'yi parçalayacağım, Mesut'u Yüce Divan'a göndereceğim, FP'yi kapattıracağım" demek mi istiyor acaba?

Galiba Demirel'e hatırlatma zamanı geldi: "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var."


2 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...