YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

FP ne yapacak?

Yazıya Galatasaray'ın üstün başarısını kutlayarak başlamak isterim. Ancak asıl konumuz FP... FP şimdi ne yapacak? Diğer bir ifadeyle sayın Kutan'ın kongreden sonra seslendirdiği "Sonuçları dikkatli bir biçimde okuyacağız" sözü ne anlama geliyor?

Kongre sonuçlarının dikkatli bir biçimde okunması gerektiği açık. Yalnız kongre sonuçlarını okumak, biraz da okumaya nereden başladığınıza bağlı bir husus. "Kutan kazandı" diye başlarsanız başka okursunuz, "Gül 521 oy aldı" diye başlarsanız başka, delegenin tavrına bakarsanız başka...

Kongre öncesinde bana ulaşıp da, yazılarımda, yanlış anlaşılmaya sebep olur diyerek kullanmadığım iki eğilim vardı. Birisi FP'nin oy ilişkisi bulunan toplum zemininin, diğeri teşkilâtın yaklaşımına dair ipuçları veriyordu.

İlâhiyat mezunu, halen özel bir okulda din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmenliği yapan, öğretmenlik sebebiyle farklı sosyal kesimlerin eğilimlerinin farkında olan bir dostum telefonda şöyle diyordu:

-Eğer eski ekip kazanırsa, evimde dört seçmen var, hiçbiri FP'ye oy vermeyecek.

Buna benzer çok telefon, faks ve e-mail aldım, ama merkez ekibi yaralayacağı için hiçbirini gündeme getirmedim.

Sonra İstanbul ilçelerinden birisinin üst yöneticilerinden bir ekip geldi. Uzun uzun sohbet ettik. Teşkilâtlanma başkanının söylediği sözler şöyleydi:

-Alkışlar Abdullah Gül için, oylar Recai Ağabey'in...

Bu değerlendirme de, delege eğilimini "alkışlayıp, oy vermeme" yönünde Gül ekibini olumsuz etkiler diye yazılarımda gündeme gelmedi.

Şimdi kongre sonuçlandı ve bunlar üzerinde düşünebilme ortamı doğdu.

Kongre sonuçlarına bakıldığında, alkış ve oy dağılımı bakımından, yukarıda ifade edilen teşkilât eğiliminin yansımaları görülüyor. Hatta sadece alkışların değil, "oylar"ın bile önemli miktarda Abdullah Gül'den yana aktığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Merkezin belirlediği bir delege yapısı içinden çıkan bu sonucun çok derin anlamları bulunduğu bellidir. Hatta şu söylenebilir ki, eğer diğer aday herkesin saygı duyduğu, olgun davranışları ile etkilendiği Recai Bey değil de bir başkası olsaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi.

Peki merkez tarafından belirlenen teşkilât yapısını bile böylesine dönüştüren (bu kelimenin altını lütfen çiziniz) vakıa nedir?

O, sanırım, ilk naklettiğim telefonda ortaya konan gerçekliktir. Yani teşkilât halkın nabzını tuttuğunda merkezin gördüğünden farklı bir dünyayı görüyor ve bu, kanaatleri dönüştürüyor.

Genç bir dostumun köyde defnedilen cenazesinde (*) koluma giren birisi, bizzat dinleyici olarak iştirak ettiği kongre izenimlerini anlatıyordu. Mesleği gereği halkın içinde birisiydi. Ona halkın hissiyatını sordum.

-Partili olanlar da olmayanlar da Abdullah Bey'in kazanmasını istiyor. Parti etrafında yepyeni bir heyecan oluştu, dedi.

Bu, çok yaygn bir halet-i rûhiyenin tesbitidir.

Şu satırları yazarken, Kahramanmaraş'tan arayan Dr. Nedim Şerefoğlu Bey bakın neler söyledi:

-Avni Doğan'ın kongredeki konuşmasından dolayı biz Kahramanmaraşlılar olarak özür diliyoruz. Utandık. Teşkilattan pekçok kişi de aynı duygular içinde...

