Susurluk'tan MİT'e ve ajanlara

Çok şükür, Ecevit, basının önüne çıktı da, vatandaşın endişesi yatıştı. Ankara'daki söylentilerin haddi hesabı yoktu. DSP Genel Başkanı'na ne hastalıklar yakıştırılmıyordu ki!

Her neyse... Allah acil şifalar versin.

Mamafih, Ecevit, Cumhurbaşkanı adayı üzerindeki müzakerelere evinden başladı bile. Gün geçtikçe, Mesut Yılmaz'ın hevesi kırılıyor. Çünkü Anap lideri, ne Ecevit'in, ne de Bahçeli'nin tarifine uyuyor.

İbrahim Şahin ve Yılmaz

Geçtiğimiz pazar, Bursa'ya eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin'i ziyarete gittim. Bazı gazetelerde yer alan şuurunu kaybetmiş iddiaları gerçek dışı. Sadece, ödem yüzünden zihnî bir tembellik göze çarpıyor. Meselâ beni tanıdı "Abla, size çay ikram etsinler" dedi...vs... Ödem geçince eski haline dönecek.

İbrahim Şahin'in aklıma gelmesinin sebebi, Mesut Yılmaz. Hiçbir belge ve bilgiye dayanmadan, Susurluk kazasından sonra "Katillerin başı" diye onu suçlamıştı. Refahyol iktidarı dönemiydi. Çankaya'da Demirel'i ziyaret etmiş ve Şahin'nin "emrindeki 100-150 arkadaşı ile bütün cinayetlerin sorumlusu olduğunu" söylemişti. Bu iddialarını bir türlü delillendiremedi. İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'ndan duyduğunu söyledi ama, sonra "Bende belge değil bilgi vardı" demek suretiyle, işin içinden sıyrılmaya çalıştı.

Hafızalarda gayriciddi ithamların sahibi olarak kaldı.

Etme bulma dünyası ya... kendisi Türkbank satışında Alaaddin Çakıcı ile "elele" yakalandı. Türkbank dosyası, Meclis'te, Yılmaz hakkındaki 7 soruşturma dosyasından biri.

Meclis dışından aday

"Yolsuzlukların takipçisiyiz" diyen bir MHP, Yılmaz'ı hiç destekleyebilir mi?

Ve de İbrahim Şahin'i, katillerin başı diye suçlamak suretiyle, Özel Tim'in pasifize edilmesinin önünü açan Anap liderine, hiç MHP sempati ile bakar mı?

MHP ile DSP'nin Meclis dışından bir aday üzerinde uzlaşması kuvvetle muhtemel. Çünkü Ecevit MHP'li cumhurbaşkanını içine sindiremez. Bahçeli de, tabanına neden DSP'li bir cumhurbaşkanına destek verdiklerini anlatamaz. Zaten Ecevit, kendi partisinden birinin önünü açar mı? Meselâ Hikmet Sami Türk veya Hüsamettin Özkan'a geçit verir mi?

Bahçeli, muhalefet partisinin sempati ile baktığı Sadi Somuncuoğlu'nu aday yapar mı? Edindiğimiz intibaalara göre, Somuncuoğlu MHP'nin muhafazakâr kanadının adayı. Öte yandan Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu müesses nizamı temsil ediyor. Tıpkı, Tunca Toskay ve Murat Sökmenoğlu gibi.

Bahçeli'nin, kimseyi kırmadan bir tercihte bulunması kolay değil. Ayrıca, hükûmetin devamı cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşmaya bağlı şeklinde bir hava yaratıldı. Bahçeli, bu yüzden de, "istikrar" adına, MHP'den cumhurbaşkanı seçilmesi imkânını gözardı ediyor.

MHP'li bir cumhurbaşkanının seçilmesi, muhalefet ile diyalog kurmaya bağlı. Ama MHP lideri, halâ FP'yi yok farz etmeğe, sistem dışı görmeğe devam ediyor.

İşte bütün bu sebeblerden dolayı, MHP'li cumhurbaşkanı ihtimali gitgide sönüyor.

Ecevit istifa etmez

Aslında Ecevit, istifa edip hükûmeti tehlikeye atamaz. Belki eski senelerde, tribünlere oynarken, muhalefete çekilip sonra güçlenerek gelmeyi düşünebilirdi.

Artık öyle bir şansı yok. Ekonomik programı gerçekleştirmek mecburiyetinde. Demirel'i Çankaya'da tutma çabası yüzünden, zaten, yeterince yıprandı. Yeni bir maceraya girmeyecektir.

Cumhurbaşkanı seçimini, milletvekilleri hür iradeleriyle gerçekleştirmeli. Elbet, bazı telkinler ve istişareler olabilir. Ama işin sonunda kararı milletvekilleri vermeli.

Görülüyor ki liderler, milletvekillerini gütmek eğilimini terk etmedi.

Çankaya'ya en lâyık olanın seçilmesi için, kendine güvenen adayların hepsinin ortaya çıkıp yarışa katılması gerekir. Milletvekilleri, eleye eleye, en iyisini bulur. Ama, buna izin(!) verilmeyeceği görülüyor.

Basındaki MİTçiler

Türkiye'de, cumhurbaşkanı seçimi kadar önemli olaylar da cereyan ediyor. Bir süredir, Yeni Şafak'ta, Taha Kıvanç'ın sütununda çıkan iddialara kulak vermek gerekir. Taha Kıvanç, eski MİT mensubu Mehmet Eymür'e atfen, bazı bilgiler yayınlıyor. Basında çalışan 15 kadar MİT mensubundan söz ediyor.

Hele biri var ki, çok dikkatimi çekti: Eski solcu bir Genel Yayın Müdürü.

Şöyle bir hafızamızı yokladık: Biz de, MİT'in yurt dışında tahsildeyken, bir talebeye kanca attığını, sonra da onu, hassas bir bölgeye gazetenin temsilcisi olarak gönderdiğini duymuştuk.

İster misiniz söz konusu genel yayın müdürü "O bahsettiğiniz ajan ben miyim" diye ortaya çıksın. Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel vakasında görüldüğü gibi.

"O komünist ben miyim?"

29 Ocak 1947'de, İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer Türkiye'deki komünist faaliyetler hakkında bilgi vermişti. Takip eden günlerde, Maraşal Fevzi Çakmak Kuvvet gazetesine bir açıklama yaptı ve "Ben daha iş başındayken, eski bir Milli Eğitim Bakanı'nın bu faaliyeti destekleyen harekâtından dolayı hükûmeti resmen ikaz ettim. Kimse kulak asmadı" dedi.

Ertesi gün Hasan Ali Yücel, Ulus gazetesinde Maraşal'a hitaben yayınladığı açık mektupta sordu:

"Beyanatınızda bahsettiğiniz Milli Eğitim Bakanı ben miyim?"

İstanbul'da çıkan Yeni Sabah gazetesinde Avukat Kenan Öner, Hasan Ali Yücel'e cevap verdi "Evet komünistleri himaye eden o Milli Eğitim Bakanı sizsiniz"

Yücel, Kenan Öner aleyhine hakaret davası açtı.

Kenan Öner, iddiaları haklı olduğu için, bu davadan beraat etti.

Kimbilir, Taha Kıvanç'ın iddialarına karşı bir bakarsınız, Hürriyet'in, Sabah'ın, Star'ın, Milliyet'in veya sair gazetenin manşetinde bir açık mektup:

"Ey Taha Kıvanç, MİT'e çalışan o genel yayın müdürü ben miyim?"

Belki o zaman Kenan Öner gibi ben cevap veririm kendisine:

"Evet, o genel yayın müdürü sensin!"