YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Kutuz Hoca

Hatıratlar ve biyografiler tarihin ciddi çehresine düşmüş içten bir tebessüm. Tarih kitaplarının hayata mesafeli duran tavırlarından edindiğimiz "bilimsel" bilgi hatıratların mesafeleri eriten içtenliğinde ancak yerli yerine oturabiliyor.

"Kutuz Hoca"yı okuyup bitireli neredeyse bir aya yaklaşan bir zaman geçti. Kitabın kapağını kapattıktan sonra kendi içime düşmüş renkleri toplamak üzere bekledim. Şimdi sizlerle paylaşmak üzere nezih bir hayatın izinden kendi zihin izimin çizgisini sürüyorum.

İlk çizgi hayatı boyunca ilim tahsil etmeyi en büyük zevk edinmiş Kutuz Hoca'nın nasıl bir anne tarafından yetiştirilmiş olduğunun ipuçlarını süren bir çizgi. Kutuz Hoca'nın annesi Hala Asiye lakabında, namazını tadil-i erkanla kılan, nafile oruçlar tutan ev işlerinde maharetli, kocakarı ilaçlarında eli merhemli, sakin, sabırlı bir hanım. 1950'lere kadar kurban bayramlarında mahallede sadece iki evde kurban kesildiğinden ve herkese et vermek mümkün olmayacağından eti mısır unuyla yahni haline getirip her eve bir sahan göndermeye dikkat edecek kadar adil bir hanım.

Oğlu Dursunali'yi çok genç yaşta kaybeden Hala Asiye, oğluna duyduğu hasreti, hayatı boyunca söndürmemiş bir kadın. Sabah namazında evin kapısını açar açmaz "Ben kapılarımı açıyorum, senin kapın hiç açılmaz" diyerek ağlayan kalbinin bir ucu yanık bir anne. Cenazesini gelininin yıkamasını vasiyet eden bu bilge kadın 1958 yılında vefat eder. Öyle bir anne ki, öldüğünde 40 yaşında olan oğlu Kutuz Hoca kendisini yetim hisseder. Kitapta annenin anlatıldığı bölüm çok kısa olmakla birlikte Hala Asiye'nin varlığı sanki bütün satır aralarındadır.

Tanpınar'ın mutluğu fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusuna benzetişini ilk okuduğumda çok şaşırmıştım. Tanpınar gibi kumaşı şiir ve musıkîden örülmüş bir zat mutluğu tarif etmek için sıcak ekmek benzetmesi kulansın. İnanılır gibi değil. Belli ki bu satırlara şaşırdığım yıllarda o dönem insanı için kuru ekmeğin bile ziyafet olabileceğini bilmediğim bir cahilliğim vardı. Kutuz Hoca'yı okurken bir defa daha ekmeğin ne büyük nimet ve hediye olduğunu anladım. Mahalle camisinin inşaatı sırasında ustaların kendisine verdiği ekmekten ne kadar mutlu olduğunu; ekmek versinler diye kız kardeşini de ustaların yanına götürmeye çalışışını; fakat taş toprak yığınından kardeşini ustaların yanına götüremeyişini okurken; rahmetli büyük annemin "Allahım bizi açlık ile terbiye etme" diye yalvaran sesini yeniden duydum. Açlık ile terbiye edilmiş nesle ne kadar uzağız.

Kutuz Hoca'nın 1926 yılında başlayan tahsil hayatı dört çocuk sahibi iken bitiyor. Üçüncü oğlu İsmail Kara'nın doğum tarihi 1955 olduğuna göre demek ki resmî olarak ilk okul üç diplomasına sahip olan Kutuz Hoca'nın gerçek tahsil hayatı aşağı yukarı otuz sene. 1947 kışında hocalarının arasında müstesna bir yeri olduğunu söylediği Memiş Efendi'den sarf-nahiv okumak için sabah namazını kıldırır kıldırmaz 45-60 dakikalık yolu kat ederek Silan'a varır dersini okur ve geri dönerek imamlık yaptığı camiye talebe okutmaya gelir. Cemaatin "Hoca dediğin okumuş bitirmiş olur. Bu bizim hoca hem okuyacak hem okutacak" diyen şikayetlerini göğüslemek durumda kalsa bile ilim tahsil etmekten vazgeçmez.

Bildiği her konuda hizmetini esirgemeyen Kutuz Hoca sadece namaz kıldırmak, hafız yetiştirmekle kalmaz, askerlikte öğrenmiş olduğu sıhhıyeliği de insanların emrine amade kılar. Köylülere fennî arıcılık öğretmesi de bilgiyi paylaşmaktaki maharetini gösteren bir başka boyut.

Kitapda yakın tarih ile ilgili pekçok anekdot var. Arapça ezan okunmaya başlanmasıyla birlikte halkın bayram sevincine gark olmuş bir şekilde camilere koşuşundaki neşeden; Müftü Efendi'yi fötr şapka ile gören esnafın dükkânlarına kaçışına; jandarma korkusu ile ders yapan çocukların hastalandıklarında "Jandarma geliyor fesleri saklayın" diyerek sayıklamasına ve imamların neden Halk Parti'li olduklarına kadar toplumun değişik konulardaki sosyo-psikolojik fotoğrafını yakalamak mümkün.

Fakat siz, siz olun sakın bir kitap üzerine yazılmış bir yazıdan yola çıkarak o kitap hakkında fikir sahibi olduğunuza karar vermeyin. Bir hayat üzerinden her okuyucu kendi hayat izini sürecek kadar kabiliyetli çıkabilir ancak.


14 Nisan 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...