YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Şimdilik sadece sorular...

İçişleri bakanı Sadettin Tantan 'gizemli' sözlerine kısmî bir açıklama getirdi: Sözünü ettiği 'nüfuz casusluğu' imiş; vaktiyle İngiltere'de yaşandığına benzer, başka bir ülke adına casusluk yapan nüfuz sahibi insanları kast etmekteymiş... "Mumcu, Kışlalı cinayetlerinde de o olaya benzer yönler var..." demiş bakan...

Bu cevabı alan meslektaşlar ne kadar tatmin oldular bilemem, ancak ben olmadım. Tatminsizliğimin sebebi, içişleri bakanının paralelik kurduğu olayı bütün ayrıntılarıyla iyi bilmem. Kim Philby, Donald Maclean ve Guy Burgess İngiliz aristokrasisi içinden, itibarlı Cambridge Üniversitesi'nden mezun üç önemli kişiydi. Burgess İngiltere'nin Washington büyükelçiliğinde çalışıyordu, Maclean ise Lond- ra'da dışişleri bakanlığında; birdenbire ortalıktan kayboldular... Kuşkular üzerine istifaya zorlanan Philby 'Economist' dergisinde çalışırken Beyrut'ta kayıplara karıştı. Sonradan, üçünün de, Cambridge'te okurken Sovyet istihbarat örgütü KGB'ye 'kazandırıldıkları' ve yıllarca çalışacakları İngiliz istihbaratına Ruslar tarafından sızdırıldıkları anlaşılacaktı... Onları 'kazanan' kişinin Kraliçe'nin yakınlarından, sanat tarihçisi Anthony Blunt olduğu ise, olayın üzerinden neredeyse 30 yıl geçtikten sonra (1979'da) keşfedilecekti...

Tantan'ın 'nüfuz casusluğu' deyimini kullanması bizdeki olayın da benzer özellikler taşımasındanmış... Başbakan Bülent Ecevit ve yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın yanında, dört gazeteciye, bu tespitini aktarmış içişleri bakanı...

Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetleriyle İngiltere'deki bu eski olay arasında, yüzeyde, fazla bir benzerlik yok. Acaba, söylenmek istenen, cinayetleri işleyenlerin bir yabancı istihbarat örgütü adına yıllar önceden 'kazanıldıkları' mıdır? Ancak, "Bunlar bir yabancı istihbarat örgütünün tetikçileri" demek varken, o kadar zahmete katlanmaya ne gerek var? Ticaret yapan, bir dergide çalışan, eğitimi sınırlı insanlarla Cambridge mezunu asilzâdeler arasında irtibat kurmak zor. İleri sürüldüğü gibi o insanlar belli hedefleri ortadan kaldırmada kullanmışlarsa sıradan birer tetikçidirler; onları istihbarat yıldızlarıyla aynı kefeye nasıl koyabiliriz?

Acaba, şunu mu kast ediyor içişleri bakanı Tantan: "Bir başka ülke adına istihbarat örgütümüze sızmalar olduğu için bugüne kadar ortaya çıkmayan gerçeklerin peşindeyiz..."

Doğrusu, 'nüfuz casusluğu' ifadesiyle gözümüzün önünde cereyan eden olaylar arasında kurulabilecek tek paralellik bu olmasına rağmen, bir bakanın devletin istihbarat örgütünü töhmet altında bulundurmasını aklım almıyor. Ancak, benim aklımın almasının bir önemi yok; çünkü yürütülen operasyonun en başında, "MİT devre dışı" açıklamasının yapılmasını da anlamamıştım ben. Acaba, MİT operasyonlarında kullanılan tetikçiler bulundu da, onları yönlendiren kişinin bir başka ülke adına bu eylemleri emrettiği mi ortaya çıktı? Öyle ise sormamız mukadder soru şudur: Eylemler istihbarat operasyonu muydu, tetikçileri kullanan bildik bir isim miydi?

Sadettin Tantan, geçmişte önemli görevler üstlenmiş bir MİT mensubunun şimdilerde Amerika'ya yerleşmiş olmasından hareketle de 'nüfuz casusluğu' benzetmesini yapmış olabilir. Öyle ya, Philby, Maclean ve Burgess de yıllarca kendi ülkelerinin istihbarat örgütü için çalıştıktan sonra, 'ideolojik anavatanları' olan Moskova'ya yerleşmişlerdi... Ancak, Mehmet Eymür'ün böyle bir 'organik irtibatı' olduğunu kimse bugüne kadar iddia etmiş değil...

İçişleri bakanı Tantan, bir süre önce, Radikal'den Neşe Düzel'e, "Medya hep bizi suçluyor, oysa polisle işbirliği halinde karanlık işlere bulaşmış gazeteciler de var, neden onları içinizden temizlemiyorsunuz?" anlamına gelen sözler sarf etmişti. 'Ajan gazeteci' tartışması sırasında, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bakandan bu sözleriyle ne kastettiğini açıklamasını istediğinde bir cevap alamamıştı. Acaba, o sözlerin, şu sıralarda gözlerimizin önünde meydana gelen gelişmelerle bir irtibatı olabilir mi? Unutmayalım: Tantan'ın deyimiyle 'nüfuz casusu' olan Kim Philby, Moskova'da yeniden ortaya çıkana kadar, 'gazeteci' kisvesi ardına saklanıyordu.

Görüldüğü gibi, bir açıklama ile birçok soru var ortada, ama aklı başında, mantıklı tek bir açıklama yok.

İçişleri bakanı Tantan'ın akla düşürdüğü sorulara, ancak, önyargıları bir tarafa bırakıp İran yerine başka ülkeleri (sözgelimi ABD ve İsrail'i) yerleştirdiğimizde kısmî bir cevap bulunabiliyor; ancak o cevap da kafayı daha da karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor...

En iyisi, fazla vakit geçirmeden, bakan Sadettin Tantan'ın daha anlaşılır ifadelerle kimi ya da kimleri suçladığını açıklamasıdır. Aksi halde, zihnime üşüşen kuşkular beni bile korkutuyor...


19 Mayıs 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...