İşte böyle bir halk zemini, böyle bir teşkilât zemini sözkonusu...

Partideki "yenilenme" talebi, böyle bir zemin üzerine oturuyor. Bunu görmeden oluşturulacak politikaların, çekirdek bir taban dışında, yeni zeminler kazanması mümkün değil. Çok açık ve toplum nabzını tutabilen bir insan olarak söylüyorum; merkez çizginin, partinin mevcut oy potansiyelini bile koruması mümkün değildir. "Çekirdek" bir taban da çok önemli ama, bir parti, onunla yetinemez. Mesajlarını büyük toplum kesimlerine taşıyabildiği ölçüde ülkede politikalar üretebilir. Ve Fazilet'in politika üretmesi gerekiyor. Şöyle bir geçen zamana bakalım, Genel Başkan Recai Bey'in en net söylemleri "Anamuhalefet lideri olarak iktidar tarafından diyaloga muhatab kabul edilmemeye" yönelik eleştirileri (acaba sızlanmaları mı demeliyim?) oldu. Yalnız iktidar değil, tüm sistem görmezden geldi ana muhalefet partisini... Halk bunu görüyor ve zaaf içindeki bir siyasi harekete ilişkin ümit üretemiyor. Kendisiyle ilgili ümit üretemediğiniz bir siyasi hareketi neden temsilci olarak göndereceksiniz? İşte sıkıntı bu ve "yenilenme"nin özündeki ateş de bu. Abdullah Gül'e yüklenen ümit de bu.

Aslında, kongre okunurken, tüm bunlar da okunmalı. Ve bana göre, parti, kendi içinden halka yeni ümitler verebilecek bir ekip çıkarabildiği için gurur duymalı. O ekibi güçlendirmeye çalışmalı, o ekibi beslemeli... Israrla "Kendi çoçuklarınızı öldürmeyin, boğmayın" diye yazdım. Evet boğmayın... Eğer sizi geçebileceklerse, kendi şablonunuzda dondurmayın, taşlaştırmayın. Bırakın geçen geçsin...

Burada İstanbul İl başkanı Numan Kurtulmuş için de bir değerlendirme yapmak istiyorum. Kongredeki konuşması kısa ama, her satırı altı çizilecek bir konuşmaydı. Bir vizyon çerçevesine oturuyordu. Hatta Abdullah Gül'ün konuşmasında eksik olan bir boyutu vardı. Ben doğrusu "Neden Abdullah Gül ile beraber değil Numan Bey?" diye sordum kendi kendime...

Ben yenilenme hareketine bir kişinin liderliği olarak bakmıyorum. Bir misyonun içinde yetişen insanların müşterek hareketi, heyecan, duygu, düşünce, feragat, fedakârlık eylemi olarak bakıyorum. Hep eşitler arasında birinci diye takdim ettim öndeki insanı... Bir tür ortak aklın sözcüsü... Onun için Abdullah Gül yerinde pekalâ Tayyip Bey, Bülent Bey, Abdüllatif Bey ya da Numan Bey olabilirdi... Farklı bir fazilet (ya da Fazilet) modeli üretmek ve Türkiye siyasetine sunmak neden mümkün olmasın?

Bence, merkez ekibi de, partideki yenilenme heyecanına katılmalıydı. Bence Numan Bey de, yenilenme heyecanına katılmalıydı. Bunu birlikte üretmeliydiler.

Doğrusu Numan Kurtulmuş'un merkez ekibe sırtını dayayarak oyun kuruyor durumda gözükmesini, yarınlarda üstleneceği hizmetler açısından da doğru bulmuyorum. Ben, bunun da, kongre sonuçlarını doğru okumaya dahil olduğunu düşünüyorum. Dâvâ bizden, hepimizden öncelikli...

BAŞSAĞLIĞI: Ömrü hizmetler içinde geçen Necati Birtane kardeşime buradan sonsuz rahmetler, çocuklarına, yakınlarına, dostlarına başsağlığı dilerim.


19 Mayıs 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...